Türkiye’nin itibarını “Bediüzzaman Dizisi” kurtarır!

Tarihimizi yanlış tanıtan ve dolayısıyla Türkiye’nin imajına zarar veren dizilere tepkiler devam ederken, TRT’nin tarihî bir diziye, ‘izleme oranı düşük’ diyerek son verdiği haberi duyuldu. Ki bu dizi, başlangıçta yanlış dizilere alternatif olsun diye yayına sokulmuştu.

“Dizi dizi yanlışlar” tartışılırken, bir ağabeyimiz dikkat çekici bir teklif yaptı. Buna göre Türkiye, Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatını anlatabilen, gerçeklere uygun bir dizi yapabilirse hem ‘ecdad’ımızı anlatabilir hem de itibarını kazanabilir.

Muhtemelen bazıları diyecektir ki, “Her meselede niçin Said Nursî’yi gündeme getiriyorsunuz? Türkiye’nin itibarıyla bunun ne alâkası olabilir?”

İlk bakışta haklı gibi görünse de bu itiraz doğru bir itiraz değildir. Çünkü Bediüzzaman’ın hayatı dizi olmayı hak eden bir hayat. Yine herkes bilmelidir ki, Bediüzzaman’ın yazdığı Risale-i Nur eserleri başta İslâm dünyası olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde beğenilerek okunuyor. Dolayısıyla Bediüzzaman’ın hayatı en ince ayrıntısına kadar merak da ediliyor. Bediüzzaman, devir değil, devirler yaşamış bir âlim. Zalimlere her şart altında karşı koyan, bugünün ifadesiyle ‘pasif direniş’le onları mağlûp eden bir âlim. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen bir âlim. Çevreci bir âlim. Karıncalara, cumhuriyetçi oldukları için sahip çıkan bir âlim. Katilleri ıslâh eden, hapishaneleri Medrese-i Yusufiye’ye çevirebilen bir âlim. Düşmana karşı gönüllü alay kumandanlığı yapan bir âlim. İstanbul’u işgal eden İngilizlere en ağır cevapları veren, ‘ateş hattı’ndan uzaklaşmayan cesur bir âlim. “İmanı kurtarmak ve Kur’ân’a hizmet için, Mekke’de olsam da buraya gelmek lâzımdı; çünkü, en ziyade burada ihtiyaç var” diyebilen kararlı ve hakperest bir âlim.

Bediüzzaman’ın hayatını her bir safhası, her bir ânı dizi olmayı hak ediyor. Bu hususta yazılan onlarca eser ortada. Meselâ, “Bediüzzaman Beşlemesi” böyle bir diziye yazılacak senaryo için güzel bir kaynak olabilir.

Böyle bir dizi, aynı zamanda Türkiye’nin devam eden sıkıntılarına da ‘ilâç gibi’ gelebilir.

* Cumhuriyet tarihinin en büyük problemi olan ırkçılık ve onun neticesi olan teröre ilâç.

* Ermeni iddialarına ilâç.

* 1.5 milyar Müslümanın ve Osmanlının mirasçısı Türkiye Cumhuriyetine ilâç.

* İslamofobiye, İslâm korkusuna karşı bir ilâç.

* Bir asra yaklaşan devlet-millet anlaşmazlığına karşı kaynaştırıcı, birleştirici ve bütünleştirici bir ilâç.

Böyle bir dizi aynı zamanda ecdadımızın en güzel temsilcilerinden biri olan Bediüzzaman’a bir vefa borcudur.

Peki bunu kim yapar, kim yapabilir, kim yapsın? Meselâ TRT niçin yapamasın? Bediüzzaman, eserleriyle gençliği çıkmaz sokaklardan kurtarmaya vesile olmakla bu millete en büyük iyiliği yapmış âlimlerden biridir. Dolayısıyla onun eserlerine sahip çıkmak ve hayatının dizi yapılmasına öncülük etmek bu milletin, hepimizin boynuna borçtur. TRT de bu milletin emrinde ve imkânlar da müsait olduğuna göre niçin buna öncülük yapıp Türkiye’nin itibarını yeniden kazandıracak bir “Bediüzzaman Dizisi”ne imza atmasın? Unutmayalım ki İslâm dünyasındaki itibarımız ‘dizi’lerle bozuldu, o halde tamir de yeni ve gerçeklere uygun ‘dizi’lerle kazanılabilir.

Bediüzzaman, kendisine zorla ‘şapka’ taktırmak isteyen dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’a hiddetle itiraz ederken “Ben sizin ecdadınızı temsil ediyorum” demişti. Öyle ise ‘ecdad’ı iyi tanıtma iddiasında olanlar, işe Bediüzzaman’ın hayatını anlatan bir diziyle başlayabilirler.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî ile ilgili olarak düzenlenen uluslar arası sempozyumlar gösteriyor ki, Risale-i Nur eserleri ve onun müellifi Bediüzzaman, Türkiye’yi başta İslâm dünyası olmak üzere bütün dünyaya müsbet anlamda tanıtıyor. Türkiye, Bediüzzaman’ın hayatını anlatan bir dizi hazırlayarak hem içeride hem de ihraç ederek dışarıda itibarını koruyabilir.

Bakalım böyle hayırlı bir adımı, elinde maddî ve manevî imkânlar olan yöneticiler atabilecek mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*