Uhuvvet Risâlesi´ne dâir

Image

“Bu çok nâfî eser külliyatını, eğer servetim olsaydı, neşrettirmek için hepsini sarf ederdim.”

Zübeyir Gündüzalp

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatına bakınca; daima uhuvvetin zirvesinde olduğunu görürüz. 20. yüzyılın başlarında doğudaki aşiretlerin barışmasını temin ederek kardeşliğin tesisine çalışmış, 31 Mart olaylarındaki yatıştırıcı rolü ile yine kısmen uhuvveti tesis etmiştir.

Aynı dönemde Osmanlının başşehri İstanbul’un muhtelif yerlerinde söylediği nutuklarla kardeşliğin tesisinde kısmen muvaffak olmuştur. Divan-ı Harp mahkemelerinde de yine kardeşliğin sağlanması için çalışmıştır.

“Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır” diyerek yola çıkıp bütün İslâm âleminin kardeşliğini temin etmeye çalışmıştır. Bu yüzden Şam’da Emeviye Camii’nde İslâm birliğinin yolunun Müslümanlar arasındaki kardeşliğin gelişmesine bağlı olduğunu haykırıp, bütün mü’minleri kardeşliği arttırmaya dâvet etmiştir. Birinci Cihan Harbinde Çanakkale’de Müslümanları Müslümanlara kırdıran eksiklik, Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağının çok zayıf olmasıdır. İstiklâl Harbindeki ruhta hâkimiyet İslâm kardeşliğidir. İstiklâl harbi sırasında Hindistan Müslümanlarının varını yoğunu Osmanlı askerlerine gönderten ruh, İslâm kardeşliğidir.

İstiklâl harbi sonrasında memleketimizde yapılan İslâma aykırı icraatların ana sebeplerinden birisi de, kardeşlik duygularının yeteri kadar olmayışıdır. 1926 yılından itibaren yaşanan olayların uygulanma imkânı bulması, İslâm kardeşliğinin zayıflamasının neticesidir.

O baskı devirlerinde, ki tarif edilmesi çok zordur, Üstadımız en zor şartları yenerek dâvâsını başarmışsa, bunda görünen ana sebep İslâm kardeşliğidir. O Üstad ki; kendisine kimsenin yaklaşamadığı devirlerde az sayıdaki kardeşleri ile uhuvvetin zirvesine çıkarak karşılarındaki büyük güç sahibi olan Deccal ve ifsat komitelerine galip gelmişlerdir. Aynı dönemde İslâm âlemine baktığımızda, maalesef, uhuvvet-i İslâmiyeye yeteri kadar değer verilmediği için tamamen emperyalist ülkelerin sömürgesi olmuştur.

1926’dan 1950’ye kadarki dönem Üstadımızın hapis, sürgün işkence ile ömür geçirdiği yıllardır. Aynı yıllarda Üstadımız talebelerinden devamlı olarak uhuvveti korumalarını istemiş ve tekrar tekrar üzerinde durmuştur. Çünkü kardeşlik sarsılınca mânevî hayat da sarsılır ve fertler işe yaramaz hâle gelir. İfsat komiteleri Nur Talebelerinin kardeşliğini bozabilmek için cezaevlerine bile casuslarını sokmuşlardır. Risâle-i Nur Külliyatının yaklaşık üçte biri mektuplardır. Bu mektupların bir çoğunda Nur kardeşliğinin inkışafının öneminden bahsedilir.

Üstadımız her şartta İslâm devletlerinin kardeşliği, Müslümanların kardeşliği, Nur Talebelerinin kardeşliğinin gelişmesi için çalışmış, hatta bütün dünyadaki insanlarla İslâmî ölçülere göre münasebetin nasıl olması gerektiği hususunun esaslarını belirlemiştir.

1950’den sonraki yıllarda Irak, İran, Pakistan ile yapılan CENTO anlaşmasını alkışlamış, Müslümanların ittifakını tebrik etmiştir.

