Toplumun temel dinamikleri ve mânevî sorumluluklarımız

nejat-erenKalite, ufuk, vizyon, fikir, anlayış, basiret, feraset, hoşgörü, sezgi, öngörü ve irade çok ayrı birer meziyet ve değerdir.
Manevî ve insanî değerlere önem vermek, büyük mefkûre sahibi olmak önemli bir ayrıcalık ve ahlâkî bir üstünlüktür diye düşünüyorum.

Garip saplantılar, peşin hüküm, mesnetsiz suçlama, araştırmaya gerek duymama, akl-ı selimin yerine hissiyatın öne çıkıp baskın gelmesi, ithamın alan kazanması gibi basit ve sığ mizaçların özelliğidir. Bu insanlık için bir kara lekedir. Dünyanın bu menfi yola kaymaya başlaması büyük bir “sos”a işarettir. Dikkatli olmalıyız.

Tarihe mal olmuş zirve şahsiyetleri o makamlarda tutan onların mükemmel eğitimlerinin yanında toplumun sağlam yapısıdır. Bu zirve şahsiyetlerin sağlam karakterleri, geniş ufukları, derin düşünceleri ve fazilet duyguları asırları aydınlatmıştır. Bu manevî inanç ve itikadın tatbikatının ruh ve gönül dünyalarında mezcedilmesiyle o muhteşem manzara ve neticeler oluşmuştu. Hakkın, faziletin, adaletin, yüksek ahlâkî değer ölçülerinin öne çıkıp günlük hayatın vazgeçilmezleri olması toplumun temel çekirdeği ve iksiriydi.

Tarihimizin şeref levhalarına geçmiş olan iki zirve şahsın bir olay karşısındaki farklı, ama düşündürücü fetva ve tatbikatındaki çok ince ruh ve vizyonu gösteren farklı yorumunu birlikteliğini görelim. Gerçek saygı ve hakperestliğin tatbikatını aşağıdaki örnekte görelim. Bu zaviyeden de bakıp değerlendirmeye çalışalım.

Olay şu:

Zamanında bir adam gayrı meşrû yoldan kazandığı para ile kendisine bir inek satın alır. Sonra hayatı değişir, hatalarını anlar, yaptıklarından pişman olur ve günahlarına keffaret olur düşüncesiyle gayrı meşrû yoldan aldığı bu ineği Hacı Bektaşi Veli’nin dergâhının aşevine kurban olarak bağışlamak ister.

Durumunu Hacı Bektaşi Veli’ye arz eder. Neticede, Hacı Bektaşi Veli “helâl değildir” diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam ineği bağışlamak düşüncesiyle Mevlevî dergâhına gider ve aynı durumu Hz. Mevlânâ’ya anlatır. Mevlânâ ise; bu hediyeyi kabul eder.

Adam şaşırmıştır. Bu farklı uygulamaya bir mana veremez. İki manevî liderin; -kendi anlayışına göre- aynı konuda tamamen farklı fetvalar vermesini iç dünyasında çözemez. Mevlânâ Hazretleri’ne bunun gerekçesini sorar. “Şeyh Hazretleri bu ineği Hacı Bektaşi Veli’ye götürdüm, ama kabul etmedi. Siz ise kabul ettiniz. Ben bunu anlayamadım. Bana bunun makul izahını yapar mısınız?” der.

Mevlânâ bu mütehayyir şahsa şunu söyler:

“Biz bir karga isek Hacı Bektaşi Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz!” “O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz, ama o kabul etmeyebilir.” der.

Adam verilen fetva ve yapılan açıklama hakkında yine tatmin olmamıştır ve hayrettedir. Üşenmez kalkar bu defa tekrar Hacı Bektaşi dergâhına gider ve Hacı Bektaşi Veli’ye;

“Şeyh Hazretleri sizin kabul etmediğiniz ineği Mevlânâ Hazretleri kabul etti! Ve şöyle de açıklamada bulundu!” diyerek, “Bu nasıl bir iştir bana bunun makul bir izahını yapar mısınız? der. Hacı Bektaşı Veli, Mevlânâ’nın açıklamasına karşı şu açıklamayı yapar:

“Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlânâ’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir, ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.” der. Bizim taze mürid adayı biraz daha şaşırır, ama sakinleşmiştir.

“Karga ile Şahinin, Su birikintileriyle, Okyanusların” farklılığını kavrayabilmek bir kalite ve derinliktir. Kıyas kabul etmez!

Asırlardan beri bu topraklara hakim olan ve bu toplumun genlerine işleyen bu haleti ruhiyeyi iyi kavramak gerekiyor. Bu toplumu ayakta tutan manevî dinamiklerin, harcın ve önder kişilerin bu mümtaz, ulvî ve yüksek ahlâkına sahip çıkmamız gerekiyor. Evet, bu gün o zamana dönecek değiliz, ama fazilet ve yüksek ahlâka olan ihtiyacımız artarak devam ediyor.

Toplumun her alanda lider gördüğü kişilerin ekranlarda, meydanlarda, yazılı ve görsel medyada kullandıkları, hitap, tavır, beyanat, demeç açıklama, toplum vicdanında muhasebesini bulmalı!

Nezaket, saygı, hazım, anlayış, adalet, hak, hürriyet toplumun vazgeçilmezleridir. Gerçeklere dayanıp geniş bir düşünce ufkuyla pozitif çözüme ihtiyacımız var. Tevazu, nezaket, fazilet, ahlâkî ölçülü incelik; yerme, hakaret, ithamın önüne geçmeli. Saygıyı, yücelmeyi; kabullenmeyi, paylaşmayı beceren birer insan ve kardeşçe yaşamayı bilen bir millet ve ümmet olmak dilek ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*