Terör, irşad ve ikna timleriyle çözülür

Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, “Terörle mücadelede operasyon timleri yerine irşad ve ikna timleri devreye sokulsa, kalıcı ve sağlıklı bir barış ortamı sağlanabilir” dedi. Güleçyüz, Türkiye’nin yaşamakta olduğu terör hadisesinin devletin demokratikleşememesi sebebiyle kangren haline geldiğini vurguladı.

Terör, irşad ve ikna timleriyle çözülür

Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, Türkiye’nin 30 yıldır kanayan yarası olan PKK sorunun çözümü için irşad ve ikna timleri kurulması gerektiğini söyledi. Isparta Yeni Asya Temsilciliğinin Hizmet Merkezinde düzenlediği “Teröre Bediüzzaman Çözümü” başlıklı seminer Yeni Asya Yönetim Kurulu Üyesi Nejat Eren’in takdim konuşmasıyla başladı. Seminerde konuşan Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, “Teröre karşı ölüm timleriyle mücadele etmek yerine irşad ve iknâ timleriyle mücadele edilirse daha kalıcı bir şekilde barış elde edilebilir” dedi. Kâzım Güleçyüz, Türkiye’nin yaşamakta olduğu terör hadisesinin devletin demokratikleşememesi sebebiyle kangren haline geldiğini vurguladı.

“Terör hadisesi bir sonuçtur. Bunun birinci sebebi devletin demokratikleşememesidir” diyen Güleçyüz, şunları söyledi: “Devlet demokratikleşemediği için halkı dışladı. Bu dışlama halkın bir kesimini devlete küstürdü. Oysa milletimiz İslâm kardeşliği çatısı altında asırlarca barış içinde yaşamasını bildi. Osmanlı’nın son dönemlerinde başgöteren milliyetçilik akımları ilk başlarda gayrımüslim unsurları devletten koparmak için kullanıldı. Daha sonrasında da Cumhuriyetin ilânın ardından millete dayatılan devrim uygulamaları ile milliyetçilik ve katı laiklik anlayışı geniş halk kitlelerini devlete küstürdü. Bunun neticesi olarak bir takım sosyal ve siyasî sorunlar ortaya çıktı. Bu dönemde yaşanan manevî boşluk sonraki yıllarda terör hadisesinin ortaya çıkmasına uygun zemini hazırladı.”

GENELKURMAY ORDUYU, DİYANET DİNİ KONTROL ETTİ

Cumhuriyet’in ilânıyla birlikte ilk kurulan kurumlardan birisinin Genelkurmay Başkanlığı diğerinin de Diyanet İşleri Başkanlığı olduğuna dikkat çeken Kâzım Güleçyüz, şöyle devam etti: “Cumhuriyet’in kurucu kadroları, Genelkurmay Başkanlığı ile orduyu yeni rejimin emri altına alıp güç topladı. Bu gücü yeri geldiğinde millete karşı kullanmaktan da çekinmedi. Türkiye’de millet tarafından seçilmiş sivil iktidarlara karşı yapılan darbe ve muhtıraların gerekçesi ‘Cumhuriyeti korumak ve kollamaktır.’ Kurucu kadroların, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurma amacı ise, Türkiye’de dinin ve dindarların kontrol altına alınmasıdır. Devrim uygulamaları adı altında dine ve din kurumlara yapan müdahaleler karşısında Diyanet sessiz kalmıştır. Bu dönemde millete dayatılanlar saymakla bitmez. Meselâ Ayasofya bu dönemde cami hüviyetinden çıkarılıp Müzeye çevrilmiştir. Birçok cami depo haline getirilmiştir. Bu dönemde katı laiklik uygulamaları karşısında Diyanet beklen tepkiyi verememiştir. Bütün Türkiye bu sorunları yaşarken halkını ekseriyeti dindar olan Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde halk bu yaşananlardan daha çok rahatsız olmuştur. Şeyh Said isyanı başta olmak üzere o bölgelerde yaşanan isyanların temelinde bu rahatsızlıklar vardır. Vatanın kurtuluşu için omuz omuza işgalcilere karşı mücadele veren bölge halkı Cumhuriyet sonrası yaşananlar karşısında devlete küsmüştür.”

BEDİÜZZAMAN, İSYANA KARŞI ÇIKTI

Bediüzzaman Hazretlerinin Şeyh Said isyanına “dahilde kılıç çekilmez. Müslümanı Müslümana kırdıracaklar. Türk-Kürt kardeştir. Rejime karşı manevî mücadele edilmeli” diyerek karşı çıktığını anlatan Güleçyüz, şunları ifade etti: “Şeyh Said ve çevresindekiler Bediüzzaman’ın ikazlarını dinlemediler. Binlerce insan isyanda öldü. Şeyh Said ve adamları idam edildi. Bediüzzaman ise bildiği doğruları söylemeye, yazdığı eserlerle milleti irşad etmeye devam etti. Çok sıkıntı ve cefalar çekti. Fakat yılmadan hizmetini sürdürdü. 1950’de Demokrat Parti iktidara gelince Menderes tarafından Şeyh Said’in torunları Meclis’e taşıdı. Millet ile devletin barışması için o yıllar için çok önemli adımlar atıldı. Menderes’in hatıralarından öğrendiğimize göre ‘Kürt meselesini demokrasi içinde çözeceğim’ demiştir. Bu meselenin çözümü için halkın yönetime katılması ve kanun önünde eşitlik ilkesi hayata geçirilmelidir. Bunlar yapılabilse birçok problem çözülecektir.”

RİSALE-İ NUR BİR DÜNYA ÜNİVERSİTESİ

Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye eserinde İslâm dünyasında yaşanan sorunları ve çözüm teklifini, “Düşmanımız cehalet, zaruret ve itilâftır. Bunlara karşı san’at, marifet ve ittifak ile mücadele edilmelidir” özetlediğini hatırlatan Güleçyüz, Bediüzzaman’ın Sultan Abdülhamid döneminde projesini hazırlayıp Saray’a sunduğu Medresetüzzehra projesinin Abdülhamid döneminde Saray bürokrasi tarafından engellendiğini hatırlattı. Sultan Mehmed Reşad döneminde kabul edilen Medresetüzzehra Üniversitesinin Van’da temelinin atıldığı ifade eden Güleçyüz, “Bu üniversitenin hedeflerinden birisi Meşrûtiyetin güzelliklerini halka anlatmaktı. En önemli hedefi ise kâinat kitabını okuyacak ilim adamları yetiştirmek, İslâm medeniyetini yeniden inşa etmekti. Bu güzel proje Birinci Dünya Savaşı çıkınca maddî olarak hayata geçirilemedi. Fakat bu üniversite Risale-i Nur şeklinde ortaya çıktı. Risale-i Nurların okunduğu her mekân Medresetüzzehra Üniversitesinin şubeleridir. Bu üniversite dünyanın her yerine yayılmış vaziyette. Risale-i Nur Talebelerini bu manevî üniversitenin maddî şeklini de hayata geçirecekleri yönünde Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin müjdesi vardır. İnşallah gerçekleştirilecektir.” Güleçyüz, yediden yetmişe çok sayıda Ispartalının ilgi gösterdiği seminer sonunda kitaplarını imzalayarak okurlarıyla sohbet etti.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*