Umumî inkişâfa doğru

Yaklaşık üç aydır, hafta sonları itibariyle hemen hemen aralıksız şekilde yurt içi seyahatlerde bulunuyoruz.

Bu durum, önümüzdeki üç ay boyunca da aynen devam edecek gibi görünüyor. Temsilciliklerimizin dâveti ve organizesiyle, hemen her hafta sonu ülkemizin bir başka beldesinde programımız var.

 

Bunları tek tek, isim isim zikretmeye gerek yok. Birçok yerde gördüğümüz, yakînen şahit olduğumuz şevke medar, fıtrata, hakikat mesleğine muvâfık parlak hizmet tablolarını burada sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Her şey gibi, camiamız ve camiamızın deruhte etmiş olduğu hizmetler de fıtrî “tekâmül kànunu”na tâbidir.
Geçmişteki bazı ayak bağlarına takılıp alâka–i kalbe değmeyen birtakım tenkitlerle uğraşmak yerine, istikrarlı inkişâfa medar olan “fıtrî meyelân”a bakmak, hizmet heyecanını uyandıran noktalara hasr–ı nazar etmek, ihlâslı, sadâkatli dâvâ adamının şiârı olsa gerektir.
Dâvâ arkadaşını tenkit edip durmak, mâzide kalmış nahoş bazı durumlara takılıp kalmak, kime ne kazandırır?
Kalbi karartmak, ruhu daraltmak, fikrî inkıbaza sebebiyet vermekten başka…
O halde, fıtrî meyelâna uyarak, ulvî, kudsî hizmetleri nasıl inkişâf ettirebileceğimize bakmak, en doğrusu.
Özeleştiri yapmak, konuları mihenge vurmak, meseleleri akıl süzgecinden geçirip sorgulamak, elbette ki hakikat mesleğinin icaplarındandır.
Fakat, hak ve hakikat nâmına bunları yaparken, bünyeyi tahrip etmemeye, yara kaşıyıcısı durumuna düşmemeye, şevkleri kırmamaya, heyecanları söndürmemeye âzami derecede dikkat ve hassasiyet göstermek icap eder.
Aksi halde, engel teşkil eden dalları keselim derken, baltayı dizine vurmak gibi olur.
Bu fıtrî ölçüler ve ulvî hakikatler ışığında, âcizane gördüğüm manzara şudur: Seyahatte bulunduğumuz hemen her yerde, hizmetlerimiz, tekâmül kànununa muvafık şekilde inkişaf ediyor.
Meselâ, okuma oranında bir hayli yükseliş var. Küçük–büyük, camiamızın hemen bütün fertlerinde kitap vesair mevkutelerin ferden ve müştereken okunması, ciddî bir meleke halini almış.
Okuma grafiğinin yükselmesi demek, aynı zamanda “umumî inkişâf” demektir.
Keza, umumu alâkadar eden hizmet üniteleri, birçok yerde “ferdî inisiyatif”ten heyet ve meşveretin inisiyatifine ifrağ etmiş görünüyor.
Meşveret ruhuna istinad ile, tam bir sahibiyet şuuru hâsıl olmuş.
Meşveret ise, “ferd–i vahit”ten çok daha metin ve kuvvetli olan “şahs–ı mânevî”ye dayanır.
Şahs–ı mânevî havuzu içinde kalarak, hak yolunda hizmet etmek, bizler için usûl itibariyle “olmazsa olmaz” şartlarından biridir.
Esasında, bu sûretle yapılan iş ve hizmetler, “taksimü’l–âmâl” kaidesince ve müzahametsiz bir şekilde paylaşılmış oluyor ki, bu metotla yapılan hizmet, bizleri “mukavemetsûz” olan fıtrî meyelâna sevk ediyor.
Şükürler olsun, tevakkuf hali bitiyor ve hemen her yerde fıtrî mânâ paralelinde sevindirici bir meyelân görünüyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*