TESEV´mi, SOROS´mu?

Türkiye garib bir ülke. Tarih ve coğrafyasıyla başka ülkelere benzetilmeyecek kadar garib. Üzerine bu kadar senaryo yazılmış ve milletinin üzerinden bu denli oyunlar oynanmış bir başka coğrafya biliyor musunuz? Senaryo ve senaristlerle irtibatlı olanların, şu girizgâhla birlikte reaksiyonlarını duyar gibiyiz: Komplo teorileri!…

Tarihimizin şu son yüz yüzelli senesine dikkat ettiğimizde, bilhassa zalim ve sefih Avrupalılarca bize uyarlatmaya çalışılanları inkâr edemiyoruz. Bunca hile, nifak ve zulümden sonra, korkusuzca şimale veya garba bakmamız elbette kolay değildir. Meydana gelen ve ülkeyi dalgalandıran her hadisenin o­nlarla irtibatlı olup olmadığına dikkat etmek zorundayız.

Medyayı taakibettiği halde TESEV´i duymayan yoktur. Daha ziyade meşhur sihirbaz Soros´un paralarıyla daha çok gündeme gelmişti. Avrupa ve Amerika´lı neo liberallerin Türkiye temsilcisi de sayılır. Can Paker´in yönetimindeki bu kuruluşa sağlanan imkânlarla, Türkiye´nin sosyolojik, ekonomik ve siyasi haritaları çıkarılmağa çalışılıyor. Bu çalışmaların tarihçesini bilmiyorum. Yalnız, istatistikçi fenleriyle çokca meşgul olanların 12 Eylül´den sonra ANAP zamanında çoğaldığını söyleyebiliriz. Kamuoyunu yönlendirmek üzere, arzu ve heveslerini, toplumun vaki istekleri şeklinde gösterenlerin çalışmaları 28 Şubattan sonra toplumun detaylarına biraz daha sızmaya başladı. Bir taraftan tüketim toplumu idarecilerine, diğer taraftan yerli yabancı siyaset kuruluşlarına ve öbür yandan haricî kuvvetlere servis edilmek üzere yapılan çalışmaların, Soros gibi soygunculuğu ve sahtekârlığı dünyaca kabuledilmişlerce desteklenmesi, Tükiye açısından çok düşündürücüdür. Türkiye´nin millî birlik ve beraberliğini zedeleyecek, inanç ve değerlerini tahrip edecek sözkonusu çalışmaların başta Almanya olmak üzere bir çok Avrupa ülkelerinde kullanılaması, endişemizdeki haklılığı gösteriyor.

Din ve ahlâk karşıtı bir cereyan olan neuliberallerle irtibatını gizlemeyen TESEV´in sivil toplum örgütlerinin efendisi olarak o yüksek yere çıkarılmasını belki hiç de düşünmediniz. Yüzlerce üniversite ile ortaklaşa yaptıkları çalışmaları… Sonra da ülkemizin sivil toplum örgütlerini taşeron firma olarak kullanmasını… o­nların idarecilerine güzel hayatlar yaşatmasına… Ve AKP döneminde bunların yer yer AB adına da konuşmalarına dikkat etmemiş olabilirsiniz. Fakat Soros´un medyada sözcülüğünü yaptığı bu cereyanın; Turuncu, Gül ve Kadife devrimlerinin mimarı olduğunu mutlaka duymuş ve okumuşsunuzdur. Amerikalı demokratların arasına yerleşen bu modern Bolşeviklerin temsilcisinin para ile idare ettiği global sivil toplum örgütleriyle Cumhuriyetçi Bush´a Bratislawa ve Tiflis seyhatlerinde destek verdiğini de Tv´deki resimlerden hatırlarsınız.

İşte dünya kapitalinin büyük bir kısmını kontrolle vazifeli ve kendilerine “Yeni hürriyetçi” lakabını takan bu cereyanın Türkiye´de; başörtüsü, antikemalizm, AB taraftarlığı ve din – vicadan hürriyetleri gibi milletin en hassas olduğu konularda öne çıkmalarını hayra yoramıyoruz. Millet olarak bir istibdat ve beladan kaçarken, bir başka musibete düşmemek için dikkatli olmamızın gereğini vurgulamak istiyorum. Hele bilhassa müslüman cemaatleri seksen küsür senelik hak ve hürriyetleri mücadelesini TESEV´e ihalesini hiç anlayamıyoruz. Bolşeviklerin tarihçelerine baktığımızda, neolibarellerin günümüzdeki beyanlarının neye tekabül ettiğini daha iyi anlıyoruz. Trocki´nin askerî ihtilâl yolunu taakib eden Neo Con´lardan farklı olarak bunlar da, iman ve ahlâktaki tabrible türk millettini Kur´ân ve Peygamber pratiğinden uzaklaştırmak istiyorlar. Her iki kanadı da “Şimal Cereyanında” birleşen bu haricî cereyanların bilhassa medya vasıtasıyla dünyadaki tahribini biraz daha yüksekten seyretmek istiyenler, Avrupa metropollerine teşrif edebilirler. Müslümanların, Kemalistler´den gördüğü zulüm bir vakıadır. Yalnız Bediüzzaman Hz.lerinin ifadesiyle “Biz ferec ve ferah ve sürur ve fütuhat isteriz-fakat kâfirlerin kılıcıyla değil! Kâfirlerin kılıçları başlarını yesin; kılıçlarından gelen fayda bize lâzım değil. Zaten o mütemerrid ecnebîlerdir ki, münafıkları ehl-i imana musallat ettiler ve zındıkları yetiştirdiler.” Lemalar S.155

AKP idaresinde insiyatifin nerelerde olduğu hâlâ tartışılıyor, ama millette olmadığı bir vakıa… Soros vasıtasıyla ülkeye giren paraların bir kısmının AKP ce harcandığı bir başka vakıa… Atilla Yayla´yı iktidar partisi İzmir´de podyuma niçin çıkardı? Emin Çölaşan profun AB´den 400 Bin Euro aldığını iddia ederken hoca da tasdik ediyor. Burada yine kemalistlerimizin AB´ye kurdukları kumpasla karşılaşmayalım, diyoruz. Tartışmalardan azıcık “kayıkçı kavgası” kokusunu sizde duyuyorsunuzdur. Kemalistler ters vuruşla mağdur rolüne bürünüp milleti AB aleyhine sevketmek mi istiyorlar? Her ne kadar TESEV, kemalistlerin reylerini yüzde iki diye yazsa da 12 Eylül´de doğan çocuklarımızın ülkeyi artık idare yaşına dayandıklarını unutmamak gerekir. Bazı dinî guruplarımızın çuvala doldurup neoliberal gibi haricî organizasyonlara teslim eden Bülent Ecevitin yine bazı dinî guruplar arasında gösterilen sevgi sizi de ürkütmüyor mu? Bu ülkeye Soros´un paralarıyla iş yapanlardan hayır gelmeyeceği kanaatindeyiz. Atilla Yayla kavgasına da ihtiyatla karşılarken, zamanın hâdiseleri tefsirini bekleyeceğiz.

Netice olarak, bilhassa 12 Eylül´den sonra İslâmiyet ve insaniyet aleyhine çalışanların; iğfal, nifak ve kaos metodlarını kullandıklarını müşahede ediyoruz. Neo Con ve Neo Liberallerin maksatta ittifak ederek ahirzamandaki meşhur fitneyi ateşleme devam ettikleri kanaatindeyiz. Millî olmayan sermayelerin, siyasetlerin düşünce ve hareketlerin bize yalnızca zarar verdiğine inanıyoruz. Türkiye dış siyasetinin atlas ötelerine havalesini tenkid edenler, dışardan ve bilhassa kuzey ve batıdan gelen para ve cereyanlara da dikkat etmelidirler diyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*