Ütopik diziler

Zaman zaman bu sütunlarda “sır”lı dizilere yönelttiğim eleştiriler oldu. Kimi zaman yerini buldu, kimi zaman yetkililer bu eleştirilere kulak tıkadı.

Bundan neredeyse yedi yıl önce bir anekdotta şunları yazmışım:

“Sır’lı dizilerde şiddetin çok yaygın olduğunu hatırlatalım. Bu dizilerde iyi daha iyi, kötü, daha da kötü gösterilmek isteniyor, ölçü kaçıyor.”

Misal vermişim; kötü bir adam, pis işlerden elini eteğini çekince, karanlık güçler sokak ortasında adamı öldürüyor. Bu detay kör parmağını gözüne sokarcasına veriliyor.

Rol dahi olsa, çocukların önünde sergilenen vahşi infaz sahnesinin doğru olmadığını vurgulamışım. (Beşinci Boyut)

Mesaj kaygısıyla bile olsa, bu dizilerde ekrana gelen şiddet yüklü sahnelerin dozu her geçen bölümde biraz daha arttı.

İşin içine hem “mistik”, hem de dinî argümanları koyduğunuzda izleyenlerin ruh hallerini daha da tedirgin edeceği konusunu da gündeme getirmek gerekiyor belki.

Biliyorsunuz son günlerde STV’nin ekrana getirdiği Beşinci Boyut, Sırlar Dünyası gibi dizileri aratmayan Şefkat Tepe’de de tuhaf bir sahne, gazete manşetlerine taşındı.

“Bu kadarı da olmaz” dedirten sahneler bunlar.

Habere bakalım: “Türk ve dünya televizyonlarında bu güne kadar eşine rastlanmadık sahneye imza atıldı. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in ruhunun çağrıldığı bir sahne canlandırıldı.” (Basın)

İnternetten “video” bölümünde o sahneyi izledim:

Güya, “Efendimiz” sanki ruh çağırma seansına benzeyen bir ritüel sonrasında gökten ışık şeklinde yeryüzüne iniyor… Dizinin kahramanları kamyon arkasında hazırlanan bir taht olduğu halde araç hareket ediyor ve arkasından koşuyorlar, “Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Ya Muhammed?” diyorlar. Hatta kahramanımız (!) kamyondan hızlı koşarak, önüne yatıyor ve aracı durduruyor. Sahne bu.

Bazı ilahiyatçılar haklı olarak tepki göstermişler.

Dizinin “dinî” yönünü ilahiyatçılar elbette değerlendirmeye devam edecekler…

Bir de izleyici boyutu var. Yaşanan bir olayın sebep olduğu travmadan tutun, dizi filmlerdeki kahramanlardan etkilenmeye kadar bir çok ruhsal sorun yaşanabilir.

Çünkü soyut kavramları algılamayan, özellikle yetişkin olmayan izleyiciler, dizide gördüklerini gerçek sanabiliyor,  ya da kendisinin de o dizideki kahraman gibi olabileceği düşüncesine kapılıyor.

Bu bakımdan “sır” yüklü diziler hayalden öteye geçemeyen ütopik senaryolardan ibaret…

Ama sadece yetişkin olmayan değil, 50 yaşın üzerinde samimî dindar insanların bile “gerçek” zannettiği bu diziler faydadan çok zarar verebiliyor.

Güzel bir mesaj vermek isterken, tam tersi algılara yolaçılabiliyor.

Bu meseleler hassastır, kaş yapayım derken göz çıkarılabilir. Nitekim, aynı kanalın başka bir dizisinin senaristi Ahmet Tezcan, bu sahneye tepki olarak istifasını verdi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*