Türkiye kitapsız yapamaz….

Bilhassa kaç asırdan bu yana Avrupa’nın üflemesiyle hareket eden son dönem Osmanlı ve bakiyesi Türkiye’mizde meydana gelen hadiseleri daha ince, derin, dikkatli ve bütünlük içinde ele almamız gerekiyor.

Meselâ neslimizin ciğerlerinden acılar soluyarak yaşadığı 12 Eylül ihtilâlini ve bu darbe sonrasında haricî müdahalelerin yardımıyla ülkede tatbike konulan sosyal projeleri incelemeden ve okumadan yeni nesillerin “ibret almaları” asla mümkün değildir. Bizi okumaktan ve düşünmekten alıkoyan alışkanlıklarımızdan bazılarını saymaya kalktığımızda evvelâ:

Her türlü eğlence,
Her türlü oyun,
Dedikodular,
Faydasız hobiler,
Sefahet,
Bağımlılık yapan alışkanlıklar

Sefahete sürükleyen sanat ve edebiyatla karşılaşırız. Şu saydığımız hususların hepsini bir paket halinde evlere servis yapan bir sosyal projenin 12 Eylül sonrasında kimlerce tatbike konulduğunu, avuçları patlayıncaya kadar ihtilâli alkışlayanlar araştıradursunlar. Dünyanın gidişatını değiştirecek bir ihtilâli sosyal ayaklardan mahrum zannetmek ve yalnızca bir iktidar değişikliği olarak anlamak; ahmaklığın, cehaletin veya basireti körleştiren tarafgirliğin eseri olsa gerek. Bir taraftan kitap yasaklarını sürdürürken, diğer taraftan kitaba zaman bulamayacak derecede derd-i maişet belâsı, meşguliyet ve sefahetle ayrı bir koldan kitaba taarruz dönemini başlatmıştı 12 Eylülcüler… Ya üniversitelerin başına gelen YÖK musîbeti… Teröre ilâç yerine sefihâne bir hayatın devlet eliyle gençlere sunulması… O günden başlayan rezaletlerin, üniversite kampüslerinde bugün ulaştığı dehşetli derekeyi akıl, iz’an, şeriat ve insaniyet ölçüleriyle teraziye çekmeye kimsenin yüreği yetmez.

İHTİLÂLCİLER KİTABI SEVMEZLER

Teknolojik gelişmeler yalnızca ifade terimlerini değiştirmiyor; metodlar, projeler, global ittifaklar ve dindarların düştükleri tuzaklar başta olmak üzere, değişim daha geniş bir yelpazede cemiyeti sarmıştır günümüzde…

Öncelikle insanın kimyasal değişimi hedeflendi 28 Şubat´la… Mertlik, doğruluk, insan onuru, iffet, maddî-manevî temizlik, helâl kazanç, çalışkanlık, fedakârlık, samimiyet, arkadaşlık, komşuluk, hamiyet ve cesaret gibi kelimelerin gençliğimizde hangi mânâ ve tasvirleri tedaî ettirdiklerini siz de merak ediyorsunuz. Bunun yanında rant, para kazanma, kariyer, değişim, şov, sunum, kentsel dönüşüm, deniz, aşk, diziler, reyting, magazin, dolar, bilişim, özgüven, pozitif düşünce, kişisel gelişim, kadın hakları, kız veya erkek arkadaşlığı gibi yeni sayılabilecek ibarelerin altında nasıl bir hayat tarzı yattığını da.

İhtilâl ve devrimin yapısında fıtratla çatışma olduğundan, hadiseye ihtilâl veya müdahale sonrası dönemi olarak bakmak daha mantıklı olur.

TÜRKİYE´NİN DÜŞMANI CEHALETTİR…

Bu bir hüküm cümlesidir. Yüz sene önce söylenmiş, o zamandan bu zamana insanlar ve tabiat değişmişse de şartlar değişmemiştir. O zamanlarda millet-i Osmaniyeyi cehalete mahkûm eden ana çerçeve günümüzün modern Türkiye’sinde aynen devam ediyor. Vatana, millete ve İslâmiyete düşman dış müdahalecilerle ittifak ederseniz, onların yol haritasına mahkûm olursunuz. Onlar metazorî prensipler yerine cazibedar fitnekâr alet ve modelleri çıkardılar kitabın karşısına… Dünyada ekran başında en fazla zaman geçiren millet olmuşuz. Almanların cep telefonlarına harcadığı para, yetmiş milyon Türkiye’nin ancak yarısıymış. Türkiye’de global bankalara hürriyetlerini kaptırmış kırk küsur milyon insanımızı da bu realiteye dahil ettiğinizde, cehaletin bize ettiklerini daha iyi anlayabiliyoruz.

Çok ilginçtir ki, günümüz Türkiye’sini idare edenlerin tarihî hafızaları yok denecek derecede zayıf. Genç yaşta politikaya atıldıkları günden bu yana çevrelerinde tuttukları danışmanlarından “anlık istifade” ile durumu idare ettiklerinden; Türkiye´nin tarihiyle, aktualitesi veya geleceğiyle ilgili bir mevzuyu kamuoyu önünde uzmanlarıyla tartışacak kapasiteleri de yok. Aşırı teşkilâtçılık, aktivite ve şovdan, okumaya, düşünmeye, fikir üretmeye zamanlarının hiç olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Beş-on TV şirketi, kameralar, sıcak paralar, hipnotik ekranlar ve ihsanlara boğdurularak peşlerinden koşturacak gazeteciler ordusu: İşte modern Türkiye.

Bir derdin teşhisi konulursa, devası asan olur. İnsanlığa ilk emri “Oku!” olan Kur’ân’a tam bin sene bayraktarlık yapmış ve onlarca kalıcı medeniyetler kurmuş bu millet, Avrupalı dessas tilkilerin çürük iplerle kurdukları tuzağı da param parça edecek. Önemli olan, milletin uyandırılması, ekranların hipnotik dünyasından kurtarılması ve cehalet hastalığının dağbaşındaki çobana kadar bildirilmesi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*