Şuurlanma, “uyanıklık ve dikkat; çevreden gelen mesajları kabul ve idrak; idrak edilenlerin kalitelerini fark etme; haberdar olduğu şeylerden de haberdar olma” hâlidir. Beynimiz ve dimağımız “fikir” ve “bilgi” üretir. Hayal, hafıza, zekâ, akıl, kalp ve sair duygularımızın birleşmesinden hâsıl olan anlayış neticesinde de “şuur/bilinç” ortaya çıkar.
Şuurlu olmak, bilinçli olmak veya bilmek demek değildir. Aynı zamanda muhakeme, sentez, tahlil, telif yapabilme kabiliyetidir.
Duyularımızla algılar, beyin ve kalbimizle idrak eder, akıl ve şuurumuzla tahlil ve sentez yaparız. Göz san’atı, basiret denen iç bakış ise sanattan san’atkârı görür. Uyanık haldeki şuur; devamlı tefekkür, dikkat ve çevreden gelen mesajlara açık olmakla gelişir; imanın kuvveti derecesinde de artar.Şuur; hayal, hafıza, zekâ/akıl gibi zihnî melekelerin, kalp, vicdan gibi sair duyguların yoğrulmasından hâsıl olan bir hamur, bir öz olduğuna göre; onlar ne derece geliştirilir ve verimli kullanılırsa şuurumuz da o derece yüksek olur.
Şuur; kişinin idrak edebilmesi ve idrak ettiklerini yorumlayarak uygun davranışlarda bulunabilmesi, yani “dikkatli uyanıklık” içinde bulunabilmesi olduğuna göre imanlı şuur, uyanıklık kazandırır.
Tefekkürün / yüksek düşüncenin gayesi
Tefekkür; zihnî ve iradî bir egzersiz, bir antrenman; duyu organlarının, ilginin, iradenin, isteğin, arzunun, düşüncenin, dikkatin bedene, bir görüntüye, bir sözcüğe veya bir nesneye odaklanmasıdır.
Gayesi ise; beden üzerinde ruhî kontrolü, manevî murakabeyi sağlamaktır. Diğer bir ifadeyle, içimizi dinlemek, kalp başta olmak üzere, esaslı duygularımızı işletmek, fonksiyonlarını artırmaktır.
Nörologlar; zihnimizi düşünme faaliyetine hiç ara vermeden 24 saat çalışan bir düşünme fabrikasına benzetir. Ancak, adale gücümüzü olduğu gibi, beynimizi, tefekkür kabiliyetimizi de yüzde 100 kullanmıyor, çok düşük randımanla çalıştırıyoruz. Veya boş, kof şeyler düşünmesini istiyor, kaliteli ürün alamıyoruz.
Uyuduğumuz zaman bile beyin, fonksiyonunu kaybetmez, mütemadiyen çalışır. Elektrikli ev âletlerini prizde tuttuğumuz gibi, düşünme melekemizin fişini de zihnimizde tutarsak, hem kaliteli, hem de bol ürün alırız.
Zihin fabrikamıza hangi tür hammadde verirsek üretimi de ona göre yapar. O, bilgisayar gibi bir hizmetçidir. Ona hâkim olup yüksek fikirlerle programlarsak yüksek üretim alırız. Eğer beyninize, “Hayal kur!” diye emrederseniz, onu yapar; “Şu konu hakkında fikir üret!” derseniz o istikamette işlevini yürütür. “Şu problemi çöz!” diye komut verirseniz, onu çözer. Çalışan beyin paslanmaz; onun hücrelerini öldüren işsizlik, hantallıktır. Göz görmekten, kulak işitmekten, el dokunmaktan hoşlandığı gibi; dimağımız da çalışmaktan, fikir üretmekten haz alır. Düşünmek, tefekkür etmek, anlamak, analiz, tahlil, sentez, telif yapmak da dimağımızın temel işlev ve gıdasıdır.
Benzer konuda makaleler:
- İman, ruh ve duygularımız
- Risâle-i Nur aynı zamanda tefekkür mesleğidir
- Risâle-i Nur: Acz, fakr, şefkat, tefekkür mesleği
- Risale-i Nur’a göre Kur’ânî ve Nebevî seyr u süluk
- Akıl nimeti ve tefekkür ibadeti – 1
- Yakaza hâli
- Kalb-akıl ilişkisi
- Tahkikî, gerçek iman
- Her ilim kendi kelime ve mefhumlarıyla anlatılır
- Stresin en etkili ilâcı: Duâ
İlk yorum yapan olun