Vesveseden kurtulmanın çaresi

Şeytanın vesvese/mesaj ve dürtüleri baştan sona yalan, aldatma, sefahet ve rezalettir.

Aslında, şeytanın yaptırım gücü olmadığından; vesveseleri de etkisizdir. Ancak, eğer, vesvesenin/evhamın, yâni şeytanın mesajlarının mahiyetini öğrenip vaziyet almaz, Kur’ânî tavır ve duruş belirleyemezsek şeytan bizi etkisi altına alır.

Yâni, şeytanın vesvesesine/mesajlarına ehemmiyet verirsek şişer, yaygınlaşır, alışkanlık hâline gelir. Önem vermezsek, söner. Ondan korkarsak hasta eder, bağımlılık yapar. Cehâlet onu dâvet eder, ilim kovar. Tanımazsak gelir, tanırsak gider.

Vesveseli/evhamlı kişi, vesvesenin kalbinden kaynaklandığını zanneder, Rabbine karşı edepsizlikte bulunduğunu düşünür, müthiş bir heyecan ve korku hisseder, İlâhî huzûrdan kaçar. Nihâyet, “Eyvah, kalbim bozulmuş!” diyerek, şeytanın oyununa gelir, ümitsizliğe düşer ve ibâdetten uzaklaşır. İşte şeytanın istediği de budur. Vesveseden rahatsız olan kimse, o vesveselerin kalbinin sözleri değil, şeytanın kalbine attığı şüpheler, hayaller olduğunu anlamalıdır.

Vesveseden ürküp telâşa, korkuya ve huzûrdan kaçmaya gerek yok. Çünkü hatıra gelen şeyler, hüküm değil; bir takım tahayyüllerdir, yani hayallerdir. Mantıkça tahayyül (hayal etmek), hüküm değildir. Şeytan, küfrü hayal etmeyi, tasdikle karıştırır.1

Vesvesenin zararı; zarar verdiğini düşünmek, kalben ıztıraba düşmektir. Çünkü insan, aslı, hükmü olmayan bir hayâli, gerçek diye tevehhüm edip düşünerek, kendisini tehlikeye atar. Zarar zanneder, zarara düşer. Çünkü, “neyi nasıl zanneder, düşünür, ister, arzular, şartlandırırsak” kendimizi öyle motive ederiz. Zaten şeytanın istediği de budur.

İrâdemiz dışında oluşan kötü, çirkin hayaller şeytanın da dürtüsüyle kalbimizin aynasına atılırlar. Ancak zararsızdırlar. Aynadaki yılan, akrep görüntüsünün sokmaması, zehirlememesi; aynadaki ateşin yakmaması; yine murdar şeylerin aynadaki görüntüsünün bulaşmaması gibi. Küfrü (kötüyü, çirkini) hayâl etmek de, küfür değildir.2 Evet, kalp aynamıza şeytanın attığı kirlilikler, zehirler bize zarar vermez.

Evham/vesveseyi engellemenin gücümüzü aştığını bilmemiz gerekir. Meselâ, hükûmet; asayiş/emniyet işleriyle görevli memurlarına, “Şu yolda durun, hiç kimseyi geçirmeyin” diye talimât verir… Polis veya bekçi; insan, hayvan ve vasıtalara engel olur, geçirmezler. Fakat, üstten sinekler, kelebelekler, kuşlar, uçaklar geçse, “Niye bunları geçirdiniz, engelleyemediniz!” diye mes’ul tutmaz. Şeytanın da kalbimize attığı vesveseler böyledir. Hayaller, evhamlar oradan geçebilir. Ancak, “kalbin ve aklın kabul ettiği hükümler” geçmemeli. Tehlike saçan onlardır.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 78.

2- Sözler, s. 249.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*