Ukrayna’daki Rusya Operasyonlarına Dair (6)

Irkçılığa, Devletçiliğe ve Milliyetçiliğe Karşı Olan Açık Toplumcuların, Neonazi organizasyonları

Ukrayna-Rusya çatışması çerçevesinden zamanımızdaki milliyetçilik meselelerine bakışımız, ister istemez bize bazı  tarihi hadiseleri de tedai ettirecektir. Bediüzzaman’ın menfi milliyetçilik veya ırkçılık olarak da tarif ettiği bu düşünceye “frengi” demesi, bu fikrin de diğer bazı menfi fikirler gibi Avrupa’dan çıktığını gösteriyor. Endülüs İslâm devletinin Kur’an’dan aydınlattığı ışıklarla terakkiye başlayan Avrupa’nın hem İslâm’a ve hem de geleneksel Hristiyanlıkla arasına mesafe koyması, ister istemez semavi din ve ahlâklarla kavgalı bir felsefeyi netice verecekti. Belki de ilk insan olan Âdem babamızdan bu yana, köklerini enaniyetlerimizde bulan “ırkçılık” hastalığı Avrupa’daki dinsizlikle biraz daha kuvvet bulacaktı. Hristiyan olduğu halde “dinsizlik felsefesiyle” yüz yıllarca çatışma ve kaoslarla boğuşan Avrupa’nın kısmen sükûna ulaştığı İkinci Dünya Savaşına kadar, ırkçılığın bütün çatışmalarda önemli bir unsur olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yirminci Yüz yıl Avrupa’sını esir alan Marksizm veya materyalizm felsefesinin temelde “ırkçı “olduğunu, icraatlarından anlıyoruz. Çatışmayı devrimin enerjisi olarak tanımlayan bu hareketin önderleri; bazen enternasyonal ve tüm ırkları ihata gibi görünürlerken, bazen de “milli devletlere” düşman görünecek kadar liberal ve sivil de göründüler. Çatışmaların her iki ucunu tutan Marksistlerin söz konusu tüm ideolojileri birer alet olarak değerlendirdiğini, olaylara bütünlük halinde baktığımızda anlayabiliyoruz.  1917 Bolşevikleri;  idarelerini Rusya ve Orta Asya da kalıcı hale getirme uğruna, ilk başta halkların milli kimliklerini kabul etmiş göründüler. Ve zamanla hürriyet içinde tanıdıklarını söyledikleri tüm kimlikleri,  merkezi istibdada veya komünizme bağlamışlardı: Mülkiyet hakları, seyahat hakları, haberleşme hakları, aile kurma hakları ve daha nice insani temel hakları Bolşevizm istibdadıyla ortadan kaldırılmıştı.

Hürriyetinin inkişafı karşısında ayakta duramayan Bolşeviklerin “Demir Perdeli” ittifakının dağılmasını, maalesef “komünizm bitti” olarak dünyaya propaganda edenler de Marksistlerdi. Marksizm çok farklı renk, slogan ve formatlarla ortaya çıkmıştı. En kuvvetli iki cereyanları, karşılıklı dünyayı istedikleri şekilde bilgilendiriyorlardı. Troçki ve Lenin’in yoldaşları kendilerine “Yeni Muhafazakâr” derlerken, sivil ve daha çok hürriyetçilik perdesi altında insani değerleri tahribe yönelenler de “Yeni Liberaller” kimliğini alacaklardı. Bazen ittifak halinde ve bazen birbirilerinden ayrılarak tahriplerine devam eden bu iki global cereyanın da her zaman “ırkçılığı” kullandıklarını müşahede ediyoruz. Coğrafyalar, kültürler, siyasi şartlar ve menfaatlerin şekillendirdiği  “milliyetçiliğin” bazı yerlerde kutsanması ve bazen de şeytanlaştırılması da, materyalistlerin organizelerinden başka bir şey değildir. Osmanlı’nın devamı olan Türkiye’mizde de temel hakk ve hürriyetlerin demokrasimiz ile birlikte ortadan kaldırılarak, milletimize tam otuz sene istibdatın yaşatılması da, bu “Türk ırkçılığı” sayesinde olmuştur, diyebiliriz.

