Vefatının 45. yılı münasebetiyle Üstadın öz kardeşi Abdülmecid Nursî (Ünlükul)

Mübarek silsilenin bu mübarek ve necip şahsiyeti, Kur’ân’ın yüksek tefsiri Risale-i Nur Külliyatından İşarâtü’l-İ’câz ve Mesnevî-i Nuriye adlı eserleri de tercüme ederek Türkçe’ye kazandırmıştır.

Van depremi akabinde Van’a tekrar gitmiştim. “Üstad araştırmaları” adına yaptığımız araştırmalarımız sırasında Aziz Üstadımın küçük kardeşi Abdülmecid Ağabeye ait evi de bulmuş, yıkılan harabelerini içim sızlayarak seyretmiştim. Mübarek Üstadımın “Öz kardeşim ve birinci ve yüksek ve fedakâr bir talebem olan Abdülmecid’in Van’da güzel bir evi vardı.” (Lem’alar, s. 95) şeklinde bahsettiği Abdülmecid Ağabeyin evi Van’ın Akköprü Mahallesi’nde Dereağzı denilen mevkide bulunmaktaydı.

Maalesef yerinde harabeye dönmüş birkaç duvar kalıntısından başka da bir şey kalmamıştı…
Üstadımız Van’da kaldığı yıllarda kardeşi Abdülmecid Ağabeyin evinde aylarca kalmıştır.
Sonra da o evden yaya olarak on dakikalık bir mesafedeki Nurşin Camii’nde ikamet etmeye başlamıştır…

Uzun yıllar Van’da görev yaparak yaşayan Abdülmecid Ağabeyi vefatının 45. yılında rahmetle yâd ederken Cenâb-ı Hak’tan bizleri Aziz Üstadın ve Abdülmecid Ağabeyin şefaatine mazhar etmesini diliyoruz…

ÜSTADIN ÖZ KARDEŞİ

“Öz kardeşim ve birinci yüksek ve fedakâr bir talebem olan Abdülmecid..” ifadesiyle nesebî kardeşliğinin yanı sıra, Abdülmecid’in aynı zamanda bir talebesi olduğunu ifade buyuran Hazret-i Üstad’ın şu âlî sözlerine mukabil, kardeşi Abdülmecid Efendi, bir mektupta aziz ağabeyine, Üstadına ve Nurlara hasretini şu sözleriyle dile getirir:

“Ellerinizi öper, duânızı isterim. Dünyadan dargın, nefsinde aciz olan Abdülmecid’e güzel bir üstad, ulvî bir mürşid olacak yeni eserleriniz geldi. Lâfzî bir Üstad’ı kaybetsem de, manevî müteaddit mürşidleri buldum diye kendimi tebşir ettim. Hakikaten irşad edecek nurlu eserlerdir. Allah çok razı olsun..”2

Hazret-i Üstad’a nesebî kardeş olmanın bahtiyarlığının yanı sıra, büyük bir dehaya talebe olmanın saadeti Nurun satır aralarında işte, böylesine şekillenir.

Bahtiyarlığa ermenin zirvesindeki bir yücelik, dünyada bu olsa gerek.

“Hazret-i Üstad’ın kardeşleri de birer harikaydı. Cenâb-ı Allah’ın lütfu, hepsinde ayrı ayrı güzellikler vardı.”3 diyen Nurun kahramanlarından Hulusi Bey, onu güzel tarif buyurmuş.

Âlim ve fazıl bir zat olan Âbdülmecid Nursî, ülkemizin bir çok yerinde “meslek dersi hocalıkları vazifesinde bulunmuştur. Van, Diyarbakır, Malatya, Konya illerinin yanı sıra bir çok ilçelerde de bulunmuştur.

“Ağabeyi ile birlikte, Cihan Harbinde Ruslara karşı Bitlis ve havalisinde çarpışarak ‘gazi’lik mertebesine ulaşmıştır. Hocalık vasfı ile de yüzlerce talebe yetiştirmiştir.”4

Mübarek silsilenin bu mübarek ve necip şahsiyeti, Kur’ân’ın yüksek tefsiri Risale-i Nur Külliyatı’ndan İşarâtü’l-İ’câz ve Mesnevî-i Nuriye adlı eserleri de tercüme ederek Türkçe’ye kazandırmıştır.

HAZRET-İ ÜSTADIN KARDEŞİYLE ALÂKASI

Hazret-i Üstad’dan yıllarca ayrı kalıp hasret ve iştiyak içinde bulunan Abdülmecid Ağabeye, Hazret-i Üstaddan Van’daki birkaç talebesiyle birlikte ilk mektup getirilir.

