EURONUR ÖZEL

Sünnet Giderse, Kur’an’da Gider

Özel Makale / sünnet

Fıkıh Sohbetlerinde Gündeme Gelen Konular

TRT Kurdî televizyon kanalında cuma akşamları fıkıh ile alakalı sohbetler yapılıyor. Fırsat buldukça bu sohbetleri izliyorum. Böyle bir sohbette, oruç tutma imkânı olmayanların fidye hakkında hoca efendiye soru sorduklarını gördüm. Hoca da mezhep imamlarının görüşleri üzerinden sorulara cevap veriyordu. Bu arada biri telefon açtı: “Hocam, ‘Ettehiyyatü’ Kur’ân’da geçmediği hâlde neden namazda okunuyor? Okunması hâlinde Allah’a ortak koşmuş olunmuyor mu? Afganistan, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de de bu görüşü destekleyen birçok profesör var.” diye bir soru sordu.

Hoca efendi, “Kardeşim, sen öğrenmek mi istiyorsun, yoksa bu batıl görüşü mü destekliyorsun?” diye sordu. O da başta, “Hocam, ben öğrenmek istiyorum.” dedi ve daha sonra aynı görüşü savunduğunu söyledi.

Hoca, Efendimiz’in (asm) şöyle buyurduğunu ifade etti: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız: Allah’ın kitabı ve Resûlü’nün sünneti.” Allah’a ve Resûlü’ne inanan bir mü’min bu tebliğe uyma mecburiyetindedir. Cenâb-ı Allah, Miraç gecesinde namazı farz kılmıştır. Kur’ân’da da namaz kılma emri vardır; namaz kılma adabı ise Hazreti Muhammed’in (asm) kıldığı ve tarif ettiği gibidir. Kur’ân, namazı, zekâtı, haccı emrediyor; uygulamasını ise Efendimiz’in (asm) sünnetlerinden öğreniyoruz. “Bu batıl görüşünüzden vazgeçin.” diyerek adamı ikaz etti.

Sünnet ve Hadislerin İtibarsızlaştırılması

Geçmişte, “Ölünün arkasından Kur’ân okunmaz.” diye yaygara yapılıyordu. Sonrasında sünnet ve hadislere el atmaya başladılar. Şimdi ise sünnet ve hadislerin ayıklanması, Kur’ân’ın yeniden değerlendirilmesi gibi batıl düşünceler öne sürülüyor. Bu da tanınmış ve eğitim görmüş bir kesim Müslüman tarafından destekleniyor. Bundandır ki yazının başında hoca efendiye soru soran adam, “Afganistan, İran, Suriye ve Türkiye’de de bu görüşü destekleyen birçok profesör var.” diye görüşünü beyan etti.

Bu batıl projeyi İslam âlemi içinde yaygınlaştıran ve destekleyenler, Allah Resûlü’nü (asm) polemik konusu yapma, küçümseme ve itibarsızlaştırma gibi şüphe verici çalışmaları yaptıranlar elbette Yahudi lobileridir. Bir kısım Müslümanları dahi amaçlarına alet ediyorlar. Gayeleri Kur’ân’ı ortadan kaldırmaktır. Buna güçlerinin yetmeyeceğini bildikleri için önce sünnete dil uzatıp ardından Kur’ân’a saldıracaklar.

Bir Sohbet ve Ders Niteliğinde Bir Olay

Kıssadan hisse: Bir gün Mehmet isminde biri ile akşam sohbete gittik. Sohbetten sonra Mehmet, oranın müdebbiri ile adeta münakaşaya girdiler. Mehmet, “Nurcular Kur’ân okumuyorlar, sen de Kur’ân cahilisin.” dedi. Müdebbir, “Ben her gün Kur’ân’ı ve Kur’ân’ın tefsirleri olan Risale-i Nurları okuyorum.” dedi. Mehmet’in bu itirazını ağabeyine telefonla ilettim. O da, “Kardeşim cahildir, öyle konuşulmaz.” dedi.

“Peki, sen ne diyorsun?” dedim.

Kardeşini cahil diye nitelendiren ağabey, meğerse kardeşinden daha cahilmiş. O da, “Kur’ân bize yeter, peygamberlerle, sünnet ve hadislerle uğraşmam.” dedi. Bana, “Sen de peygamber olabilirsin.” dedi. “Hâşâ, ben peygamber olamam! Senin de böyle bir iddian varsa yanılıyorsun. ‘Kur’ân bize yeter.’ demekle İslamiyet’i anlayamaz ve bilemezsin. Peygamberlik müessesesi Hazreti Muhammed (asm)’den sonra kapanmıştır. En son peygamber Hazreti Muhammed (asm)’dir.” dedim.

Bir ara Mehmet, beni telefonla aradı. Ben de ağabeyinin durumunu sordum. O da, “Ağabeyim tam sapıtmış. Namazı bırakmış. Geçmişte kendini Hazreti İsa (as) ilan eden bir siyasetçi gibi, o da ‘Ben peygamberim.’ diyor.” dedi. “Mehmet Bey, sünnete karşı gelenlerin akıbetleri hüsran oluyor. Kur’ân, sünnet olmadan anlaşılmaz. Sünneti kabul etmeyenler, günün birinde ağabeyin gibi Kur’ân’ı da kabul etmezler.” dedim.

Sahabelerin Sünnete Yaklaşımı

Hülâsa, konumuzu özetleyen sahâbe-i kirâmdan bir hatıra ile Risale-i Nur’dan veciz bir ifade ile bağlamak istiyorum. Ashâb-ı kirâmdan İmrân İbni Husayn (ra), Hz. Peygamber’in sünnetinden bahsetmekteyken adamın biri:

“Ey İmran! Sünnetten değil de bize Kur’ân’dan bahset!” demiştir. Bunun üzerine İmrân:

“Sen ve senin gibiler Kur’ân’ı okuyorsunuz, değil mi? Bana namazdan, namazın içindeki davranışlardan bahsedebilir misin? Bana altının, sığırın, devenin ve diğer malların zekâtından bahsedebilir misin? Fakat sen yokken ben peygamberle beraberdim.” diye çıkışmıştı.

Daha sonra İmrân, adama Hz. Peygamber’in zekât konusundaki açıklamalarını anlattı. Adam bunun üzerine: “Beni ihyâ ettin, Allah da seni ihyâ etsin!” dedi. Olayı bize nakleden Hasan-ı Basrî demiştir ki: “Bu adam daha sonra Müslümanların fakihlerinden oldu.” ²

Bediüzzaman Hazretleri ise sünnet hakkında şöyle buyurmuştur: “Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resûl-i Ekrem’in (asm) sünnetleri birer yıldız, birer lâmbâ vazifesini gördüklerini gördüm…” ³

Dipnotlar:
1- Malik, Muvatta, Kader, 3
2- Hâkim, el-Müstedrek, I, 109-110
3- Mesnevî-i Nuriye, Katrenin Zeyli, s. 272

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu