Verince iyi de, vermeyince kötü mü?

İnsan genelde iyi gün dostudur. İhsanı, ikramı sever. Verene iyi olur. Takdir edeni o da beğenir. Mukabil duygularla yaşar. Seversen severim gibi.

Beyefendinin yediği önünde yemediği ardında. Her zaman pozitif. Gülücükler, iyi hal düşünceleri ve tozpembe bir hayat. Ohh ne güzel! Çünkü her şey yerli yerinde. Hani insanlar sayarlar ya; evi var, arabası var, parası var, pulu var diye. Bu da öyle biri.

Adam mutlu. İstediğini alabiliyor. İstediğini yiyor, içiyor. Aracının modelini istediği gibi değiştiriyor. İstediği semtte ev alabiliyor. Kimselere parasal anlamda muhtaç değil. Ve bu adam hep şükür hali içerisinde.

‘Nasılsın’ denildiğinde öyle bir şükrediyor ki, ‘binler şükür’ çıkıyor dilinden. Karşılaştığı olaylara hemen pozitif bir pencere açıveriyor.

Ufak tefek hayatındaki iniş çıkışları da başına gelmiş musîbet olarak anlatıyor. Yani o engelleri de aşmış gözüküyor.

Bir gün hiç beklemediği bir olay gelir başına. Kimselere söylemez, ama derdini paylaştığı dostuna içindeki derin kavgayı bir bir anlatmış. Kendi tabiriyle, düzeni bozulduğu için Allah’a kafa tutmuş. Olaylar istediği gibi olmayınca basmış isyanı.

Anlatıldığına göre, yaşadığı hadisede, Hz. Yunus’un (as) denize düşmesi ve balığın onu yutması gibi bütün sebepler sükût etmiş. Ağlamış, sızlamış, ama bu acizliğinden değilmiş. İsyanından, kavgasından, süreci istediği gibi yürütememesindenmiş.

O pozitif adam gitmiş yerine bambaşka bir negatif kişi gelmiş. Ruh hali bozulmuş. Sebeplere, sonuçlara takılır olmuş.

Verilince imtihanı kazanmış gözüken, şükreder gözüken beyefendi verilmeyince veya istediği şekilde verilmeyince düzeni bozuluyor ve durumu kabullenemiyor. İşte bu kulluk olmuyor.

Yine sonunda Allah’ın rahmeti galip geliyor da, bulunduğu yerden yine inandığı Allah onu alıyor ve içine düştüğü durumu okumaya başlıyor. Ve bütün omzundaki ağırlık bir anda iniyor. Adeta gemide omzundaki yükü ile seyahat eden adam, yükünü gemiye indirip, üzerine oturuyor ve seyre başlıyor.

Kendisi, içinde olduğu durumu tahlil ettiğinde, ‘Ben iyi gün dostu’ imişim. Nimetler verirken sevdiğim Allah’ı, nimetlerini aldığında sevmemişim. Allah’ı sevmemin altında sürekli bana nimetler vermesi varmış. Ne zaman ki düzen bozuldu, işler istediğimiz gibi gitmemeye başladı. Benim gerçek yüzüm o zaman ortaya çıktı. Ama yine de Allah benim imdadıma yetişti.

İnsan, başına gelen olaylara imanlı bir nazarla bakınca, kapkaranlık bir odanın elektrik düğmesine dokunmak gibi nurlu ne- ticelere dönüşüyor. Bu bakış her şeydeki hikmeti okutmaya başlıyor. ‘Sizin şer bildiğinizde hayırlar, hayır bildiğinizde de şerler olabilir.’ hakikatini yaşatarak gösteriyor.

İşleri iyi iken, namazlarını kılan, orucunu tutan, zekâtını veren ve neredeyse iyilik meleği olan beyefendi, işler iyi gitmeyince namazı terk etmiş, zekât hesabı bitmiş, yavaş yavaş eve geç gelmeler başlamış.

Evet, insan zaman zaman kulluk haddini aşıyor. Sınırları zorluyor. Allah’ın vazifesine müdahale ediyor. Onun için başkasının mezrasına giren koyunlara çobanın attığı taşlar gibi, Rabbimizden gelen ikaz taşları onun zararına değildir.

Her hal üzere Rabbimize hamd etmenin özel bir durum olduğu anlaşılıyor. Küfür ve dalâletin dışında her hal üzere hamd etmek ne güzel bir kulluk halidir.

İyi günler, hep iyi gün olarak kalmayacak, bir gün imtihan soruları değişecek, zor günler gelecek; işte iyi iken, mutlu iken zor günlere kendini hazırlamalı insan.

Hastalıklar, belâlar, musîbetler, zelzeleler, yangınlar, iflâslar, kaybetmekler, yalnız kalmaklar, eşle, çocukla, akraba ile komşularla imtihanlar gibi daha onlarca imtihan çeşidi var.

En zayıf halkası hangisi ise insanın; ona, o gün gelmeden hazırlanmalı ki, hazırlıksız yakalanmasın. Peygamberimiz (asm) sevinç durumunu da, üzüntü durumunu da yine Rabbiyle paylaşırmış. Hemen seccadeyi serermiş. Derdini O’nunla paylaşırmış. Çünkü o biliyordu ki, hayır ve şer ancak O’ndandır.

Şikâyetler O’na yapılmalı, O’ndan şikâyetler yapılmamalı.

Kaybetmenin de kazanmanın da imtihan olduğu unutulmamalıdır.

Sebahattin Yaşar

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*