Taksim’deki taksimat

İstanbul’daki Taksim Meydanı‘na bu isim nereden ve neden verilmiştir, bilemem ama, müzikteki “taksim“ tariflerine de uyan tarafı var gibi..

Giriş taksimi, ara taksimi, geçiş taksimi, son taksim, ney taksimi, vesaire!

Müzikteki taksim, bazan bir makamda başlayıp başka bir makamda bitebilir, ya da ortada başka bir makama geçiş yapıp, tekrar başladığı “makam”a dönebilir.

Tıpkı Taksim’de olduğu gibi!..
Üç sene once orada kutlama yapılmasına izin verildi..
Kutlamalar bayram havası içinde geçti. Birden “yayalaşma çalışmaları var” makamına geçiş yapılıp, tekrar başladığı “yasak” makamına dönüldü.
***
Her yıl “taksim taksim” diye diye meydana atılanlar, İstanbul’daki Taksim Meydanı’nı küçük bir alan, çoğu zaman da kapalı bir alan olmaya mahkûm edip, topyekûn bir ülkeyi “taksim” meydanına, ya da “taksimat” meydanına çeviriyorlar.

İktidar da, muhalefet de, siyaset de, medya da ve millet de bu “taksimat”tan payına düşeni alıyor.
Bu yıl Taksim Meydanı‘nın payına ise güvenlik güçleri ve güvercinler düştü!..
Ve kim ne derse desin, çirkin siyasetin bundan nemalandığı kesindir!

Zaten insanlık tarihi boyunca, her alandaki hak ve adalet mücadelesini kesintiye uğratacak sebepler de, yedekte bekletilmiş, demoklesin kılıcı olarak enselerde hissettirilmiştir. Buna da hem istibdat heveslileri, hem de haklı kazanımlarını haksızca harcayanlar sebep olmuşlardır.

Asıl olan da millete, işinde gücünde olan normal vatandaşlara olmuştur!..
***
Dünyada genellikle bayram havası içinde geçen 1 Mayıs’ların, ülkemizde hâla sancılı geçmesi; işlerin hâla yolunda gitmediğinin bir çeşit göstergesi olarak sırıtıp duruyor.

Bunun yegâne sebebi de; hürriyet, meşrutiyet, cumhuriyet ve demokrasi alanlarında atılan adımların sağlıklı ve doğru atılmamasıdır.

Tâ en başından beri doğru atılmamasıdır!.

Tamam, siyaseten ve usûlen geriye dönüş olmasın ve olamaz da..

Cumhuriyete de, demokrasiye de kimsenin itirazı yok.

İtiraz; cumhuriyetin de, demokrasinin de, hürriyetin de suistimalinedir, siyasî emellere âlet edilmesinedir!

Hani Bediüzzaman’dan ezberlediğimiz bir de sözümüz var:

“Eski hal muhal; ya yeni hal ya izmihlal“!

Bediüzzaman’ı tanıyan da, tanımayan da; onun kitaplarını okuyan da, okumayan da; onun fikirlerini benimseyen de, benimsemeyen de eminim ki bu söze itiraz etmez..

Siyaseten ve sistematik olarak geriye dönüşü kimse istemez.

Din, iman, ahlâk, fazilet ve ahiret meseleleri zaten siyasetlerin üstünde tutulmalıdır. Bütün siyasetler, böylesi değerlere zaten hizmetkâr ve hürmetkâr olmalıdır.

O Bediüzzaman ki, zamanında rejimin ağa babalarını defalarca uyarmış; ileriye gitmenin ve medenîleşmenin insanca olanını, “müslümanca“ olanını, ülke yapısına ve millet bünyesine uygun olanını onlara izah etmişti.

Münbit bulduğu her alanda fikirlerini beyan etmekten çekinmemiş; Selanik’te Hürriyet Meydanı’nı, İstanbul’da Bayezıt Meydanı’nı, Sultanahmet Meydanı’nı ve Sultan camilerini, fikir beyanında münbit ve müsait zeminler olarak görmüştü.

Talebeleriyle birlikte zulme maruz bırakıldığı Cumhuriyet döneminde de şöyle haykırmıştı:

“İstibdad-ı mutlaka cumhuriyet ismini vermekle, sefahet-i mutlaka medeniyet adını takmakla, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, cebr-i keyfi-i küfriye kanun namını vermekle hem hükümeti iğfal, hem bizleri perişan ettiniz”

Kelamullah olan Kur’ana göre, her alandaki çıkış yolunu gösteren o zâta kulak verilmemesinin sancılarıdır hâla çekilen..
***
İşçi Bayramı olarak bilinen ve her yıl çeşitli gösterilere, bazen de sokak kavgalarına sahne olan 1 Mayıs‘lar, bilhassa ülkemizde, yakın bir geçmişe kadar, bazı çevrelerce, insanımızın korkulu rüyası haline getirilmişti. Bu yönüyle hiç sevmediğim 1 Mayıs‘lar, Avusturya’da iki yönüyle benim de ilgi alanıma girer.

Birincisi; Öğretmenlerin de, işçiler gibi “sendikal” haklara sahip olması, bu ülkede bir eğitimci olarak bizi de ilgilendirir.

İkincisi; 1 Mayıs aynı zamanda acizane doğum günümüz olması ve Avrupa anlayışında bu olgunun da işlerlik kazanması sebebiyle, her 1 Mayıs‘ta, çalıştığım kurumda ve bilvesile kayıtlı olduğum kurumlardan şahsıma “doğum günü” tebrikleri gelir.

Yani şu fakir, her 1 Mayıs’ta bir yıl daha yaşlanır, bu yaşlanmasını da, “1 Mayısçılar“ ve Avrupalılar gibi tuhaf tuhaf alkışlamış olur, istemeden!..

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Üstadım,Osm.Döneminde civar semtlere su dağıtmak için şu an Taksim Meydanı denilen bu bölgeyebir su deposu,depolanan suyu dağıtmak yani taksim etmek için küçük bir yapı yani maksem yapılmış..Meydan adını eskiden Galata- Beyoğlu suyunun taksim edildiği Taksim Maksem’inden almaktadır.(Kimbilir Polislerimiz belki de bunun için eylemcilere tazyikli su ile,suyu taksime devam etmektedirler.)Taksim anıtı ise 1928 yılında bir İtalyan Heykeltraş’a yaptırılmış.İlginçtir anıtta M.Kemal,İ.İnönü,F.Çakmak,halk ve iki Rus Generali Kliment Yefremoviç Voroşilov ile Mihail Vasilyoviç Frunzede tasvir edilmiştir.(Acaba neden?)Kemalistler buna bir cevap verse ya…
    Kâmil Bircan-KONYA

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*