“Yakmalı, yıkmalı” Ali Şükrü Matbaasını

Hür Adam filmi sayesinde, insanlarımızın yakın tarihe olan ilgi ve merak duygusu da kamçılandı. Film, bu açıdan da önemli bir hizmete vesile oldu.
Pekçok okuyucumuz, bilhassa Cumhuriyet’in kuruluş öncesi ve sonrasına ait sisler arasında kalmış konuların aydınlatılmasını istiyor.

Biz de, elimizden geldiğince bu talebi karşılamaya çalışıyoruz. İşte, bugünkü yazı da böylesi bir talebin neticesi olarak ortaya çıkmış bulunuyor.

Batı Anadolu seyahati

Türk Tarih Kurumuna ait kaynaklarda bilgiler ve bunları doğrulayan Karabekir Paşanın “Günlükler”indeki notlar, M. Kemal öncülüğünde üst düzeydeki bir heyetin 14 Ocak 1923’te trenle Ankara’dan Eskişehir’e doğru yola çıktığını gösteriyor.
Bu heyetin içinde, M. Kemal’in yanı sıra Fevzi Paşa, Karabekir Paşa ile Yzb. Cevat Abbas da vardır.
1920 seçimlerinde milletvekili olarak Meclis’e gelen Cevat Abbas, aynı zamanda M. Kemal’in Başyaveridir. 1916 yılı sonlarında yüzbaşı olmuş, kendi ifadesiyle 24 yıl müddetle asker ve politikacı olarak M. Kemal’in yakın hizmetinde bulunmuştur.
Yapı Kredi Yayınları arasında “Günlükler” ismiyle çıkan Kâzım Karabekir’in hatıra notlarının 14 Ocak 1923 tarihli kısmında aynen şu ifadeler yer alıyor:
“Muhaliflerden Ali Şükrü Ankara’ya makine (matbaa) getirmiş… Tan gazetesini çıkaracakmış…
“Gâzi, yanımda Cevat Abbas’a dedi: ‘Muhalifler matbaa yapıyor da, siz hâlâ uyuyorsunuz. Yakmalı, yıkmalı…’ “Dedim: Paşam, bu tarzda mukabele doğru mudur?” (Age, s. 840.)

Diyaloğun devamı, Günlükler’de yok.
Heyetin seyahati günlerce, haftalarca devam ediyor.
17 Şubat’ta (1923) toplanan İzmir İktisat Kongresinin açılışından sonra, M. Kemal, bir aylık eşi Lâtife Hanımla birlikte Ankara’ya dönerken, Karabekir ise, tâ 1 Nisan gününe kadar yurt seyahatine devam ediyor. (Ara notu: Ali Şükrü Bey, 27 Mart günü katledilerek cesedi gizleniyor. Kayıp ceset, bir hafta sonra bulunuyor.)
Gerisini, yine Günlükler’den takip edelim:
“1 Nisan 1923 Pazar. Saat 9.30 Ankara’ya vardık. Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey kaybolmuş. Giresunlu Osman Ağadan biliniyormuş.”
“4 Nisan Perşembe. Öğle vakti Meclis’e gittim. Ali Şükrü Beyin cenaze merasimi yapıldı. Otomobil ile İnebolu tarikiyle Trabzon’a hareket etti… Akşam, Osman Ağanın cesedini Meclis–i Millî’nin kararı mûcibince asmışlar.” (Age, s. 856–57.)
Meclis’teki muhalefet cephesinin liderlerinden ve bu cephenin fikriyatını neşreden Tan gazetesinin sahibi olan Ali Şükrü Beyin boğdurulmak sûretiyle katledildiği ve şehir dışında bir bağ evi yakınlarında toprağa gömüldüğü, ancak 3 Nisan günü netlik kazandı.
İşte, aynı gün hissiyatını kaleme alan Karesi/Balıkesir mebusu Hasan Basri (Çantay) Efendi, yazdıklarını “Millet Şehidi” başlığıyla 4 Nisan 1923 tarihli Tan gazetesinde neşrettirdi. Buyurun, o hisli yazıyı birlikte okuyalım…

Millet Şehidi

Sanıyorlar ki kafa kesmekle, beyin ezmekle fikr–i hürriyet ölür. Hey gidi şaşkın hezele!
Saadetin de gayesi vardır, şekavetin de. Birincisinin gayesi niam–i sermedi, diğerininki hüsrân–ı ebedidir.
Ali Şükrü Bey, kelimenin olanca şümûlüyle mutekid, hâlis bir Müslümandı. O, bütün hayatınca fîsebilillah çalıştı.
Kullara değil, Allah’ına tapınarak çalıştı. “Kelime–i hak” uğrunda son merhale–i hayatına kadar çalıştı. Nihayet mesud gayesine ulaştı.
Kalbinde Allah korkusundan başka birşey yer edemeyen insanlar ölümden korkmazlar. Ölümden korkanlar, bu âlem–i fâniden sonra diğer bir âlem–i hakikî ve sermedî de var olduğuna inanmayan gafillerdir!
Ali Şükrü’nün ruh–ı necibini taşıyan hakiki mü’minlere karşı ilân–ı küfr ve harb eden şakî fıtratlerin akıbetini bütün tarihimiz canlı misâllerle haykırıyor ve: Ali Şükrüler–hak gibi–daima yükselmiş, öbürleri ise tarihin lânet–i ebediyesi içinde boğulup kalmışlardır. Ali Şükrü fâciası da bizim için başlı başına bir misâl–i ibret değil midir?
Ali Şükrü, dünyada hakları tamamen ihkak edilemeyen mâsum, mazlûm insanlara, Hakk’a tapanlara has bir dâr–ı naim ve adâlet içinde bugün münteha–i âmâline kavuşmuş bulunuyor. Oh, o gayesine ermiştir. Fakat, bütün bir ümmete matem yaşları döktüren Ali Şükrü’nün kahbe katilleri acaba ne yapacaklar?
Biz bu milletin hakikî temayüllerini temiz ruhunu oldukça tedkik etmişizdir: Bu millet, dinine, kànununa, mukaddesatına hürmet eden insanları–bu hürmette devam ettiregeldikleri müddetçe–sertâc eder. Lâkin, necib hislerini çiğneyen tahakküm ve ceberrut yollarına sapan sefilleri de birden bire sernigûn ve târâc eyler.
Adlarını anmak istemediğim katiller de işte bu kabildendir.
Bu memlekette mütecebbir bir sınıf, bir şahsiyet yoktur. Yalnız ve yalnız millet vardır, hak vardır.
Karesi Mebusu Hasan Basri

***

Tan gazetesi, 5 Nisan günü çıkan son sayısıyla, yayın hayatına vedâ etti.
Yukarıda iktibas ettiğimiz makale ve konuyla ilgili daha geniş mâlumat için, Ahmet Demirel imzasıyla yayınlanan “Ali Şükrü Beyin Tan Gazetesi” isimli esere müracaat ediniz. İletişim Yayınları, 1996 İstanbul.
Bu yazıda ismi geçen bazı şahıslar hakkında daha detaylı bilgileri sunmak arzusundayız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*