Süper Dadı süper mi?

Bir ara yayındaydı. Sonra kalktı. Tekrar ekranlara geri döndü. Format aynıydı, ama sunucu değişmişti.

Kıyafet, konuşma şekli ve o parmağını sallayan “mürebbiye” görüntülü kadın yine evin içine giriyor âleme “nizamat” veriyor.

Süper Dadı programından bahsediyorum. TRT1’in ekrana getirdiği bu proje yadırgandı ve hatta suçlandı.

Birkaç bölümünü izleme fırsatım oldu. Hiperaktif çocuklara uygulanması gereken eğitim modeli, sıradan çocuklara da aynen uygulanıyor ve kısa vadede çözüm odaklı bir başarı getiriyor belki.

Ama gerçekte öyle mi?

Kimi tartışmacılar Süper Dadı’yı “köpeklerin eğitildiği programa” benzetti. Pedagoglar, “Anayasa’ya aykırı” buldu. Hatta, “çocukların psikolojik yapısına zarar” vereceği endişesini taşıdılar, taşıyorlar da..

Ya RTÜK?

“Olumlu eleştiriler geldiği kadar, olumsuz eleştiriler de var” diyerek ortayol bir açıklamayı uygun görmüş.

TRT ise açıklamasında; “13 bölüm çekip yayını bitirdik. Şu anda tekrarları gösteriliyor, programı şiddete başvurmadan disiplin içinde çocuğun nasıl terbiye edileceği konusunu gerçek kişiler üzerinde işliyor” dedi.

Tabiî bu açıklama, yeni versiyonu girmeden önceydi.

Psikolog ve pedagogların eleştirileri ortak… Özetle, “Program doğaçlama değil, hiçbir çocuk terapist ve ailesinin yanında öyle saçma sapan hareketler yapmaz. İsimler gizli tutulmalıydı. Programda bir dadının 7 gün içinde çocuğu terbiye etmesi mümkün değil” diyorlar.
*
Pedagoji Derneği’nin bu konuda bir mesajı da olmuş TRT yetkililerine.

Madde madde, “kaygı”larını dile getirmişler.

Kısaca:

-Ziyaret edilen ailede ele alınan çocuk, medya ile bütün topluma ifşa edilmiş olacaktır. Bu durum çocuğun onuruna ve haklarına –özellikle- anayasada belirtilen yüksek yararına aykırıdır.

-“Süper”, “Hiper”, “Mega” gibi klişe haline gelmiş ve pazarlama mantığını hatırlatan bir ibarenin psikoloji muhtevalı bir programda kullanılması son derece rahatsız edicidir.

-Programda canlandırma yapmak amacıyla çocuklara şiddet uygulandığı, annelerin çocuklarına bağırdığı, vurduğu ve korkuttuğu görülmüştür. Oyun, rol ya da canlandırma için bile olsa çocuğun şiddete ve tehdite maruz bırakılması büyük bir hatadır.

-Çocuğun sorunun ifşa edilmesi gibi aile mahremiyeti de ihlâl edilecektir. Aile içinde yaşanan sorunlar aileye özeldir. BBG (Biri Bizi Gözetliyor) mantığı ile eve kamera yerleştirerek ailenin özelini, hanesini, sorunlarını kamuoyu ile paylaşmak aile birlikteliğini olumsuz etkileyebilecektir.

-Çocuğa yönelik programlarda bir tek psikologla yola çıkmak yerine pedagog, psikolog ve psikiyatristlerden oluşan bir ekiple yola çıkmak daha doğru olacaktır.
Son olarak:

-Bir diğer kaygımız programda kullanılacak yaklaşımla alâkalıdır. Programın sitesinde belirtildiği üzere programda bilişsel-davranışçı yaklaşım kullanılacaktır. Bu yaklaşım, program yolu ile onaylanmış ve yaygınlaştırılmış olacak ve diğer faydalı yaklaşımlar geri planda kalacaktır. Bir yaklaşımın her zaman doğru sonuç vermesi beklenemez. Bunun yerine programda çoklu yaklaşım kullanılması daha faydalı olacaktır… diyerek programın yeniden gözden geçirmesini tavsiye ediyor.
Şahsen, Pedagoji Derneği’nin kamuoyuyla paylaştığı “kaygı”ları ben de onaylar, altına imzamı atarım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*