Tesettür Risâlesi keşfedilirken

 
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar…”

Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risâlesine Ahzab Sûresinin 59. âyeti ile başlar ve dört hikmet ile tesettürün kadınlar için fıtrî olduğunu (fark edebildiğim kadarıyla) kadın psikolojisi, biyolojisi, kadının sosyal hayattaki yeri, aile içindeki konumu, eşiyle çocuklarıyla olan iletişimi açılarından ispat eder. Bediüzzaman Hazretlerinin Tesettür Risâlesine doğrudan almadığı, ama Birinci Hikmette üzerinde sıkça durduğu, mânâ olarak yorumladığı bir hakikat vardır: Tesettürsüzlüğün kadınları incitmesi.

Ahzab Sûresinin 59. âyetinin devamı şöyledir:

“Bu, onların hür ve iffetli hanımlar olarak tanınmaları ve eziyete uğramamaları için daha uygundur. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”

Âyetteki “eziyete uğramak” tâbirinin bir yorumu da günümüzde sıkça kullanılan ifadeyle kadınların erkekler tarafından rahatsız edilmesi, cinsel tacizidir.

Evet, bugün hangi düşünce ya da inançta olursa olsun fark etmez, bütün dünyada kadınların ortak problemlerinden bir tanesidir bu konu. Kadınlara yönelik suçlarda bazen cinayetle neticelenen saldırılar bir gerçektir. Cinayet uç bir nokta da olsa elle, dille ya da bakışla tacizin yaygın olmadığını söylemek mümkün müdür? Bu olaylarda kadın hep zarar gören taraftır. Korkar, çekinir, utanır, kendini aşağılanmış hisseder…

Kadınlara özel…

BUGÜN demokrasinin beşiği olarak tanınan İngiltere’de de kadınlar tacizden şikâyetçidir, Meksika’da da, Japonya’da da, Brezilya’da da, Rusya’da da, ülkemizde de…

Tacizin en sık görüldüğü alan toplu taşıma araçlarıdır. Bu yüzden Londra’da kadınlara özel hizmet veren, sürücüsü yine kadınlar olan pembe taksiler işbaşındadır. Karnavallar şehri Rio’da da aynı hizmet kadınlara sunulmaktadır. Rusya’da, Japonya ve Meksika’da pembe taksilere ilâveten iş çıkış saatlerinde kadınlara özel otobüsler, tren ve metro vagonları faaliyettedir.

Rahat yolculuk yapan kadınlar hayatlarından memnun, kadınlara yönelik suçların azalmasından polisler ve belediye yetkilileri memnun, kızlarının ve eşlerinin eziyet çekmediğini bilen babalar, kocalar memnun…

(Ülkemizdeyse böyle bir tablonun uygulama ihtimalinden bile söz edilemez. Medyanın yapıştıracağı yafta hazırdır: Gerici ve yobazlar, ülkeyi ortaçağ karanlıklarına götürmek istiyorlar…)

Konu ile ilgili kaynakları tararken Batıdaki hemcinslerimizin bu tacizlerden korunmak için ayrıca saçlarını erkekler gibi kestirdiklerini, şapka taktıklarını, beden hatlarını belli etmeyen kıyafetlerini tamamlayan ülkelerine has şal, panço gibi örtüler kullandıklarını öğrendik.

Evet, örtünün adı ne olursa olsun fark etmez, şurası bir gerçek ki fıtratı bozulmayan her kadın örtünmek ister.

Pis nazarlar, negatif enerjiler…

“İNSAN sevmediği ve istiskal ettiği adamların nazarından sıkılır, müteessir olur… Tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın nazik ve seriütteessür olduğundan maddeden tesiri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır.”

Evet, dikkatli bakış hele de sevmediğiniz bir insandan geliyorsa rahatsız, huzursuz eder.

Hayvanlar âleminde bile yeri geldiğinde bakış bir saldırı aracıdır. Belgesellerde avını bakışlarıyla adeta hipnotize edip etkisiz hale getiren yılan türlerini izlemekteyiz.

Hayvanlarda bile etkili olan bakış, mahlûkatın en mükemmel donanımlı varlığı olan insanda da şüphesiz etkilidir.