Üstad Hazretleri o yıllarda Barla’dadır. Rikkatli ve hasret tüten bu mektupta Abdülmecid Ağabeye yazılan kısım şöyledir:

“Kardeşim Abdülmecid Efendi,
“Senin mektubunu aldığım günün gecesinde, rüyada gördüm ki, Ergani’deki kardeşim Abdülmecid Efendi yanıma gelmiş. Merhum büyük kardeşimden bana mektup gelmiş. Sabahleyin hikâye ettim. Biraz sonra bir mektup elime verildi. Baktım ki, ahiret kardeşim Abdülmecid’in imzası var. Demek sen de Abdülmecid gibi bir kardeşimsin. Hem Abdülmecid’den büyük bir kardeşsin. İşte bu vakıaya binaen, seni o günden itibaren isminizle en has talebeler, kardeşler içine dahil edip, her sabah ne kazanıyorsam, peder ve valideme, hakikî ve çoğu âlem-i berzahta bulunan kardeşlerime verdiğim gibilerin defter-i a’mâline yazılmak için dergâh-ı İlâhiyeye niyaz ediyorum. Sen dahi, beni uhrevî kazancına dahil et..”5

ESKİ SAİD’İN MÜMTAZ BİR ŞAKİRDİ

Nur umman-ı kudsiyesi içinde bir Nur kahramanı olan Abdülmecid Nursî Ağabeyin, Hazret-i Üstad’ın senasına mazhar oluşunu şu satırlarda da görmek mümkündür:

“Kardeşim Âbdülmecid,

“(…) sen, haşir hakkında, Nur’un emsalsiz hüccetlerinden tam ve mükemmel bir ders alıp, Eski Said’in mümtaz bir şakirdi olduğun gibi, inşâallah Risale-i Nur’un dahi mükemmel bir şakirdi ve dikkatli bir muallimi olacağına kuvvetli bir hüccettir. Ben müsait bir vakitte bazı kelimeleri ya ıslâh ve tadil ederek ‘Haşir Meselesine Bir İzahlı Haşiye’ namında Lâhikaya dercetmek için senin gibi Nurdan tam ders alanlara göndereceğim. Sen evlâtlarınla beraber Fuad, hergün duâlarımda ve manevî yanımda bulunuyorsunuz. Ve senin şimdi vazife-i resmiye cihetiyle çocuklara Kur’ân-ı Azimüşşan’ı okutmanı bütün ruh u canımla tebrik ediyorum. Bin barekâllah derim. “6

Hazret-i Üstadın Abdülmecid Ağabeye karşı bu nezih alâkadarlığı nesebî kardeşliğinin yanı sıra, Kur’ân hizmetkârlığı sebebiyledir.

Abdülmecid Ağabeyin ulvî hususiyetleri ve Kur’ân’a şakird olma mazhariyeti, ona Üstad Hazretlerinin nezih alâkadarlığını arttırarak devam ettirmiştir.

GÜZEL BİR MESLEK…

Üstadın, yine Abdülmecid Ağabeye yazdığı bir mektupta bazı hususiyetleriyle alâkalı verdiği dersi şu nurlu satırlarda görmek mümkündür:

“Kardeşim Abdülmecid, biraderzadem Abdurrahman’ın (rahmetullahi aleyh) vefatı üzerine ve daha sair elîm ahvâlât içinde bir perişaniyet hissetmişti. Hem, elimden gelmeyen mânevî himmet ve medet bekliyordu. Ben onunla muhabere etmiyordum. Birdenbire, mühim birkaç Sözü ona gönderdim. O da mütalâa ettikten sonra yazıyor ki:

‘Elhamdülillâh, kurtuldum. Çıldıracaktım. Bu Sözlerin herbiri birer mürşid hükmüne geçti. Çendan bir mürşidden ayrıldım, fakat çok mürşidleri birden buldum, kurtuldum’ diye yazıyordu. Ben baktım ki, hakikaten Abdülmecid güzel bir mesleğe girip o eski vaziyetlerinden kurtulmuş.”7

HAZRET-İ ÜSTADA KARDEŞİ ABDÜLMECİD’DEN

Hazreti Üstad’a farklı bir intisapla bağlanan ve hakikat ummanında seyreden Abdülmecid Ağabey, yazdığı birçok mektup ve fıkrada Üstad Hazretlerine ve Nurlara hissiyatını dile getirir.

Nurun satır aralarında yer alan birçok fıkradan birisi şöyledir:

“Bu eserler bütün sınıflara ve cemaatlere daima mazhar-ı takdir oluyor. Kim görse istihsan eder. Tenkide mâruz olacak eserler değil. Fakat derecât-ı takdir, derecât-ı fehim gibi mütefavit ve müteaddittir. Herkes derece-i fehmine göre takdir edebilir.”8

Elimizde bu yüksek şahsiyet hakkında bilgi verecek eserler pek nadir olmakla birlikte, Yeni Asya Neşriyat tarafından neşredilen, dostum Halil Uslu’nun kaleminden hayatıyla alâkalı bir röportajı mevcuttur.

Ülkenin çeşitli yerlerinde görev yaptığı illere ait hatıraların bulunduğu güzel bir çalışmadır.
1884 Yılında Nurs Köyünde dünyaya gelen Abdülmecid Nursî, 11 Haziran 1967’de Hakkın rahmetine kavuşur. Allah rahmet eylesin.

Dipnotlar:
1- Barla Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, 202.
2- Barla Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, 29.
3- Abdülmecid Nursî, H. Uslu, Yeni Asya Neşriyat, 48.
4- Abdülmecid Nurîi, H. Uslu, Yeni Asya Neşriyat, 20.
5- Mufassal Tarihçe-i Hayat, Abdülkadir Badıllı, Timaş Yayınları, 695.
6- Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, s. 153.
7- Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, s. 342.
8- Barla Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, 32.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*