Üstadımız esas olarak Nur Talebelerinin birbiri ile kardeşliği, Nur Talebelerinin sair ehli imanla münasebetleri ve Nur Talebelerinin dünyadaki Müslümanlarla münasebetleri ile alâkalı kalıcı ve uygulaması gerçekçi esaslar ortaya koymuştur. Gerek birebir, gerek cemaat halinde, devletler halinde kardeşlik duyguları gelişmezse kalıcı münasebet temin edilemez.

Üstadımız ve Nur Talebeleri kardeşliğin zirvesi denecek olan hayatlarını Üstadları ve kardeşleri için verecek dereceye gelince; o çok az sayıları ile yıllarca dünyaya meydan okumuşlar, kardeşlerinin sevinçleri ile sevinmişler, üzüntüleri ile üzülmüşlerdir.

Üstadımızdan aldığımız derse göre, ilk önce kendimizden başlayarak Yeni Asya Cemaati olarak uhuvveti arttırırsak, bizim yapamayacağımız hizmet, aşamayacağımız zorluk olmayacaktır. Şartlar daima bizim lehimize gelişmektedir. Bizim eksikliğimiz maddî değil, manevidir. Risâle-i Nurları çok okuyarak Nur Kardeşliğinin gereğini yerine getirirsek; Üstadımızın müjdelediği ‘’Bizler kışta geldik, sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz’’ dediği baharın gelmesi yakındır. Üstadımız, Nurlarla ya okumak veya OKUTMAK veya yazmak sûretinde meşguliyetin; tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket, vücuda sıhhat vereceğini söylemiştir. (Şuâlar). İşte beş mertebe kâr içinde kâr.

Bu uzun girişten sonra; ana meselemize geçebiliriz. Yeni Asya’mızın başlattığı kitap kampanyalarının faydalarını yazmak için bu satırlar az gelir. Bugün açılım denilen olayın ana çarelerinden en büyük bölümü, UHUVVET RİSÂLESİ’nin esaslarının çok ellere geçip okunmasındadır. Başlıkta işaret ettiğimiz Zübeyir Gündüzalp’in arzusunu yerine getirmek bizim de vazifemiz. Fedakârlık ölçüsü hepimiz için aynı olmayabilir. Ama hepimizin yapabileceği çok şey vardır. Zübeyir Ağabey bu fedakârlığı düşündüğü zaman Türkiye’nin nüfusu 25-30 milyondu, bugün 75 milyon. Mesuliyetimiz daha da arttı. Ancak Zübeyir Gündüzalp’in temennisini sağlayacak imkânlar o yıllara göre düşünülemeyecek kadar çoğaldı. Çünkü o zaman evde kitap yok, yayınlamak yasak! Radyo yok, hapis, sürgün var, Nurcu geliyor diye yol değiştirenler çok. Bugün bunların tam tersi.

Cennet gibi baharın gelmesini kolaylaştırmak bizim elimizde. En yakınımızdan başlayarak herkese UHUVVET RİSÂLESİ’ni okuyalım, okutalım, hediye edelim. Bu kampanyada Üstadımızın dediği gibi ‘bir’lerimizi yanyana getirerek çok şeyler yapabiliriz.

Risâle-i Nur dâvâsının yıllardır bayraktarlığını yapan gazetemiz Yeni Asya, UHUVVET RİSÂLESİ ile İslâm ve Nur kardeşliğinin dalga dalga yayılması için hepimizi bu hizmete omuz vermeye dâvet ediyor. Bu dâvetten Yeni Asya ailesi olarak neler kazanacağız?

1- Gazetemiz bu kampanyadan aldığı destek ile daha güçlü hizmet verecek.

2- Ağabeylerimiz, kardeşlerimiz kampanya münasebetiyle hizmet etmenin hazzına varacak.

3- Üstad ve Risâle-i Nur hizmeti milyonlara duyurulmuş olacak.