Güler misiniz ya da çok uç bir örnek mi dersiniz bilmem, ama daha geçenlerde ana haber bültenlerinde yetkililerin iş işten geçtikten sonra ancak marketin güvenlik kamerasında tesbit edebildikleri bir hırsızlık vak’ası yer alıyordu. Adam arkasında onca insan varken kasiyer kıza eğilip onu bakışlarıyla hipnotize ediyor, kız para üstü verir gibi herkesin gözü önünde bütün parayı gayet normalmiş gibi adama verecek kadar dengesini yitirebiliyordu.

Parapsikolojide psikokinezi denilen bu hâl insanlık tarihi kadar eski. Halk arasında nazar, göz değmesi, kem göz gibi tabirlerle anılmakta.

Evet, dikkatli bakış, muhatabı rahatsız, huzursuz edip, bazen ölümüne bile sebep olabilmekte.

İşte Birinci Hikmet’te Bediüzzaman Hazretleri açık saçıklık yeri olan Avrupa’da çoğu kadının erkeklerin dikkatli bakışlarından sıkılarak polislere “Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar” diye şikâyet ettiğini belirtiyor. Ya deşifre olmaktan utanıp, sıkılıp şikâyet etmeyenler? Onların sayısının da hayli yekûn tuttuğu bir hakikat.

Evet, cins-i lâtif olarak tanımlanan kadınların (açık saçık oldukları halde) dikkatli bakıyor diye kendini güvende hissetmeyip polise erkekler için suç duyurusunda bulunması, örtünmenin kadının yaradılışında var olduğunun bir delili.

Tesettürsüzlüğün istisnaları olsa da (!) en fazla kadına eziyet verdiğini ifade etmiştik. Birinci Hikmet’te belirtildiği üzere açık saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, namahrem erkeklerin ancak onda iki üçünün kendisine bakmasından hoşlanıyorsa, yedi sekizinden hoşlanmaz, kovar, soğuk davranır.

Hem erkeği eliyle, diliyle, gözüyle taciz eden kadın sayısı çok azdır. Dünyanın her yerinde taciz edilen, eziyet çeken hep kadındır.

Kadınlar neden korkar?

KADINLAR erkeklerden farklı yaratılmışlardır. Damar yapılarından, kas gücüne kadar erkeğe kıyasla daha narindirler. (Hukuk ve insanlık değeri açısından eşit olan bu iki farklı cinsi, her bakımdan eşit ilân etmenin bir anlamı yoktur. Allah birbirlerini tamamlasınlar diye bu iki insan cinsini farklı yaratmıştır, iyi ki de böyledir.)

Kendini, yavrularını koruyabilmesi için eşinin himaye ve yardımına ihtiyacı vardır kadının. (Gerçi aile kavramı yoktur, ama hayvanlar âleminde bile böyledir.) O yüzden de erkeği soğutmak istemez, kendini sevdirmek ister. Yabancı erkeklere karşı uzak durur, onların tacizinden korkar. Kendini onların zararlarından korumaya, gizlemeye, örtmeye çalışır.

Zaten kadının biyolojik gerçeği, genleri bunu gerektirir. Bir erkek hayatı boyunca milyonlarca sperme sahiptir, poligamiye, çok eşliliğe yatkındır. Biyolojik alt yapısı buna uygun donatılmıştır. Kadının ise ortalama 400 yumurtası vardır. Her ay bir tanesini kullandığında en fazla 40 sene sonra üreme yeteneğini yitirir. O yüzden genetik olarak kadın kendinin ve çocuklarının çıkarını korumaya programlanmıştır, poligam yani çok eşli değildir. Yabancı erkeklerden kendisine ve çocuklarına gelebilecek bir müdahaleden fıtraten çekinir. Bunun için de kendini gizler, tesettürü tercih eder. Bu ırkçı bir yaklaşım, cinsiyet ayrımcılığı ya da kadının riyakârlığı anlamına gelmez. İlmî bir gerçektir. Dünyanın neresine gidilirse gidilsin kadının yapısında rahatlıkla okunabilecek bir yaratılış mührüdür. Fıtratı bozulmamış her kadın, bu gerçeğin bir şahidi durumundadır. Bu hakikatin doğum kontrol yöntemleri ya da başka bir teknolojik donanımla değişmesi mümkün değildir. Ademler ve Havvalar, gerçeğini farklı açılardan işlemeye devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*