EURONUR ÖZEL

Vicdanın Yükselişi: Sumud ve Özgürlük Filoları

Özel Makale / Vicdan

Tarih, bazen insanlığın en büyük dersini ne büyük imparatorlukların savaşında ne de görkemli antlaşmalarında yazar.

Onu, denizin tuzlu sularında yankılanan gemi seslerinde; yoksulluğa ve zulme doğru kararlılıkla ilerleyen bir avuç vicdanlı insanın mücadelesinde kaydeder.

Bugün, “Küresel Sumud Filosu” ve onun ardından yola çıkan “Özgürlük Filosu” gemileri, sadece Gazze’ye bir avuç yardım götürmekten çok daha fazlasını temsil ediyor.

Onlar, modern çağın duyarsızlığına karşı bir başkaldırı, insanlığın ortak vicdanının ve sarsılmaz sebat ruhunun, yani “Sumud”un1 yaşayan sembolleridir.

İslam inancına göre, zulme karşı sessiz kalmak, o zulme ortak olmaktır. Gazze’deki mazlumlara yardım için yola çıkan bu filolar, bu manevi sorumluluğun fiilî bir tezahürüdür. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur:

“Size ne oluyor ki Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla.’ diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğruna savaşmıyorsunuz?”2

Bu ayet, çaresiz ve mazlum bırakılmış insanların yardımına koşmayı, inanç ve insanlık adına bir vecibe kılıyor.

Filolarda yer alan her bir aktivist, doktor, gazeteci ve gönüllü, ırkı, dili ne olursa olsun, bu ilahi emre itaat etmiş, kardeşlik şuurunu3 denize taşımıştır.

Peygamber Efendimiz (a.s.m) ise, bir Müslümanın kardeşine karşı görevini en veciz şekilde özetler:

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez.”4

Bu gemiler, sadece yardım değil, aynı zamanda bu kardeşlik ahdinin sarsılmazlığını da yüklenmiştir.

Zulmü en azından diliyle (yaptıkları eylemle) kınama ve dünyaya duyurma çabaları ise, şu hadisin işaret ettiği direnişin en zayıf değil; en güçlü ve örgütlü hallerinden biridir:

“Sizden kim bir kötülük görürse eliyle düzeltsin; buna gücü yetmezse diliyle; buna da gücü yetmezse kalbiyle (buğz etsin). Bu ise imanın en zayıfıdır.”5

Filolara katılanlar, dünyanın dört bir yanından geldi; coğrafyaları, dilleri veya inançları farklı olsa da, onları birleştiren tek bir ortak dil vardı:

“Şefkat ve Adalet.”

İklim aktivisti Greta Thunberg’in Filo’ya katılması, kör ve sağırlaşan bir dünyaya karşı atılmış isyan dolu bir çığlık oldu.

O, sadece küresel ısınmaya değil, aynı zamanda “ahlaki soğukluğa” karşı da mücadele ettiğini göstererek, aktivizmin sınırlarını insanlık onuruna kadar genişletti.

Greta, Madleen gemisiyle yola çıktığında, sadece gıda ve tıbbi malzeme taşımıyordu. O geminin ambarında, uluslararası toplumun “utanç verici sessizliği” ve çifte standartlarla kirlenmiş adaleti vardı.

Onun bu duruşu, ablukaya ve “sistematik açlık sürecine” karşı atılmış ilmi ve vicdani bir adımdı.

Ne yazık ki, bu cesur eylemin bedeli ağır oldu. Uluslararası sularda gemiye el konulması, insan kaçırma ve aktivistlere uygulanan psikolojik şiddet ve “işkence iddiaları”6, zalimin ne denli zavallılaşabileceğinin kanıtı oldu.

Bir devlete ait askeri gücün, genç bir kadının ruhunu kırmaya, onu “bayrak öpmeye zorlaması”7; aslında kendi korkaklıklarının ve ahlaki iflaslarının kanıtıdır.

Ancak bu alçak uygulamalar, Greta’nın vicdanını susturamadı. O, orada bir aktivist değil, sarsılmaz bir ahlaki sütun olarak durdu.

Sınır dışı edildikten sonra verdiği o tarihi mesaj, bir teslimiyet değil, sarsılmaz bir başlangıç beyanıydı:

“Asıl mesele Gazze’de bir soykırım yaşanıyor olması.”8

Bu ifadeler, tüm o vahşi muamelenin, o çifte standartların ve o uluslararası sessizliğin karşısına, hakikatin çıplak gücünü koydu.

Risale-i Nur’un ışığında, bu tür zulümlerin varlığı, hayatın “imtihan sırrına” ve “adalet-i İlahiyenin” tecellisine işaret eder.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, musibetlerin ve zulümlerin dahi hikmetten hâli olmadığını; zalimin cezasını er ya da geç bulacağını; mazlumun ise ecrini göreceğini ifade eder.

