Varlık Senfonisi

Çevremizde cereyan eden oluşlar, yani kainat ya da kevnler, varlıklar alemi sürekli bir şeyler anlatma çabası içinde. Şimşeğin çakışında, yağmurun sağanak sağanak inişinde, rüzgarın uğultusunda, dağların görüntüsünde, kısacası varlık aleminde ne varsa ve hangi işleyiş gözleniyorsa hepsinde pek çok anlamlar yüklü ve her haliyle bir şeyler anlatmak istediklerini ifade ediyorlar.

 

İnsanın yeryüzüne gönderilmesinde ve varlık aleminin yaratılmasında gözetilen temel maksadın, sonsuz bir güzelliğin varlıklar şeklinde ifade edilmesi ve şuur boyutunda yansıtılması sırrı olduğu, yine varlık ve şuur arası iletişimden anlaşılmaktadır. Bu anlamda ferdin ve ferdin de bir parçası olarak içinde var olduğunu algıladığı varlığın anlamlandırılması, yine bu ikili bağlantının temel meyvesi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu cümleden olarak tarihin farklı dönemlerinde, farklı varlık algıları ve kimlik tanımları ortaya çıkmıştır.

Tarih boyunca insanlık, varlık alemini ve kendi benliğini anlamak ve anlamlandırmak konumunda ve çevresindeki işleyişlerle iletişim halindedir. Varlık alemi ile ilgili farklı zamanlarda ortaya konan farklı yaklaşımlar, insan hayatı ile ilgi her şeyi ve doğal olarak kendi canlılığı, hayatı ve sağlığı ile ilgili problemleri çok yakından etkilemektedir. Kendini algılama şekli varlığı algılama şeklini ve varlığı algılama şekli bedeni ile ilgili problemleri algılama şeklini etkileyecektir. Bu anlamda sağlık problemleri varlık probleminden bağımsız olarak ele alınamaz ya da alınmamalıdır. Modern çağlara ve Rönesans sonrasına kadar tıp, felsefe ve dinlerin iç içe oluşu ve birbirlerini yakından etkilemeleri bu yönüyle olumlu bir uygulama olarak kabul edilmelidir. Ancak yaşanan bazı problemlere getirilen radikal çözümler bunların arasının iyice açılmasını ve olumlu ve olumsuz bütün etki alanlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuştur.

On dokuzuncu yüzyılın ön planda tutulan felsefi yaklaşımları pozitivizm, determinizm, sekülerleşme gibi kavramların etrafında şekillenmiştir. Bu çerçevede algılan bir varlık aleminde bilim mutlak hükümranlığını kurmuş ve her şeyin şekillenmesindeki temel güç olarak algılanmıştır. Sanayi ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeler ve bilimin varlığa mutlak anlamda hükmedebileceği intibaını veren uygulamalar bilimin tahtını iyice sağlamlaştırmıştır. Artık varlık, maddi plana sınırlı ve analitik yaklaşım içinde parçalara ayrılmış ve her parçanın kendi iç bütünlüğü dışında parçalar arası bağlantının göz önüne alınmadığı bir tarzda algılanır olmuştur. Pozitivist düşüncenin bu güçlü gelişi daha önceki dönemlerin bilgi birikimini bir anda silip atıvermiş ve kendi tanımladığı varlık dünyasının tanımları ile uyuşmayan geçmiş dönemlere ait bilgileri değişik suçlamalarla reddetmiştir. Bilim o kadar kendinden emin ve analiz ederek, parçalara ayırarak tanımladığı madde konusundaki bilgilere o kadar güvenmektedir ki, artık son noktaya geldiği düşünülmüştür. Bu güçlü rüzgar yirminci yüzyılda da etkilerini belirgin şekilde hissettirmekle birlikte bu yüzyılın başlarından itibaren pozitivist bakışın ve bilimsellik adı altında maddi aleme ve laboratuara sınırlı varlık anlayışının tahtı sarsılmaya başlamıştır.