Son Amerika seçimlerinde; neocon-neoliberal ittifakının toplandığı “Demokratlar Cephesi”, Cumhuriyetçileri beyaz ırkçılıkla, yabancı düşmanlığıyla ve diktatörlüklerle suçlamıştı. Amerika’nın asıl sahipleri burada “Kırmızı Enseliler” olarak kötülenecekti. Neocon ve Neoliberal ittifakına meşhur Yahudi zenginleri ve neoliberallerin kontrol ettiği sermaye de destek verince, Kamala Harris’in neocon ekibi seçimi kazanmıştı.

Avrupa’da ise milliyetçiliğe gizlice yatırım yapan Marksistler; demokrasiyi ve bilhassa Avrupa birliğini ırkçılarla dizginleyeceklerdi. Fransa’da halkı milliyetçilerle korkutmasalardı, Rothshild çalışanı elbette başkan olamazdı. Almanya’nın geleneksel büyük partilerini, ırkçılar ve yeşillere yaptıkları yatırımlarla mağlup ettiler. Ve içler acısı Almanya… Yine ırkçılığın kullanımıyla Brexit’i İngiltere’de gerçekleştirdiler… Bu tezgâhın ( sağda ırkçılık, solda yeşiller aynı merkezden finanse ediliyorlar.) hemen hemen bütün AB ülkelerinde çalışmakta olduğunu, mahalli incelemeler sonucunda anlıyoruz.

Ukrayna’ya gelince… Yukarda bahsi geçen küresel dinsizlik cereyanlarının 2004’ten bu yana KİEV’ de bu çalışmaları başlattığını gazeteler yazıyor. Fakat asıl devrimin 2014’te gerçekleştiğini önceki yazılarımızda belirtmiştik. Daha çok Amerika ve İngiltere üzerinden organize edilen buradaki neonatonalist hareketin meşhur Yahudi tüccarı İgor Kolomoyski tarafından finanse edildiğini ve Neoliberal iş çevrelerinin her türlü maddi yardımı sağladıklarını aylardır medya yazıp çiziliyor. Ukrayna-Rusya çatışmasındaki Ukrayna cephesinin hemen hemen tüm liderlerinin, finansörlerinin, girişimci ve diplomatlarının Yahudi olmalarına rağmen buradaki ırkçılığı doğru anlamak zorlaşıyor. Düne kadar Yahudileri katleden Ukraynalıların, ( AZAK TABURU) Yahudilerin paralarıyla paralel savaş taburları kurmaları, hakikaten anlaşılması zor olan bir nokta. Daha önceki yazılarımızda da izah ettiğimiz üzere Yahudiler bu topraklar üzerinde; hem Almanya veya Hristiyanlarca ve hem de Slavlarca katliam görmüşlerdi. Bazı iddialara göre Yahudiler Ukrayna’da, perde arkasında durup eski düşmanlarını birbirilerine kırdırıyorlar. Zira hiçbir zaman barışa yanaşamayan, Rusya’nın daha saldırganca bu topraklarda savaşması için her türlü tahriki yapan şovmen başkan ve ekibinin, buradaki masumların canlarını, mallarını ve istirahatlarını hiç düşünmediği de hatıra geliyor.

Ukrayna meselesinin arkasındaki siyasi figürlerin, Suriye Savaşı’ndakilerle örtüşmesi, her iki yerde kullanılan savaşçıların mahiyetlerini mukayeseyi de gerektiriyor. Suriye’de cehaletten istifade ile ihtilalci komünistler “selefilik bayrağı” altında topladığı on binlerce maceracı Müslüman genci, savaş bahanesiyle imha etmişti. Bu devasa İŞİD ordusunu toplamada sürükleyici unsur “İslâm, cihad ve macera” olmuştu. Ukrayna’da itici güç bu defa din değil, milliyetçilik. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde topladıkları maceracı on binlerce Hristiyan genci milliyetçilik rüzgârıyla Ukrayna’da Rus namlularının önüne sürenlerin, Suriye’deki aynı organizatörler olması hakikaten insanlık için çok acı bir netice olsa gerek. Ve bütün bu cinayetleri organize eden tarafın lideri olarak konuşan Biden ’nın Rusya rejimini değiştirmekten bahsetmesi ve “PUTİN SAVAŞ SUÇLUSUDUR” hezeyanı, bu hürriyet ve bilim çağının yüz karası olacak duruşu değil mi?

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. Irkçılığın devletlere milletlere hiç menfaati olmadığını aksine bütün mahsulünü yiyip bitirdiğini insaniyet adına bakanlar her zaman biliyordu. Acaba bazı kesimler insafa gelipte akilini başına toplar mı? Biz bu kadar zarara niye giriyoruz diye? İnsanlık kazansın inşaallah

  2. Evet, Hazreti Adem atamız zamanindan , Habil ve Kabille başlayan hayat-memat, İman-Küfür mücadelesi, Şeytan-ı aleyhillanenin  ALLAH’IN C.c emrine inkıyad etmemesiyle de IRKCILIK veya kendisini daha üstün görme ve karşısındaki kardeşini küçük ve değersiz görme his ve duygular ,bulaşıci bir hastalık şeklinde İNSANLIĞA bulaşmış ve bulaştırılmış. Ahirzamanın Deccalizm ve Süfyanizm gibi dehşetli ŞAHS-MANEVİLERİN müşterek çalışma ve Aldatarak yaptıkları faaliyetleriyle İNSANLİĞIN BAŞINA bir asırdan fazla bir zamandan beri MUSALLAD OLUP ifsad etmektedirler.   “Hem Deccal’ın rejimine ve teşkil ettiği komitesine ve hükûmetine ait garib halleri ve dehşetli icraatı, onun şahsıyla münasebetdar rivayet edilmesi cihetiyle manası gizlenmiş. Meselâ: “O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çare olamaz.” rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek; ancak semavî ve ulvî, hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-i Kur’aniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın nüzulü ile o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir.”(Şualar – 581). Demekki, DECCALİZMİ tamamen yok etmek eşyanın tabiatına ters ve iman- küfür mücadelesi de KIYAMETE kadar devam edeceğine göre, o zaman tek ÇARE VAR: O da tüm inananların,bilhassa İSA aleyhisselam ile MÜSLÜMANLARIN ,bu dinsizlik, ahlaksızlık ve HUKUKSUZLUKLARA ve de KATLİAM VE KIYIMLARA beraberce engel olup,manevi bir SEFERBERLİK İLAN EDEREREK İNSANLIĞA SIRADIL MÜSTAGIMİ gösterip,İman ve KUR’AN Tefsirleri Risale-i NURLARLA Sahili Selamete ulaştırması sarttır. Bunun başka alternatifi kalmamıştır.
    “İki dehşetli harb-i umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle kat’iyyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz, geri dönüp Hristiyan da olamaz. Olsa olsa küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikata dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna’ eden Kur’an ile bir musalaha veya tâbi’ olabilir. O vakit dörtyüz milyon ehl-i Kur’ana kılınç çekemez.”(Emirdağ-2 – 72), ifade ve ikazları bariz bir şekilde RUSYADA kendini göstermiş durumda. Arife Tarif gerekmez. Vesselam. Evet AB tasaffi ediyor ve etmeli. Yalnız RUSYA  OLMADAN ve RUSYAYLA iyi ve barışcıl ilişkiler askıya alınıp, her an “RUS AYISI” korkusu pompalanarak ve silahlanma yarışıyla da DÜNYAYA SULH-U  UMUMİ hiç gelemez! Evet, Rusya bu İŞGALLE bizim açımızdan  büyük bir hata yaptı ve belki de pişmanlar. Yalnız ABD ve NATO da bu işe RUSLARI bi nevi zorladı ve hatta yeşil ışık yaktı da denilebilir. Almanya da bu işte kusurlu! Çünkü RUSLARLA olan D.Berlin anlaşması ve diğer konularda gereken titizliği ihmal etti! Ve netice ortada! Çözüm, tekrar RUSYAYLA yeni ve sağlam bir “BARIŞ ANLAŞMASI” YAPMAKTIR. Gerisi havanda su döğmek ve DECCALİZMİN değirmenine SU vermekten başka bir şey değildir.

  3. Ukrayna meselesinin gün geçtikçe daha açık biçimde anlaşılacağını düşünüyorum. AB’ye İngiltere ve AMERİKA üzerinden kurulan tuzağın çok yakında açığa çıkacağını hesaplayarak Nurcuların fikir yürütmeleri güzel olur. Deccal aldatmaya devam ediyor. Mazlumları nazara vererek resmin bütününü görmemizi engellemeye çalışıyor.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*