Toptancı zihniyetler toptan kaybedecekler

Evet, bu bir kehanet değil.

Geçmişten bugüne toptancı zihniyetlerin kaybederek yol aldığı, bazen de tam bir çıkmaza ve batağa saplandığı gerçeğiyle, Türk siyaset tarihinin tozlu sayfaları dolu doludur.

Ne var ki, ibret alınmadığı ve de toplum hafızası unutkanlıkla malul olduğu için, “toptancı” zihniyetlerin parti isimleri değişse de, hatta mimarları dünyalarını değiştirseler de, takipçileri aynı tiynet ve karakterlerini sürdürmeye devam ettirmişlerdir, devam ettiriyorlar.

Buradaki asıl kabahat toplumundur. Toplum dediğimiz de toplum olsa bari..

Nicolo Makyavelli der ki: “İnsan yığınları yalancıya kızmaz, kendisi de yalancıdır da ondan. İnsan yığınları büyük hırsıza kızmaz, özlemi odur. İnsan yığınları yoksula kızar, “aptallığından” der.

“Yığın” toplum değildir. Yığın otoriteye itaat ederek hareket eder. Toplum bireylerden oluşur; sorgular, örgütlenir. Kitlenize bakın anlarsınız. Yığın mıdır, toplum mudur? Kararınızı ona göre verin.”

Toptancı zihniyetler silsilesinde, sadece Cumhuriyetten bu yana nelere şahit olmuşuzdur. Kendilerini “çağdaş” sayıp, ötekileri “çağdışı” sayanlar mı? Kendilerini “ilerici” görüp başkalarını “gerici” sayanlar mı?

Sonra partilerini İslâm’ın temsilcisi sayıp, “bu seçimde Müslümanların sayısı belli olacaktır” diyenleri mi? Kendilerini hakikî dindar, ötekileri “patates dininden” kabul edenleri mi?

İşte Müslüman olarak bilinen bir ülkede en tehlikelisi de budur; dine ve millete en büyük darbe de böylesi bir toptancı zihniyetten gelir. Zira din umumun mukaddes malıdır, tahsis kabul etmez.

Din namına toptancılık yapan kesimden gelen bir itiraf; din namına toptancı zihniyetin gelecekte toptan kaybedeceğine dair ümit veriyor.

Bir sitede 10. Köyden yazılarıyla bilinen Gökhan Ayyıldız isimli bir yazarın yazısı, çok eskiden öğrencim olan bir müdür dostumdan geldi. “10. Köyden olduğuna göre, belli ki dokuz köyden kovulmuş” diye bir de lâtifede bulunduk.

Buyurun, millî görüş geleneğinden gelen bir muhafazakâr olduğunu söyleyen yazarın itirafından bir bölüm:

“Sonrasında muhafazakâr olarak bilinen bizler gibilerin desteklediği bir parti iktidar olunca yavaş yavaş parayla tanışmaya başladık.

Cami çıkışlarını terk etmeye başladık, cami çıkışlarının yerine belediye ihale odalarında beklemeye başladık.

O zamanlar cami çıkışlarında biz muhafazakârlara karşı haksızlık yapılıyor diye isyan ederken şimdilerde belediye kapılarında ihale alamıyoruz haksızlık yapılıyor diye bağırmaya başladık.

Düğünlerimizi değiştirdik, çalgılı çengini yapmaya başladık, kıyafetlerimiz değişti, muhafazakâr bir parti diye bilindiği için alttan üste bütün kıyafeti değiştik, ama ihale almak için yönetimlerde vesaire de olmamız için kafamızda ufak bir bez parçası bıraktık.

Savunduğumuz değerleri değiştirdik, yani İslâmiyet adına eleştirdiğimiz ne varsa hepsini biz yapar olduk.

Allah korkusundan kul korkusuna geçtik. Sevaplarımızı açık açık, günahlarımızı gizli gizli yapmaya başladık. Gizli gizli (…) yolsuzluk yaptık, solcular gibi bunları deşifre etmedik yani ayıplanırız diye kuldan korkar olduk…

Biz muhafazakârlar yenildik.. Kabullenseniz de kabullenmesiniz de yenildik…

Paraya yenildik… Kadına yenildik… Lüks yaşamaya yenildik.. Biz parayı bulduk, ama bir çok manevî değerimizi KAYBETTİK..”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*