Hatta bazen külli bir zulmün belası, o topluluğun kendi ihmal ve kusurlarının da bir neticesi olabilir ki; bu durum daha büyük bir uyanışa kapı açar:

“Kaderin her şeyi güzeldir, hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır. Çirkinlik de güzeldir.”9

Mazlumun yanında duran bu vicdan hareketleri, sadece bir yardım değil; aynı zamanda zalimin zulmünü görmezden gelenlere karşı vicdanları titreten bir uyarıdır.

Bu hareketler, uluslararası hukukun ve insan haklarının ayaklar altına alındığı bir çağda, “hukukun üstünlüğüne” ve “insan onuruna” yapılan güçlü bir çağrıdır.

Uluslararası sularda sivil gemilere yapılan saldırıların “silahlı saldırı ve adam kaçırma” olarak nitelendirilmesi, bu eylemlerin “uluslararası hukuka aykırılığının” ilmi ve hukuki gerçekliğini ortaya koymaktadır.10

Bu filoların engellenmesi, adaletsizliğin sürmesine yönelik zavallı bir teşebbüs olsa da; denizdeki bu direniş dalgası; karada çok daha güçlü bir “dayanışma fırtınasına” dönüştü.

Çünkü Sumud Filosu gibi girişimler, sadece bir ablukayı kırmayı değil, zihinlerdeki “kayıtsızlık ablukasını” da kırmayı hedefler.

Devletlerin resmi politikalarından bağımsız olarak, sokaklara çıkan; sesini yükselten; bağış yapan ve dua eden bütün ülkelerdeki halklar ve vicdan sahibi tanınmış insanlar; bu büyük direnişin ayrılmaz bir parçasıdır.

Onlar, siyasetin soğuk dilinin yetersiz kaldığı yerde, insan olmanın gereğini yaptılar; “Özgür Filistin!” çığlıklarıyla adaletsizliğe inat; Birleşmiş Milletler koridorlarının sessizliğini yendiler.

Bizler, bu filoların mürettebatını ve onlara destek veren küresel vicdan hareketini gönülden tebrik ediyor ve takdir ediyoruz.

Onların cesareti, gelecekteki nesillere, “en karanlık zamanlarda bile umudu asla kaybetme” diyen sarsılmaz bir miras bırakmaktadır.

Onlar, bize insan olmanın, “başkasının acısını kendi acımız bilmek demek” olduğunu bir kez daha hatırlattılar.

Gazze’de yaşananlar, tüm insanlığın vicdanıyla yaptığı bir hesaplaşmadır.

Bu gemilere binenler, zulmün karşısında dik duran, “kırılmaz bir onur sembolü” olarak tarihe kazınmıştır.

Bu duruş, tüm vicdanların göğe yükseldiği o anın ifadesidir.

Greta’nın ve filoların sesi, sadece bir alarm değil; “zulmün er ya da geç son bulacağına dair sarsılmaz bir yemindir.”

 

Dipnotlar:

1- Sumud (صمود): Arapça’da “direnmek, kararlılık, sarsılmaz azim, yöneliş” anlamlarına gelen, özellikle Filistin direnişi bağlamında “ne pahasına olursa olsun toprağa bağlı kalma ve sebat etme” felsefesini ifade eden kavram.

2- Nisâ Suresi; 75. Ayet.

3- Hucurât Sûresi;10. Ayet (Mü’minler kardeştir; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete erişesiniz.).

4- Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 38, 60;Tirmizî, Hudûd     3, Birr 19; İbni Mâce, Mukaddime 17.

5- Müslim, Îmân 78.

6- Küresel Sumud Filosu aktivistlerinin İsrail tarafından alıkonulması ve kötü muamele iddiaları. (Kaynak: Anadolu Ajansı, Agos, Perspektif.eu).

7- Gazeteci Ersin Çelik ve diğer aktivistlerin, Greta Thunberg’e İsrail bayrağı öptürülmeye çalışıldığı yönündeki iddiaları. (Kaynak: Gazete Oksijen, Agos).

8- Greta Thunberg’in sınır dışı edildikten sonra yaptığı açıklama. (Kaynak: Anka Haber Ajansı)

9- Bediüzzaman Said Nursi; Sözler; Yirmi Altıncı Söz; Dördüncü Mebhas, s.534.

10- Filo organizatörlerinin, uluslararası sularda gemilere müdahaleyi “uluslararası sularda silahlı saldırı ve adam kaçırma” olarak nitelendirmesi. (Kaynak: Perspektif.eu).

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu