Uluların şehrinde muhabbet fedaileriyle

Eşref-i mahlûkat olarak yaratılmış insan kendi mahiyetinin farkına varınca Allah’ın marziyatına uygun yaşamaya başlıyor.

Hizmete ait meseleler ve şayan-ı takdir hadiseler umum ile paylaşılması elzemdir. Bilgi arşivi gibi bu tür meseleler yaşayanlarda kalırsa, neşv-ü nema bulmaz. İlmenyakin mertebesinde paylaşılmalı ve diğer ehl-i hamiyetin de kuvve-i maneviyesine destek olunmalı.

İki yıldır Kocaeli / İzmit’te sağlık çalışanları ile Risale-i Nur dersleri okuyoruz. Her Çarşamba ders formatında programlarımızı yapıyoruz. Sünnete uygun olması için ikramları ihmal etmemeye gayret gösteriyoruz. İlk olarak 2012 Ramazan ayında iftar programında bir araya geldik. Sağlık çalışanlarının; Üstad Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur, hizmet, cemaat vb. soruları üzerine “Zübeyir Ağabeyin ‘Sadırdan değil satırdan konuş kardeşim’ düsturuna uygun davranalım ve mütemadiyen her hafta bir araya gelelim, kitabî olalım, Nur Talebesi ağabeyleri de dâvet ederek şahs-ı maneviyeye dahil olalım” kararını fıtrî olarak aldık.

NURLAR ÇOK GÜZEL, SUNUMUMUZ DA GÜZEL OLMALI!

İlk derste sağlık çalışanlarının hissettikleri feyiz ile Erkan Ağabey “Risale-i Nur’daki hakikatler çok kıymetli, ders salonumuzun fizikî şartlarını ağabeyler müsaade ederse daha da güzelleştirmek istiyoruz” dediler. “Kardeşim; Allah (cc) niyetinizi kabul etsin. Lâkin bizim için çok önemli değil, pırlanta her mekânda kendisini belli eder.”

“Ağabey doğru söylüyorsun, ama sen derste demiştin ya; çok lezzetli bir tatlı kendisi kadar sunumu da önemlidir. Meselâ Maraş dondurmalı Antep baklavasını misafirlerimize iki şekilde sunarız: Nezih bir kâse veya nâhoş bir kâsede. Birincisi lezzete lezzet katar, ikincisi mevcut lezzeti de almamıza engel olur ve tiksindirir. Onun için Nurlar çok kıymetli, etrafımızdaki dostlarımıza aktarırken, derslere dâvet ederken sunum şeklimize de çok dikkat etmeliyiz. Bizler Nurları tanıdığımız için memnunuz, başkalarının da memnun olmasını istememek hodbinlik olur” demiştin. “Doğru söylüyorsun kardeşim. Beni Risale-i Nur silâhı ile teslim aldınız. Madem siz dershaneyi güzelleştirmek istiyorsunuz, lebbeyk!” dedik; tadilatlar, boya badana, halıların yenilenmesi, sedirlerin kılıflarının değişmesi, askılık, kitaplık ve kürsü gibi tefrişatlar yapıldı. Akabinde dershanede kalan üniversiteli kardeşlere düzenli burs vermeye başladılar.

Sizlerdeki bu gayret ve hamiyet takdire şayan bir durum, şevkinizin devamı için, günlük şahsî okumalar yapmalısınız. Bu manada sağlık çalışanlarına Risaleler hediye edildi.

Her hafta yeni bir kardeş getirmeyi hedefleyenler oldu. Teşrik-i mesai yapıldı. Organizatör (Osman Nuri, Yasin), servis sorumlusu (Yasin), çay sorumlusu (Muhittin), hamsi tava sorumlusu (Adem), ders görevlisi (Kemal Ağabey, Erkan, Turan, Abuzer, Osman Nuri), stajerler (Sefa, Şamil Cengiz Han,) gezi ekibi (Çağlayan, Kenan, Uzun Hakan, Fazlı, İrfan,) finansörler (Vefa, Osman Nuri, Yasin) derse katılan diğerleri (Mesut, Mustafa, Eyüp, Vefa, Ümit, Eren ve diğerleri) gibi kardeşlerin katılımı ile iş bölümü yapıldı.

Risale-i Nur’a hislerimizi karıştırmadan ayna olabildiğimiz takdirde vicdanlarda revaç buluyor. Risaleler müşteri aramaz. İhtiyacı olanları onu buluyor. Bu manalarda muhabbetimizi ziyadeleştirmek için ilki İstanbul, ikincisi Bursa gezileri gerçekleşti.

Nisan ayında Bursa gezisini gerçekleştirdik:

MUHABBETLİ BURSA GEZİSİ

Bursa seyahatine 2 taksi ile 10 kişi katıldı. Kader-i İlâhî organizatörümüz Osman Nuri Efe kardeşimizin gelmesine müsaade etmedi. Fakat Bursa’da başka bir Osman Nuri Ağabey bizi karşıladı. Kendisi şahsen çok arzu ettiği ve sağlık çalışanlarını Yasin Şahinkaya ile birlikte teşvik ettikleri halde katılamadı. ‘’Sebep olan yapan gibidir’’ hadisine mazhar oldu.

Evvelâ, duâlar ile araçlarımızı sigortaladık! Seyahat esnasında Üstadın hatıralarından anlattık. Küre-i arzda âlem-i İslâm cemaatinin beşinci mabedi olan, Uluların toplandığı Ulu Cami’de fahri mihmandar olan Ramazan Oruç Hocam ile buluştuk. Ulu Cami’nin tarihçesi, maneviyatı, ilk imamları, tadilatları, restorasyonları ve canlı hüsnü hat sanatlarından mana-yı harfi ciheti ile paylaşıldı. Tophanede Osman Gazi, Orhan Gazi ziyaret edildi, Bursa ahvali oradan temaşa edildi. Bursa’nın Kurtuluş yıl dönümü hazırlıklarına tevafuk etmesi Osmanlı şekeri, Kılıç Kalkan ekibi, mehteran ekibi ve canlı Karagöz-Hacivat gösterisini görmek nasip oldu. O anlar resimler ile süslendi.

Bursa’nın manevî sahibi olan Üftade Hazretlerini ziyaret ettik. Talebesi Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin dünyevî imkânlarını elinin tersi ile itmesi, ahiret menfaati için Allah (cc) aşkı ile yanması, yaptığı fedakârlıklar ve Mehmet Efendi ile ilgili takdire şayan hadiseleri yerinde dinledik ve daha tesirli oldu. Şahsen orada o Allah (cc) dostlarının manevî tasarruflarını hissettim ve “Ben neden feragat mesleğinde onlardan ders almayayım?” diye enfüsî dünyamda nefis muhasebesinde bulundum. İman Kur’ân hizmeti için yapılan fedakârlıklar karşısında dinleyen sağlık çalışanlarından gözyaşlarına engel olamayanlar oldu.

Seyahatimize Yeni Asya Derneğini ziyaret ile devam ettik. Bursalı ağabeyler ile sağlık çalışanları tanıştı, Risale-i Nur dersi okundu. Ramazan Oruç Ağabeyimiz Vakfı gezdirdi. Vakıf temsilcisi Osman Nuri Üzmez Ağabeyimiz de vakfın gayesinden, yapılan faaliyet ve hizmetlerden etraflıca bahsetti. Sağlık çalışanlarının sorularını cevapladı. Bu zamanda çıkarsız, menfaatsiz, samimî ve ihlâslı olarak Allah rızası için çalışan insanların olduğunu görmek sağlık çalışanlarını son zamanlarda yaşanan içtimaî-siyasî olaylar karşısında ümitlendirdi.

TARİHÎ ÇINARIN ZİKRİNE EŞLİK ETTİK

Öğleden sonra mihmandarlık görevini Osman Nuri Üzmez Ağabeyimiz devraldı. Önce Evlâd-ı Resul Emir Sultan Hazretlerini ziyaret ettik, vakit namazını kıldık. Akabinde Sultan Çelebi Mehmed ve Yeşil Cami’yi ziyaret ederek ilgili malûmatları aldık. Seyahatimize Uludağ yolu üzerindeki tarihî 600 yıllık çınarı ziyaret ederek devam ettik. 6 asırlık çınarın maşallah, barekâllah, sübhanallah, Allahu Ekber dedirten bir haşmeti var. Esma’dan Hayy, Celil, Cemil, Latif, Bürhan, Kadir, Musavvir vb. güzel isimleri müşahade etme imkânı bulduk. 6 asırlık çınarın eteğinde demlik usûlü çayımız ile koca çınarı tefekkür ederken, tarihi çınar lisan-ı hali ile “Osmanlı yıkılmadı benim kadar hay!” diyordu. Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye eserinden maddî cihette Avrupalıların terakki etmesi, âlem-i İslâm’ın tedenni etmesinin sebeplerini, manevî 6 hastalığı ve çarelerini mütalâa ettik. Ders esnasında günbatımı ile güneşin son parıltıları, rüzgârın ılık esintisi, çınarın yaprakları ile zikretmesi, koca çınarın bin bir dalı ile melek-i müekkeli “Ya Rab! Benim eteğimde senin marziyatına uygun yaşamaya çalışan Yasin, Çağlayan, Muhittin, Fazlı, Kenan, İrfan, Adem, Uzun Hakan, Osman Nuri ve Erkan’ın kusurlarını affet, ibadetlerini noksanları ile kabul et ve istikametten ayırma” diye nida ettiği dersi pür dikkat dinledikleri aldıkları feyizden anlaşılıyordu.

