Ulufesine bağlı medyamızın; sağ, sol, liberal ve dindar demeden parlattığı başbakanımızın şimdilik öne çıkan marifetlerinden bahsedeyim mi? Siz de biliyorsunuz ki futbolculuğu, müthiş tiyatro oyunculuğu ve profesyonel pazarlamacılığa kadar daha onlarca marifetini sıralayabilirim.
Türkiyenin dörttebirisinin İstanbul´da insandışı şartlarda toplanmasına tedbir almayan; eski belediyebaşkanlığı avantajlarını kullanarak İstanbul´u yeniden havadan, denizden ve karadan pazarlamaya başlayan Erdoğan´ın bilhassa Tüccarlık ve hemşehrilerden kaptığı mütahitliği öne çıkınca, yazmadan edemiyorum, işte… Gerçi günahına girmeden ve kitabın tam ortasından konuşmamız lâzım. Dışardan bitirdiği bir zamanların İktisâdî ve Ticârî Bilimler Akademisi mektebi haklı olarak yolunu tüccarlığa ve hatta pazarlamacılığa çıkarıyor. Başbakanlığın ilk günlerinde Almanya´nın bir önceki başbakanı Gerhard Schröder ile ayak üstü yaptığı söyleşiyi siz de hatırlıyorsunuz. Misafir Başbakana ne ile geçindiğini sorunca, muhatab epeyce bocalamıştı. Başbakandı…
Devletin kendisine uygun gördüğü bir maaşı vardı. Şahsî giderlerinin dışındakilerini zaten devlet ödüyordu. Başbakanımızın şirketlerinden, hisselerinden ve akrabalar üzerinden yürüyen alış verişlerinden habersizdi… Daha doğrusu ne Almanya´da ve ne de demokrasiye geçmiş bir Avrupa ülkesinde devleti idare eden birisinin bu tarz ilişkilerine göz yumulurdu. Kâidelere bağlı bir devlet işleyişi ve kamuoyun takib edebildiği bir idare anlayışı vardı, batıda… Bizim ki, develetin verdiği maaşı çerezparası niyetine alıyordu… Nitekim hem Schröder´in ve hem de çalışma arkadaşlarının bu husustaki ahlâklarını zamanla bozdu. Devlete ticârî bir kurum kafasıyla bakıyor ve uçan kuştan, hareket halindeki böcekten rant çıkarıyor, tüccar başbakanımız.
Çoktandır medyamızın herakşam magazin, pardon haber saatinde verdiği derslerle çılgın kelimesi pozitif bir anlam kazanmıştı. Başbakanımız bu kelimeyi dünyanın en güzel şehrine yapacağı ucube projelerde kullanınca, çılgınlık fazileti çağrıştıran anlamlara dahil oldu. Eskilerin cinnet, yenilerin manyaklık ve delilik olarak nitelediği çılgınlığa başbakanın yönelmesinin sebepleri olmalı:
1. Türkiye´yi İstanbul´dan idare etmek. Çünkü o yalnızca İstanbul´u tanıyor ve burada en güzel şekilde organize olmuş ve rüşvet zincirini en sağlam burada kurmuş… Medya´yı da yanına alınca İstanbul´u çok yakında yirmibeş milyon yaparak dünyanın en çok nüfuslu kenti yapıp, ülke nüfusunun üçte birini buraya taşıyacak. Elbette Kars´a, Van´a, Diyarbakır´a ve Mardin´e sahip çıkacak birileri, bulunur şu dünyada.
2. İstanbul´un en güzel güzergâhlarını Hong Kong´a, Manhatten´a ve Dubai´ye bezetmeye çalışarak çirkin ve tehlikeli gökdelenleri yandaşlarına kurdurtması, hatta askeriyenin elindeki yeşil alanları da betonlaştırması gözünü bürümüş hırsını gemlemedi… O yeni arsalar, yani sahiller, yeni kaynaklar ve yeni yandaşlarla dünyada ebedî kalarak yaşamak istediğinden çılgınlıklara başvuruyor.
3. İstanbul´da açacağı yeni sirk alanlarıyla Anadolu´yu buraya boşaltmayı arzuluyor. Oy deposu… Kimse burada onunla aşık atamayacak. Global yahudî ortaklarıyla yalnız İstanbul´u değil, Balkanları, Ortadoğu´yu ve Başbakan Putin onay verirse Kafkaslardaki kapitali buradan idare edecekler. Belediye Başbakanının sanal dünya metropolleri başkanlığına getirilmesi de buna hazırlıktı. New York özentisi de var.
4. İktidara geldiğinden bu yana rant, palyatif çözümler, medya şovuyla gündemi belirleme, Milletin hiçbir temel problemine çözüm üretememe, yeri geldiğinde dini siyasette iğrençce kullanma ve diğer taraftan da dindarlığın, dinî değerlerin içini Amerika ve İngiliz ortaklarıyla birlikte boşaltmada üstün başarısını İstanbullu eski ve yeni kapitalistlere borçlu olduğundan, çılgınlığını İstanbul´da sergilemeye devam edecek başbakan…
Gerisini bir başka güne bırakalım…
Benzer konuda makaleler:
- İslâm Almanya’nın gerçeği
- Vize skandalını Konsolosa sorduk
- Almanya’da Gauck’a destek büyük
- Medyada ‘erk’ler savaşı
- Müslümanlar Almanya’nın bir parçası
- Merkel’in özrü manşetlerde
- Bosna-Hersek’in bağımsızlığının 20. yıldönümü
- Almanya´ya gidecek din görevlilerine eğitim
- Misafir, yolunu düşünmeli
- Demokrasi ile idare olunan Almanya, Kemalist Türkiye’yi taklit etmemeli…
Size Katılmıyorum….
Sadece sizin bireysel görüşünüzün eseri bu kompozisyon yazınız bence. Ne kadar yeryüzünden konuyu incelersek o kadar görüş alanınız daralır. Bence daha yükseklere çıkıp küresel bakışla tekrar yazmanızı tavsiye edrim. Saygılar…
Sanki bir hazımsızlık var…