Üstad: İmam hatipliler ileride çok hizmet edecek

Denizli’nin Acıpayam İlçesi, Kumavşar Köyünde doğan Osman Aksoy, hatıralarını Yeni Asya ile paylaştı: “Üstadın evi bizim okula yakındı. Görmek için fırsat kollardık. İkindi vakitleri okul çıkışında Üstadı görürdük. Üstad devamlı sıkı tarassut ve gözetim altında tutuluyordu.”
Üstadla 1958 yılında Isparta Tugay Camii’nin temel atma töreninde bulunan Osman Aksoy ve Yılmaz Duman Ağabeyler yıllarca Isparta’da kalmalarına rağmen hatıraları hiç kayda alınmamış. Bize nasip oldu. 65 yıllık dostluklarında gizli kalmış bir hususu da ilk defa orada fark ettiler. Osman Aksoy temel atma töreni resmindeki kişilerden birinin Yılmaz Duman olduğunu öğrendi. Denizli’de hayatlarının son baharında Üstada kavuşacakları günün özlemiyle yaşıyorlar. Rabbim hizmetlerini kabul, ömürlerini bereketli eylesin. Amin.

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

1940 yılında Denizli’nin Acıpayam İlçesi, Kumavşar Köyü’nde doğdum. Küçük yaşta babam vefat etti. Beni dayım büyüttü. 1954 yılında Isparta İmam Hatip Lisesi’ne kaydoldum.

Bediüzzaman’ı ne zaman tanıdınız?

1950’li yıllarda Türkiye’de sadece 7 tane imam hatip lisesi vardı. Bunlardan biri de Isparta’daydı. O günlerde orta kısmı 4 yıl, lise kısmı 3 yıl olmak üzere 7 yıldı. Buralarda yetişen gençler daha sonra önemli yerlere geldiler. Isparta İmam Hatip Lisesi de çok mühim vazife gördü.

Ben Üstadın evine yakın Bey Camii civarında bir evde kalıyordum. Üstadın talebesi Osman Kara bize rehberlik ederdi. 1954 yılında 14 yaşındayken Osman Kara, Zekeriya Kitapçı ve Mustafa Birlik gibi ağabeylerden Üstadı duydum. Bana ilk önce Bekir Berk’in Ankara Müdafaanamesi’ni verdiler. Daha sonra da Sözler Risalesi’ni Mustafa Birlik Ağabeyin dükkânından aldım.

Üstadın evi bizim okula yakındı. Görmek için fırsat kollardık. İkindi vakitleri okul çıkışında Üstadı görürdük. Üstad devamlı sıkı tarassut ve gözetim altında tutuluyordu. Ayrıca aşırı hasta ve ihtiyar olduğu için çok fazla ziyaretçi kabul etmezdi. Cuma namazını Ulu Cami’de kılardı. İmam hatip öğrencileri de aynı camiye giderdi. Bu vesileyle gerek evinin önünde, gerekse de Ulu Cami’de defalarca Üstadı görme bahtiyarlığına erdik, fakat elini öpmek nasip olmadı.
k22222222

Üstadı gördüğünüzde en çok ne dikkatinizi çekti?

Üstadı ilk kez 1954 yılında gördüm. O zaman 80 yaşındaydı. Vefatına kadar 6 yıl boyunca aralıklarla görmeye devam ettim. Üstad o kadar hapis yatmasına ve çile çekmesine rağmen yay gibiydi. Talebeleriyle evinden çıkarken yardımsız hareket ederdi. Kolundan tutulmasına müsaade etmezdi. Hiçbir zaman direkt arabasına gitmezdi. Etrafındakilere selâm verir, sonra binerdi. Üstadın arabası başlangıçta koyu lacivertti. Bilâhare bu günkü renge boyandı.

Bir gün, bir grup imam hatip talebesiyle Üstadın evinin önündeydik. Üstad evden çıktı. Bizi gördü. ‘Kimdir bu çocuklar?’ diye yanındakilere sordu. İmam hatip lisesi talebeleri olduğu söylenince, mutlu oldu.“ İnşaallah imam hatip talebeleri istikbalde mühim vazifeler ifa edeceklerdir” dedi.

Üstad deyince en çok ne aklınıza geliyor?

Mücahid dünya malına değer vermez. Üstad hakikî mücahiddi. Dünya malına değer vermedi. Ankara dâvâsı dolayısıyla Üstad zatî ihtiyaçlarını karşılamak için Bekir Berk’e bir altın lira verdi. Bekir Ağabey de hatıra olarak saklamış. Daha sonra Üstadın Isparta’daki evinde sergilendi. O para çok önemli bir şeyi anlatıyor. Bediüzzaman ve Bekir Berk mücahiddir. Dünyaya metelik kıymet vermediler. Kitaplarını okuyun. Bunlar bende var.

Risale-i Nur dolayısıyla hiç sıkıntı çektiniz mi?

Bazı Nur Talebeleri 1958 yılında Ankara’da tutuklanmıştı. Avukat Bekir Berk dâvâyı üstlendi. Ankara Müdafaası olarak bilinen savunmayı yaptı. Kitap olarak basıldı. Ben de okudum. Çok etkilendim. O zaman 18 yaşındaydım. Yaz tatilinde köye geldim. Kahveye gittim. Sandalyeye çıktım. Bağıra bağıra Ankara Müdafaası’nı okudum. Haber yayılınca tutuklandım. Köyün ileri gelenleri devreye girdiler. Bu çocuk öksüzdür, deyip beni serbest bıraktırdılar. Öyle bir karakol olayım oldu.

