Cihanşümul bir kızıl cereyanı… Hakikat güneşi ara sıra bulutların arkasına düşünce, bize yanlışça gösterilen renklerin asıl mahiyetini sizlerle paylaşmak istiyoruz.
KIZILIN MÂNÂSI
Turuncunun aslı kızıldı. Fakat insanlık kızıldan çok çektiğinden ne duymak ve ne de görmek istiyordu. Kızılı bayraklaştıranların sicili cinayetlerle doluydu. Âdem babamızdan günümüze cereyan eden harplerdeki tüm kayıplara denk bir bedel ödemişti insanlığımız kızıla. Kızıl denilince dünyanın dört bir yanını tutmuş ihtilâl sadâları, intikam çığlıkları, feryat ve figanlar, insan iskeletlerinden dağcıklar ve insanlığın gericilik, bedevîlik ve vahşetinin en dehşetli derin derecesi hatıra geldiğinden, “yeni kızılcıklar” kendilerine “turuncu” namını taktılar.
İnsan nisyandan geldiğinden, tarihin tekerrürünü çoğunlukla fark edemiyor. Temel inanç, metod ve üsluplarında kızılı aynen seslendirdikleri halde, nasıl anlaşılmadılar turuncular. Fikren yüz sene önceki Kuzey Avrupa kızıllarını harfiyen takip ediyorlardı. Dinsizliği, ahlâksızlığı, aile düşmanlığını, kaos ve çatışmayı her çeşit tonlarıyla kullandıkları halde, dünya kamuoyuna hürriyetçi, şeffaf, hatta hayırsever görünebilmişlerdi. Bunu nasıl ve hangi araçlarla başarmışlardı; önemli, uzun ve bir başka boyut. Biz burada, turuncuların batmakta olan “devrim güneşlerinin” arka planlarına bakmaya çalışacağız.
SOROS YALNIZCA BİR TEMSİLCİYDİ…
Toplumumuzdaki zihin tutulması “sosyal gafletle” de izah edilebilir mi? Bolşeviklerin girişimiyle kurulan müstebit Sovyetler Birliği komünizmin kendisi miydi? Komita diktatörlüğün eseri olan bu imparatorluk dağılınca komünizm bitmiş mi oluyordu? Halbuki Lenin’den yüz sene önce başlamıştı bolşevizm veya komünizm. Troçki, Amerika’dan gönderilmiş bir Yahudi çocuğuydu. Leo Troçki’nin kızıl ordusunun hâkim olduğu coğrafya parçalanınca, materyalizmi din edinen, insanlığın tüm mirasına itiraz edip bozgunculuk yapanlar kılık değiştirerek yola devam ettiler.
Türkiye’deki mizansen sağ-sol çatışmalarını 12 Eylül’cü generaller bir gecede bitirince, solculukla birlikte inançsızlık ve ahlâksızlık da mı tarihe karışmıştı? Müşahhas sorularla uzayıp gidebilecek bunca zihnî yanılmaya nasıl kurban edildiğimizi sesli düşünerek, zihnî tutulmanın yönünü merak ediyoruz.
Turuncu flamaların altındaki kızıldan George Soros bizi haberdar etmişti. Rothschild ailesinin Amerika’dan Moskova’ya gönderdiği Troçki üslûbunda değildi Soros. Yumuşak ve hayırsever görünüyordu. Karl Popper’a özeniyor, açık toplum ve hürriyetlerden bahsediyordu. Dünyanın dört bir yanındaki sivil hareketlere para dağıtıyordu. (Acaba Ekim Devrimi öncesinde Troçki de rüşvet dağıtmış mıydı?) Efkâr-ı ammeye hâkim olma isteğiyle, üniversite ve sosyal kuruluşlara kamuoyu yoklamaları yaptırıp, nehirleri kendi istikametine akıtmak istiyordu. Sovyetler bakiyesindeki ülkelerde, yapay diktatörlere karşı halkın yanında görünüyordu. Kırgızistan’da ve Ukrayna’da halkı organize ederek sokağa salıyordu.
Yalnızca Sovyetler’den kalma diktatör fosillerine değil, Kemalist komita diktatörlerine de kafa tutuyordu. Modern komünizm ve bolşevizmin donanımlı bu temsilcisi veya temsilcileri Kemalizmin de miadını doldurduğunu gördüklerinden, belki de Rothschild’in büyük paralarıyla Anadolu’da “kendilerine açık” bir toplum inşa etmeye çalışıyordu.
Bu hedef istikametinde çalışırken, garip bir şekilde sık sık Kemalist direnişçilerle karşı karşıya kalıyordu. Müstehcen neşriyatı teşvik, aileye düşmanlık, mezhep ve ırk çatışmalarını tahrik, kaos ve din karşıtlığıyla Kemalistleri hayretten hayrete düşürüyordu. Zevkleri, nefretleri, karşıtlıkları ve dinsizlikleri bu denli örtüşmesine rağmen, turuncuların Kemalist düşmanlığını bir türlü anlayamıyorlardı. Eski Marksist yazarların kalemleri mızrak kesilmişti.
Bütün bunları neoliberaller finanse ediyordu. Daha doğrusu Sovyet bakiyesi diktatörlerin akıbetini Kemalistler yaşarken, Soros ve ekibi elini çabuk tutmaya çalışıyordu. Kemalizm rafa kalkarken Türkiye’nin her yanı turuncudan kızıla renklenmeli, dinsizlik ve sefahat liberalizmin kucağında bu ülkeye gelmeliydi.
Ergenekonculuk oyunu da bu hakikate dayanıyor. Kemalizm sonrasının inşası için anlaşmaya çalışıyorlar. Türkiye ne Balkanlar’a benziyor, ne de Kafkaslar’a. Stratejik önemini “yeni kızıllar” bizden daha iyi bildiklerinden, ülkenin her yanını “istikrarsızlaştırmaya” çalışıyorlar. Son olarak Ukrayna tokadını yiyen turuncuların acelesi var. Kemalistler üniversite, yargı, bürokrasi ve siyasetteki yerlerini terk etmeden nöbet değişimine çalışıyorlar.
Turuncunun gittikçe kızıllaştığını hepimiz biliyoruz. Renk ve ses tonlarındaki şu küçük farklılık şayet bizi “zihnî tutulmaya” götürecekse, vay halimize. Bundan bir asır önceki kızılın hücumunu püskürten Nurlar inşaallah bunları da püskürtecek. Önemli olan ahaliyi iğfalden kurtarmak değil mi? Kızılların hücum yollarını herşeyden önce kapatmak, zaferin ilk adımı olsa gerek.
Benzer konuda makaleler:
- Arap devrimlerinin sırrı çözüldü!
- Turuncu Kemalizm
- Kemalizm artık Tunus’ta tutunamaz
- Arap demokrasisinin yolu Türkiye’den geçer
- Soros Marksist mi?
- Neoliberallerin otoriter Çin’i ve komünist partilerinin yüzüncü yılı…
- Komünizm öldü mü?
- Kırım ve Ukrayna’ya dikkat…
- Medyanın komünisti olur mu?
- Turuncu devrimin mengenesindeki Türkiye…
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun