Yağmur

“Sicim gibi yağmur aniden bastırdı. Herkes hızlı bir şekilde koşuşturarak, yağmurdan korunmak için balkonların, saçakların altlarına sığındı. Yinede rüzgâr ara ara üstümüze yağmur serpintisini atıyor, omuzlarımızı ıslatıyordu.

Böyle durumda insan manzaraları çarpar nazarlara. Sokaklardaki insanların yüzünden Telaşları, endişeleri, kaygıları, korkuları okunur. Şemsiyesi rüzgârla ters dönenenler, paçasını sıvayanlar, ıslanmaması için başına gazete tutanlar, çocuğunu yağmurdan korumaya çalışan anneler, arabaların hızlı geçmesi ile üzerlerine birikmiş su sıçrayanların gösterdikleri tepkiler, öfkeler görülür.

Bazı insanlarda yağmura rahmetin, bereketin, bolluğun habercisi olarak bakarlar, tefekkür ederler, dua ederler. Şimşek çakıp arkasından gök gürlemesine eşlik edercesine kelime-i şahadet getirirler.

Öylesine etrafıma bakınıyorum. Yağmurda kalmış, birazda şaşırmış yaşlı ve düşkün bir kadın yağmurun şiddetinden ne tarafa gideceğini şaşırmış vaziyette olduğu anlaşılıyordu. Olduğu yerden gitmek istediği tarafa yöneliyor, sonra tekrar geri dönüyor, aynı yere geliyordu. Bu hareketi üç defa tekrar etti. Caddenin ortasından bir duvar kenarına, saçak altına gizlenmeyi dahi beceremedi. Olanca yağmur üstüne indi, iyice ıslandı. Sicim gibi savrulup dökülen yağmurda herkes kendi telaşında olduğu için zavallı yaşlı kadının durumunu fark edip ilgilenen olmadı.

Yardım etmek için bir an tereddüt ettim. Yaşım küçük, elbiselerim ıslanırsa annem kızar mı, hasta olur muyum? Sonra kafamdaki bütün olumsuzlukları bir tarafa bırakarak o tarafa olanca hızımla koştum. Bir taraftan da nasıl yardımcı olacağımı düşünüyordum. Yolun ortasında gelen araçların önünde, yağmur altında yaşlı kadının kolundan tuttum. Bir çocuk olarak kolundan tutmam, O’nu rahatlattı. Yürümeye mecali kalmamıştı. Gördüğüm ilk taksiyi çağırdım. Yaşlı kadını taksiye bindirdim. Cebimdeki harçlığımın tamamını taksiciye verdim ve Teyze’yi evine kadar götürmesini söyledim. Yağmurun şiddetinden kendi halinde dualar, teşekkürler ediyor, mırıldanıyordu. Yaşlı insanın neler söylediğini bilmiyorum. Ancak taksi hareket ederken tebessüm ederek el salladığını gördüm.

O kısa zaman içersinde baştan aşağı tamamen ıslandım. Artık kuytu bir yerde yağmurun geçmesini beklemem için bir sebep kalmamıştı. Mecidiye mahallesinde bulunan evimizin yolunu tuttum. Bu yağmurda şemsiyesiz yürüdüğümden örtü altında, kuytularda bekleyenler bana bakıyorlardı. Zaten zayıf ve çelimsiz bir çocuk olduğumdan ıslanmış ve üşümüştüm. Eve geldiğimde Annem kızacak gibi oldu fakat durumu anlatınca pek fazla kızmadı. Üzerimi değiştirdim, yemek yedim, ısındım ve yan odaya ders çalışmak için geçtim. Ertesi günü en zor bir dersin sınavı vardı. Kitabı elime aldım biraz göz gezdirirken uykum geldi. Oracıkta divanın üzerine uzanıp derin uykuya daldım.

Yaşlı bir insana iyilik etmenin sevabı, huzuru ve mutluluğu içimi sarmıştı. İç dünyamı kaplayan sevinç gördüğüm rüyaya da yansımıştı. Sevinç içersinde rüya görürken aklıma ertesi günkü sınavı hatırlayınca yüzümdeki tebessümün gittiğini fark eden birisi: “Korkmana gerek yok. Şu sorulara çalış, dedi.” Gördüğüm rüyanın etkisiyle uyandım. Kitabı açıp o bildirilen sadece beş soruya çalıştım. O rüyaya ve soruların ertesi gün sınavda sorulacağına inandırmıştım kendimi. Sınav saati gelmişti. Heyecandan ve korkudan kalbim çarpmaya başladı. Ya çalıştığım sorular çıkmazsa? Birinci soru sorulurken kalbim duracak gibiydi. Peş peşe sorulan beş soru da benim çalıştığım sorulardı. Allaha dualar, şükürler ettim ve sınavdan tam puan aldım. Yağmur benim için rahmet ve berekete vesile olmuştu.”

Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi İsmail Bey, kendisini Profesörlüğe kadar götüren başarılar zincirinde yer alan küçük bir iyiliğin sırrını böyle anlatmıştı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*