1969 yılında Reşat Nuri Güntekin’in kültür ve geleneklerimizi tezyif eden bir tiyatrosunun oynanacağını duyduk. Biz de tiyatro binasında nümayiş yaptık. Bizi tutukladılar. Bekir Berk avukatım oldu. Muhteşem bir savunma yaptı. Hâlâ unutamam. Dedi ki: Son zamanlarda şenaat şebekeleri ortamı uygun görerek denizin yüzüne çıkmışlar. Denizin yüzeyinde yol almaya başlamışlar. Vaktaki yalçın kayalara çarparak paramparça olmuşlardır. İşte o yalçın kayalar bu gençlerdir…

Isparta Tugay Camii’nin temel atma töreninde siz de varmışsınız. O günü anlatır mısınız?

1958 yılında Isparta Tugay Camii’nin temeli atılacaktı. Tümen komutanı Zekai Okan beş vakit namaz kılardı. Duâ etmesi için İmam Hatip Lisesi Müdürü Fevzi Özdemir’i dâvet etmiş. Özdemir, Üstada gönülden bağlı birisiydi. “Üstad varken kesinlikle ben bu işi yapmam” diyerek teklifi reddetmiş. Bunun üzerine Üstad’ı dâvet etmişler.

Üstad törene Zübeyir Gündüzalp, Tahiri Mutlu, Mustafa Sungur ve Bayram Yüksel ile birlikte geldi. Ege Efesi gibi bir hali vardı. Yardım almadan hareket ediyordu. Konuşmaların ardından duâ edip ilk harcı temele koydu. Tarihçe-i Hayat’ta bulunan fotoğraf o zaman çekildi. Resimde Üstad’ın hemen solunda görünen kişi Zübeyir Ağabeydir. Ben fotoğrafın bir kopyasını aldım, fakat bir arkadaş aldı, getirmedi. Yaşım küçük olduğu için o resmin kıymetini tam anlayamadım. Tarihçe-i Hayat’ta görünce meselenin ehemmiyetini idrak ettim.

Üstadın cenazesine katılabildiniz mi?

Üstad vefat ettiğinde ben 20 yaşında bir öğrenciydim. Ondan dolayı cenazesine katılamadım. Şimdi olsa ne olursa olsun koşar giderdim.

Üstadın, Mehmet Gülırmak Ağabeye hediye ettiği bir cübbe var. Onu anlatır mısınız?

Ben Mehmet Ağabeyin akrabalarından biriyle evlendim. Mehmet Ağabey düğünlerde keman çalarak rızkını temin ederken Üstadla tanışmış. Üstad keman çalmayı bırakmasını söylememiş. Mehmet Ağabey sonra Üstadın hizmetini görmeye başlamış. Bir ara Üstadın başı ağrımış. “Mehmet… Başım çok ağrıyor. Sen saf, temiz bir insansın. Bana oku” demiş. O da okumuş. Duâ tesirini göstermiş. Ağrı geçmiş. Üstad memnun kalmış. İltifat etmiş. Cübbe hediye etmiş.

Mehmet Ağabey eskimesinden korktuğu için cübbeyi hiç giymemiş. Bohçada saklamış. Vefatından sonra eşi sahip çıkmış. Cübbenin hacı annede olduğunu duyan birisi o günün parasıyla 5 bin lira bedelle almak istemiş. Maddî olarak zor durumda olan hacı anne istemeye istemeye teklifi kabul etmiş. Cübbeyi vermiş. Fakat vicdan azabından duramamış. Üstadın emanetine sahip çıkamadım, diye kahırlanmış. Sağdan soldan topladığı 5 bin TL’yi götürüp cübbeyi geri almış. Fakat cübbenin taliplisi tükenmemiş. Hacı anne de teklifler karşısında çaresiz kalmış. 2013 yılında beni çağırdı. Cübbeden bahsetti. Ne yapması gerektiğini sordu. Ben de Raşid Büyükçulhacı kardeşi aradım. Acilen gelmesini söyledim. Gelince durumu izah ettim. Cübbe çıkarıldı. İlk kez o zaman gördüm. İnce satenden yapılmış. Özendim. Bir kere de olsa giyeyim, dedim. Giydim. Sonra teslim ettim. Onlar da Üstadın evinde sergilenmeye başladılar.

Uzun süre Isparta’da oturduktan sonra Denizli’ye döndünüz. Denizli’de günler nasıl geçiyor?

Yıllarca hüsnü hat dersi verdim. Emekli olduktan sonra Denizli’ye yerleştim. 1958 yılında Isparta Tugay Camii’nin temel atma töreninde Yılmaz Duman Ağabeyle beraberdik. Yılmaz Ağabeyle 60 yıllık dostluğumuz var. O da Denizli’ye yerleşti. Zaman zaman bir araya geliyoruz. Eski günleri yâd ediyoruz.

Röportaj: Mehmet Cebe – Mustafa Oral

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*