Seyahatimize 1. Sultan Murad Hüdavendigâr Camii ve Türbesini ziyaret ile devam ettik. Akşam namazımızı kıldık. Tarihî Kosova Savaşını ve Padişahın şehid olma ânını hissettik. Yolumuza Mevlid-i Şerif yazarı Süleyman Çelebi’yi kabrinde ziyaretle devam ettik.

Seyahatimize Muradiye Külliyesi ile devam ediyoruz. Fatih Sultan Mehmed’in doğduğu ev, 2. Murad’ı ziyaret, Şehzade Mustafa’nın ve diğer Osmanlı hanedanına mensup olanların da kabir ziyaretini yaptık. Ruhlarına hediyeler gönderdik. Bizleri gece geç vakitlerde külliye etrafında gören güvenlik görevlisine seyahatimizi anlattık, kendisi de bize malûmatlar verdi. Osman Nuri Ağabeyimiz Uhuvvet Risalesini güvenlik görevlisine hediye ederek oradan ayrıldık.

BUGÜN MÜSLÜMAN GİBİ YAŞADIM!

Finale yaklaşırken “Meşhur Bursa kebabı (İskender Kebap) tatmadan dönmeyelim” dedik ve ayak divanında yaptığımız istişare ile yeme kararı çıktı. Dönmeden önce sağlık çalışanlarına programı değerlendirmelerini istemeyi niyet ettim. Herkes çok güzel tesbitlerde bulundu. Ama ben sormadan İrfan kardeş: “Ben bugün Müslüman gibi yaşadım!” dedi. Diğer arkadaşlar da tasdik ettiler. Bu değerlendirme yazımın sebebi oldu.

Hülâsa; kâinat ve fıtrat boşluk kabul etmez. Ehl-i dünya, insanlara mıknatıs gibi kendine çeken manyetizma etkisi ile dünya sevgisi, dünya hırsı ve dünya aşkını veriyor. Dünyayı bile bile ahirete tercih ettiriyorlar. Cam şişeyi elmasa tercih ettiriyorlar. Manyetik etkisi ile etrafında pervane ederek çekiyorlar. Bu manevi taarruza ancak şahs-ı manevî olarak mukabele edilebilir. En yakınımızdan başlayarak bu dünyanın efsunlanmış etkisinden kendimizi ve insanları kurtarmalıyız. Bu zamanda demir gibi sebat eden Risale-i Nur Talebeleri bu vazifeyi yapıyorlar. Onların kuvve-i maneviyesine destek olmalıyız.

Bizler cemaat ehli olarak, derya içinde balık misali ünsiyet peyda ettiğimiz için gafletin ağır basması ile pırlantanın kıymetini unutabiliyoruz. Lâkin Bursa gezisinin sonunda İrfan kardeşin dediği gibi “Ben bugün müslüman gibi yaşadım’’ diyebiliyor muyum, her daim yaşayabiliyor muyum, her daim hissedebiliyor muyum? Cemaat ehli olarak rutin yapılan hizmetler başkalarının dünyasında şimşekler çakmasına vesile olabilir. Ve benim dünyamda ise atom bombası tesiri yapmalı. Kimin kulu, kimin ümmeti, kimin talebesi olduğumu ve olduğumuzu hissetmeliyiz.

Tahdis-i nimet olarak yaşadığım güzellikleri ehl-i nur ile paylaşmak istedim. İnşaallah kardeşlerimin ve ağabeylerimin gıpta damarlarını tahrik ederek ihlâs düsturlarına muhalif hareket etmemişimdir. Uluların toplandığı şehir, Nurun muhabbet fedailerinin buluştuğu şehre tebeddül etmiş. Başta Ramazan Oruç, Osman Nuri Üzmez, Raşit Yücel ve diğer Nur Talebesi ağabeylere teşekkür ederiz. Allah (cc) sizlerden ebeden razı olsun.
Duânıza muhtaç aciz kardeşiniz Erkan Türk

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*