4- Bu vesile ile ulaşılan çok çeşitli insanlarla tanışılıp Risâle-i Nur’a olan ihtiyaç görülecek.

5- Bir hayli yeni insan tanıyıp, hizmet, çevre genişleteceğiz.

6- Yeni Asya Gazetesinin tanıtımı dolayısıyla diğer yayınlarımızın tanıtımını yapmış olacağız.

7- Gazetemizin tirajındaki artışla paralel basın camiasında itibarımız olacak, yazarlarımız ve dolayısıyla nazara vermeye çalıştığımız ulvî hakikatler daha fazla alâka görecek.

8- Bize reklâm vermek isteyenlerin sayısını arttıracağız.

9- Yeni okuyucular bulup Yeni Asya’nın arkasındaki Risâle-i Nur’larla tanıştıracağız.

10- Farklı şehirlerde bulunan tanıdıklarımızı, yakınlarımızı bu kampanyaya dahil edebiliriz.

11- Aile fertlerimizi kitap kampanyasına dahil edip hizmete iştirak ettirip, cemaate mensub olma şuurunu kazandıracağız.

Bu vesileyle ifade edelim ki:

Risâle-i Nur ve Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye sahip çıktığı için,

Din-i İslâm’a yapılan hücumlara cevap verdiği için,

Bizlere doğru haberlerin ulaşmasını sağladığı için,

Risâle-i Nur’ları gazete vasıtasıyla insanlara ulaştırdığı için,

İçtimâi meselelerde yorumları Risâle-i Nur penceresinden yaptığı için,

Tarihimize ve ecdadımıza sahip çıkarak köprü olduğu için,

Asrımızın en büyük tahribatı olan deccalizme karşı şuurlu bir mücadele yaptığı için,

Darbelere karşı demokrasi ve insan haklarına sahip çıktığı için,

AB ve İslâm birliğinin tesisine tahşidat yaptığı için,

Risâle-i Nur ve Üstad ile ilgili anma, konferans, panel ve diğer faaliyetleri gazete vasıtasıyla duyurduğu için,

Bütün resmî makamlara gazete vasıtasıyla Üstadımızın görüşlerini ulaştırdığı için,

Ülkemiz medyasına kaliteli elemanlar yetiştiren bir okul olduğu için,

Katıldığı fuarlar vasıtasıyla bir çok insana ‘doğru İslâmiyet’i anlattığı için,

YENİ ASYA hakikatin gür sesi olmaya İnşaallah devam edecekir.

Buyurun hizmet yarışına…

En yakınlarımızdan başlayarak UHUVVET RİSÂLESİ’ni ulaştıralım. İmkânım yok diyen ağabeylerden ricam, zamanlarını ayırmaları. Böylelikle hizmet etmenin lezzetini alalım. Uhuvvet Risâlesi’ni meslek meşrep farkı gözetmeden herkese götürüp satabiliriz. Bazı imkân sahipleri hayır yapacak yer arıyorlar. Yeter ki Uhuvvet Risâlesi’ne herkesin ihtiyacı olduğuna inanalım. Hizmete başlamadan kendimiz güzelce okuyalım. Yanmayan yakamaz. Herkes aynı yükü kaldıramaz, ama cüssesine göre yük kaldırır. İşbölümü yapabiliriz. 3 TL’ye satılan kitabı 75 KR’ye alanlar mutlaka olacaktır.

Dairemizin dışındaki muhataplarımıza, Uhuvvet Risâlesi’ni okuduklarında neler kazanacaklarını anlatabiliriz. İllâ gazete+kitap satamayabiliriz. Kitap satıp gazetelerini kendimiz dağıtabiliriz. Allah hepimizi muvaffak etsin.

NOT: Uzun yıllar bu hizmetleri yapmaya çalışan bir kardeşiniz olarak, bu konularda yardımlaşma teklif ediyoruz. H. Muharrem Okur – (0532) 471 53 52

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*