Üçüncü Said

“Üçüncü Said ve basın” başlığı ile çıkan yazımızda, tek parti döneminde siyasetle birlikte gazetelerle de ilişkisini tamamen kesmiş olan Üstadın, 1950’den sonraki demokrasi devrinde bu tavrını tedricen yumuşatıp matbuatla yeniden ilgilenmeye başladığını yazmıştık (2.3.14).

Sonra, Üçüncü Said bahsinde bazı abes yorumlar yapıldığını duyunca, “Eski Said meşrutiyette din için siyasetle ilgilendi. Yeni Said tek parti devrinde siyaseti bıraktı. 3. Said demokrasiyi dine hizmet ettirdi” diye bir tweet attık.

Geçen hafta Ankara’da gençlerle sohbetimizde bu konu sorulduğunda, Ali Vapurlu ile Orhan Dindar, Üstadın, kendisi için “Üçüncü Said” tabirini kullandığı mektubunu hatırlattılar.

Şualar’da yer alan “İki-üç defadır ehemmiyetli bir halet-i ruhiye bana ârız oluyor” diye başlayan ve “Aynı otuz sene evvel İstanbul’da beni Yûşâ Dağına çıkarıp, İstanbul’un, Darülhikmet’in cazibedar hayat-ı içtimaiyesini bıraktırıp, hattâ İstanbul’da bulunan Nurun birinci şakirdi ve kahramanı olan merhum Abdurrahman’ı dahi zarurî hizmetimi görmek için yanıma almaya müsaade etmeyen ve Yeni Said mahiyetini gösteren acip inkılâbat-ı ruhun bir misli, şimdi mukaddematı bende başlamış” şeklinde devam eden  mektupta Üstad, bu tabiri daha farklı bir bağlamda ifade ediyor:

“Üçüncü bir Said ve bütün bütün târik-i dünyaolarak zuhuruna bir işaret tahmin ediyorum. Demek, Nurlar ve kahraman şakirtleri benim vazifelerimi yapacaklar; daha bana hiç ihtiyaç kalmamış. Zaten Nurun her bir câmi cüz’ü ve sarsılmayan şakirtlerinin her birisi, benden daha mükemmel ders verir.” (s. 824)

Burada Üstad, “Üçüncü Said”i, dünya ile alâkasını tamamen kesip yüzünü ahirete çeviren ve Nur hizmetlerini de talebelerine bırakan bir şahsiyet olarak tarif ediyor. Dünya ile kalbî bir ilgisi zaten bulunmayan Üstad, kesben de “dünyevî” konularla artık meşgul olmayıp, ömrünün son yıllarını münhasıran uhrevî meselelere hasretme niyet ve iradesini dile getiriyor.

Ama yeni dönemde demokrasiyle oluşan imkânlar, böyle bir ortamda hizmetin gereği olarak beliren ihtiyaçlar, Üçüncü Said’i Eski ve Yeni Said’lerin bir sentezi olarak şekillendiriyor.

Ve Üstad Üçüncü Said kimliğiyle yeni bir inzivaya çekilmek yerine, Eski Said gibi sosyal, aktif ve hareketli bir döneme giriyor. Yine dine hizmet ettirmeye çalıştığı siyasetle, dışında kalarak kurduğu mesafeli ilişki, devlet adamlarına mektuplar yazıp tavsiye ve ikazlarda bulunması, iç ve dış basını takip ettirmeye başlaması, bunun tezahürleri. Eski Said’den farkı, bunları, Yeni Said döneminde telif edilen Risale-i Nur altyapısına bina ederek yapması…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*