TBMM’de, şahıs adına yemin yapılır mı?

Image
“Yemin” kelimesinin mânâsı için lûgata baktığınızda, karşınıza çıkan ilk cümle, “Sözü, Allah’ı zikrederek kuvvetlendirmek” olarak çıkar. Zaten öyle değil midir? Özellikle bizim milletimiz bir mevzuuda, “ Vallahi, Allah’ıma, dinime, imanıma, kitabıma” diye yemîn eder. Bu hepimizin malûmudur. Peki, hal böyle iken, nedir şu son günlerde ortalığı kasıp kavuran TBMM’nin yemîn metni etrafındaki kopartılan fırtına? Gerçekten de milletin, özellikle de, dinî mukaddesleri üzerine yaptığı yemin, eğer bir şahıs adına yapılırsa olur mu? Olmaz, olmuyor işte…

Halbuki yapılacak yemîn, bahsettiğimiz gibi yapılacak olsa, buna kimsenin bir itirazı olmaz. Hatta, “Allah adına!” veya aynı mânâya gelen “Vallâhi!” şeklinde yapılacak bir yeminden kimse geri çekmez kendini. Öyle ki, başka dine mensup biri dahi, “Allah” adına olunca itiraz etmez böyle bir yemin metnine.

Bu meyanda, Osmanlı’dan bu tarafa yapılan yemin metinlerine kısaca bakacak olursak;

1. Meşrutiyetteki (1876) yemin metninde vekiller vazifeye başlamadan önce, Kur’ân-ı Kerime el basarak (ABD ve Avrupa’nın bir çok yerinde hâlâ İncil’e el basılarak yemin yapılıyor)  ‘Pâdişâhıma, Vatanıma ve Kànûn–i Esâsî hükümlerine, bana verilmiş olan vazifeye hürmet gösterip, aksine hareket etmekten sakınacağıma” derlerdi. Daha sonra Cumhuriyet döneminde tarih sırasına göre şöyleydi metinler:

1924; “Vatan ve Milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kayd-u şart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmeyeceğime ve Cumhuriyet esaslarına sadakatten ayrılmayacağıma VALLAHİ “ Dikkat ederseniz burada, Allah adına yemin ediliyordu.

1928; “Vatan ve milletin saadet ve selâmetine ve milletin bilâ kayd-u şart hâkimiyetine mugayir bir gaye takip etmeyeceğime ve cumhuriyet esaslarına sadakatten ayrılmayacağıma namusum üzerine söz veririm.”

1961; «Devletin bağımsızlığını, vatanın ve milletin bütünlüğünü koruyacağıma; Milletin kayıtsız şartsız egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma ve halkın mutluluğu için çalışacağıma namusum üzerine söz veririm.»

1980 ihtilalinden sonra yapılan 1982 anayasasında ise, şahıs üzerine yemin ikame edilmiş ve bu da çok kimseyi rahatsız etmiştir; “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.”

İşte kısaca yemin metinlerinin durumu bu. Atatürk ilke ve inkilaplarına, yani 6 oka ancak CHP bağlı kalır, başkasını niye zorluyorsunuz ki? Geçmiş yıllarda TBMM’deki yeminlerle  alâkalı daha önce yazdığımız bir yazıda ifade etmiştik. Unutulmayan bir-iki yemin komedisi olmuştu. Bunlardan biri bizim gençlik yıllarımıza rastlayan 1977 seçimlerinden sonraki yemin merasiminde yaşanmıştır. Seçimden sonra toplanan TBMM’de usûl gereği, en yaşlı üye sıfatıyla AP Van milletvekili Kinyas Kartal başkanlık yapmaktadır. Zonguldak’a sıra gelince, Bülent Ecevit’ten sonra, AP milletvekili olan, eskiden orada İl emniyet müdürlüğü de yapmış olan milli boksör Gültekin Kızılışık’a sıra gelince, 61 anayasasına göre yapılan metinde geçen “halkın mutluluğu için çalışacağıma…” ifadesine gelince, üstüne basa basa, “halkın, halkların değil” diye, o zamanki solcuların “halklar” diye, komünizmi çağrıştıran sözlerine atıfta bulunarak bir ekleme yapıp, oradaki hızlı solcuları, başta Ecevit olmak üzere, ayağa kaldırmıştır. Öyle ki, yerlerinde hop oturup, hop kalkmışlar, “Yemin olmadı, yeniden yapsın” diye başkanı Kartal’ı sıkıştırdılar. O da Kızılışık’a tekrar okumasını söyledi. Fakat o da inat edip, yeniden söylemiyor. Ecevit ısrar ediyor (Malûm, Ecevit’in bu konuda sicili 2. defa da, Merve Kavakçı hadisesinde bozulmuştur.), Kızılışık ayak diretiyor. Kinyas Kartal zorda kalıyor. En sonunda bakıyor ki olacak gibi değil, kendine has şivesiyle “Yahu Gültekin beg gardaşım, Allah’ını seversen, gel şu Ecevit efendinin hatırı için bir defa daha söyle!” deyince, az önceki gerilim yerini, bütün vekillerin kahkahayla gülmesine terk ediyor, (ayrıca tabii, TV de bunu canlı olarak seyreden bizlerin de) hava bir anda değişip, yumuşuyor  ve Gültekin Kızılışık da yeniden metinde yazıldığı gibi yemin yapınca, ortalık da sakinleşmişti.

Aynı şekilde, 1991 seçimlerinden sonra yine en yaşlı üye sıfatıyla, (kadere bakın ki yine bir doğu vilayeti olan Elazığ milletvekili) Ali Rıza Septioğlu’nun geçici başkanlık yaptığı yemin merasiminde yaşanmıştı. Orada da Leyla Zana’nın, başına taktığı bandın renkleri PKK yi çağrıştıran renkler olunca, ortalık bir anda elektriklenmiş, bunun üstüne, bir de yeminin en sonunda Zana, Kürtçe bir ibare kullanınca, ortalık iyice karışmıştı. Başkan Ali Rıza Septioğlu’nun, Zana’ya “kızım” hitaplarıyla, renkli ve karışık bir yemin merasimi daha yapılmıştı.

Hülâsa; Devlet esaslı değil, millet esaslı olarak yapılması lâzım gelen yeni  anayasada bu yemin metni de derhal değiştirilerek, milletin huzurunun bozulmasına meydan verilmemelidir.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*