20 Eylül 1943 yılında “Tarikatçılık, komitecilik ve haricî cereyanlarına âlet olmak ve dinî hissiyatı siyasete âlet etmek ve cumhuriyet aleyhinde çalışmak ve idare ve asayişe ilişmek” gibi çeşitli planlar, asılsız ithamlar, iftiralar ve bahanelerle Denizli hapsine alınan Bediüzzaman ve talebeleri birçok hizmete, hikmete, hayır ve hakikatlere vesile olmuşlar.
Üstad, “Ben anladım ki bunların hücumundan kurtulmak çaremiz yoktu, ne yapsaydık onlar bu hücumu yapacak idiler” ifadesiyle, bu durumu birlik, beraberlik, tevekkül, kadere rıza ve sabırla karşılamak gerektiğini tavsiye etmiştir. “İşlerin en hayırlısı zorlu olanıdır” hadisinin sırrıyla az zamanda ve az amelle pek çok sevap ve hayrat kazanmanın faziletini hatırlatmış.
Denizli hapsinde idam mahkûmları, koğuşlara masonlar tarafından gönderilen yalancı casusların münafıkane, dessas kışkırtmalarıyla Üstadı ve Nur Talebelerini imha etme planları gerçekleşmemiş. Hapishane bir medrese olmuş. Kısa zamanda hocalar tabir ettikleri Risale-i Nur Şakirtleri’nin konuşmaları, ahlâk ve faziletleri, kıldıkları namaz, okudukları Kur’an hakikatleri mahkûmlara tesir etmiş, kısa zamanda namaza başlamışlar. Mahkûmlar, zamanın inkârcı fikir karanlıklarındaki şüphe, evham ve tereddütten kurtulmuşlar. Meyve Risalesinin dersiyle tahkiki imana kavuşmuşlar.
Her taraftan mazlum olarak hapse gelen talebeleri, Bediüzzaman’la aynı çatı altında, aynı davayı müdafaa etmeleri, tanışmaları, birbirlerinin seciyelerinden istifade etmeleri ve ahiret hesabına sevap kazanmaları gibi birçok hayra, hikmete, manevi kazançlara vesile olmuş. Bu durumu Üstad, “Bu kadar tehacüme karşı kuvve-i maneviyesi kırılmayan zatları ehl-i hakikat ve nesl-i atî alkışlayacakları gibi, melaikeler ve ruhanîler dahi alkışlıyorlar, diye kanaatim var.” şeklinde gerçeği haber vermiş.
Risale-i Nur’un keskin elmas kılıç hükmünde olan hakikatleri neşredildikçe fikirle aciz ve çaresiz kalan zındıka ve küfrü mutlak mesleğinin mensupları çeşitli iftira ve bahanelerle hükümeti sürekli Bediüzzaman aleyhine teşvik etmişler. Davasının ulviyetine inanmış Nur kahramanları, zorluklara, haksızlıklara, zulümlere karşı metanetle, kadere teslim ve tevekkülle sabrederek manevî kazançlar elde etmişler.
Üstad, bunu Şualar’da bir müjde olarak ne güzel ifade etmiş: “Madem âhiret için, hayır için, ibadet ve sevap için, iman ve âhiret için Risale-i Nur ile bağlanmışsınız; elbette bu ağır şerait altında herbir saati yirmi saat ibadet hükmünde ve o yirmi saat ise Kur’ân ve iman hizmetindeki mücahede-i mâneviye haysiyetiyle yüz saat kadar kıymettar…”
Cümlenin sonunda Denizli hapsinin faydalarını düşünüp sabır ve tahammül etmenin gereğini tavsiye etmiştir. Denizli Ağır Ceza Mahkemesi Bediüzzaman ve talebelerinin yargılandığı davada birçok güzel hatıraların yanında, birçok hikmetlere, hayırlara, kazançlara vesile olmuştur.
Nur davasını savunan kahramanların müdafaalarının tesiriyle, ehl-i vukufun müspet raporuyla, Hâkime Hanım Hesna Şener’in gayreti, Mahkeme Reisi Ali Rıza Balaban’ın kanaati ile 15 Haziran 1944 tarihinde ilk defa Risale-i Nur davası, hukukun zaferiyle, daha sonraki davalara emsal teşkil edecek olan beraat kararıyla sonuçlanmıştır.
Benzer konuda makaleler:
- Türkiye’de bir ilk: Duvarda Risale-i Nur tanıtımı
- Bediüzzaman Kastamonu’da yad edildi
- Risale-i Nurlar Asr-ı Saadeti yaşatır
- Yeni Asya’nın davası: Risale-i Nur hizmetidir
- Hz. Üstad Bediüzzaman bizden ne istiyor?
- Risale-i Nur nasıl neşrediliyordu?
- Kahraman bir dava adamı: Bediüzzaman
- ‘Nurlu’ mevlid…
- Nur davasının gönüllerde yankılanan ifadeleri
- Yüreği, Üstad’ın sevgi ve hasretiyle tutuşan bir Nur kahramanı: Hasan Feyzi Yüreğil
1 Geri Dönüşüm