Fiziğin geldiği yeni noktada her an yeni bir değişimin gerçekleştiği, hiçbir şeyin kararlı ve bütünden bağımsız olamadığı anlayışı atom içi alemin keşfi ile maddi dünya anlayışını sarsmıştır. Parçaların bütünü meydana getirdiği düşüncesi, yerini, her bir parçanın ayrı bir bütün olduğu düşüncesine bırakmıştır. Her bütün, bütünlerin toplamı içinde yine onlarla da bütünleşerek yer almaktadır. Çok küçük zaman dilimlerinde çok hızlı değişimlerin yaşandığı, her şeyin her şeyle irtibatlı olduğu ve bu irtibatın akıl almaz ölçülerde kısa zaman dilimleri içinde kurulduğu yeni varlık tablosu kaos, belirsizlikler şeklinde ifade edilen kavramları alemimize taşımıştır. Artık varlığın bütünü sebep-sonuç ilişkileri kurularak geleceğin belirlendiği determinist yaklaşımdan çok uzaklaşmıştır. Bilimin kendine aşırı güvenen bir eda ile “olmaz” ya da “olur” şeklinde ortaya koyduğu hükümlerden pek çoğunun bir anlamı kalmamıştır. Bilinemezlikler, belirsizlikler, olasılıklar daha ön plana çıkmış ve yeni dönemin varlık algısı köklü değişikliklere uğramıştır.

Bütün bunlar önümüzdeki dönemlerde madde ve manayı birlikte alan, insanı ve hayatı bütün yönleri ile değerlendiren yaklaşımların gelecekte hakim olacağının işaretleri gibidir. Gelecekte teknoloji, silah ve paranın değil; sevginin, inancın ve maneviyatın hakim olacağı artık görünür hale gelmiştir. Daha önce maddi alemi kendi iç dinamikleri ile algılayıp bütün işleyişi bu alana ve bu alanın kendi algıladığı şekline sınırlı zanneden insanlık ve bilim, eşyayı tanıdıkça önüne çıkan baş döndürücü manzara karşısında acziyetinin farkına varmış ve varlık aleminin işleyişini kendi keyfine göre şekillendirme hevesinden vazgeçmiş gibidir. Gelinen bu noktayı belki de John A. Wheeler’in “Daha yolun başlangıcındayız. Bir gün gelecek…” diye başladığı sözün Robert Jastrow tarafından tamamlanan şu cümleler en güzel şekilde ifade ediyor: “…Aklın gücüne inanarak yaşamış bir ilim adamı için serüven, beklenmedik şekilde sona erer. O, cehalet dağlarını tırmanmıştır; en yüce zirveyi fethetmek üzeredir, en son kayaya doğru kendini çeker ve asırlardır orada oturan bir grup ilahiyatçı onu ‘Hoş geldin’ diye karşılar.”

Bu tepeden varlığa bakış, varlığın muhteşem bir senfoni şeklinde algılanması ve uyum içinde ortaya konan nağmelerin esma zikrini bestelemesi tarzında bir tablo önümüze koyacaktır. Böyle bir varlık tablosuna bakabilme noktasına ulaşabilmek hayatı tarifi mümkün olmayan zevklerle dolu, ruhu coşturan ve bedeni zerrelerine kadar ilahi neşe ile dolu bir noktaya getirecektir. Bu nokta insaniyetin İslamiyet’le buluştuğu, yani bütün semavi dinlerin ortaya koymaya çalıştığı gerçek insanlık noktası olmalıdır. Varlığın arka planındaki anlamları keşfetmeye çalışan herkes ve her topluluk o muhteşem senfoniyi birlikte dinleyebilmek için el birliği içinde o kemal noktasına ulaşma gayreti içine girmelidir. O nokta dünyanın Cennete numune olduğu ve güzel nağmelerin hep birlikte, mütebessim yüzlerle dinlendiği gerçek barış noktası olmalıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*