Tehlikeleri görebiliyor muyuz?

Şimdikinin belki de binde birinin yaşanmadığı manevî tahribatların, yozlaşmaların olduğu geçmiş yıllarda; alevleri göklere yükselen manevî bir yangın görüyorum; içinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor, diyor ve o yangını söndürmeye koştuğunu söylüyor Üstad Bediüzzaman.

Yine Üstad o yıllar ile alâkalı olarak yüzlerce günahların istilâsı altında olduğumuzu haber vererek yaşadığı asrın helâket ve felâket asrı olduğunu haber veriyor.

Bu meyanda yine Üstad; vefat eden kırk kişiden ancak bir-iki kişinin imanla bu dünyadan göçtüğünün; diğerlerinin iman vesikasını kaybettiğini beyan ediyor.

Bundan yaklaşık bir asır önce bu korkunç, dehşetli tabloyu nazarlara veren yalnız kendi asrının değil; istikbaldeki asırların adamı olan Bediüzzaman’ın bu acı ve gerçek olan tesbitlerinin bu asrımız hatta gelecek asırlar için de geçerli olduğuna şüphe yoktur.

Ülfetlerimizin gafletlerimize dönüşmesiyle uhrevî hayatımızı ciddî manada tehdit eden Üstadın ısrarla, feveran ederek haber verdiği bu manevî tehlikeyi görmezlikten gelmemiz maalesef neticeyi değiştirmiyor.

Toplumdaki ahlâkî aşınmalara, akıl almaz savrulmalara, alışkanlık haline gelen açıktan işlenen günah-ı kebirelere karşı gözlerimizi, kulaklarımızı kapatmak şeklindeki duyarsızlıklarımız da Üstadın nazarlara verdiği acı tabloları değiştirmiyor.

Her fırsatta yüzde doksan dokuzu Müslüman diyerek hep övündüğümüz ve İslâm diyarı olarak bildiğimiz şu ülkemizdeki insanların yüzde 2.5’u ateist, bir o kadarı da kendilerini deist olarak tanıtmaları; yüzde 7.7’si de hiçbir dine mensup olmadıklarını beyan etmeleri neyin işareti sizce?

İşte bir asır önceden yüksek basiretiyle, derin ferasetiyle bu korkunç gidişatı teşhis ve tesbit eden Bediüzzaman; “bu milletin kalp hastalığı zaaf-ı diniyedir; onu takviye ile ancak necat bulur” diyerek bütün ömrünü milletin iki dünyasını da tehdit eden bu kalp hastalığının tedavisine sarf etti. Yazdığı manevî reçetelerle, yaptığı şifabahş ikaz ve tavsiyelerle sunduğu manevî ilâçlarla zaaf-ı diniye marazını yaşayan insanlığı tedavi etmeye çalıştı.

Uhrevî hayatımızı ciddî manada tehdit eden bu dehşetli korkunç tehlikelere karşı taklidi bir imanla değil; her halde güçlü ve tahkikî bir imanla mukabele edilir. Uhrevî hayatımızı tehdit eden, manevî hayatımızı tehlikeye sokan karşı karşıya olduğumuz haramların, günahların en etkili, en mücerrep reçetesi Risale-i Nurlar’dadır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*