Yalanlar üzerindeki demokrasi…

Neoconların Pentagon’u esir alarak Bağdat üzerine yürüdükleri 2003’lerde az da olsa, Şam-ı Şerif’ten bahsetmiştik. Kuzey’den beklenen deccaliyetin nifakla Güney’den vurduğunu, Mezopotamya’yı işgal etseler de Şam-ı Şerif’çe püskürtüleceklerini yazmıştık. Süreç öylece devam etmişti. Dimeşk ile İstanbul arasındaki bölgenin bir başka hakimiyete ait olduğunu söylemeye çalışmıştık.

O günden günümüze hiçbir değişiklik olmadı, diyebilirsiniz. Zahirde görünmese de, süreci dikkatlice incelediğimizde, 11 Eylül ihtilâlini gerçekleştirerek BOP coğrafyasını herc ü merce yönelen ekibin hızının iyiden iyiye kesildiğini görebiliyoruz. Bundan böyle Irak işgalini ellerindeki medyanın yalanlarıyla destekleyen çete, Obama’nın çekilmesiyle birlikte hamisiz kalacak. Daha doğrusu aç ve sefil ve işgalcilere de oldukça öfkeli bölge halkıyla karşı karşıya gelecekler. Sömürgeciliği, cinayetleri, yağma ve talanı kollayacak formalı katilleri bulamayacaklar başuçlarında.

Troçkist Bolşevikler veya Neoconlar ellerini çabuk tutmak ve projelerini tamamlama uğruna Wikileaks’i sızdırdılar. Demokratların bölgeden çekilme kararları bu global devrimcileri panikletince, bilmecburiye düğmeye basarak demokrasi intizarındaki İslâm ülkelerine yeni balans ayarlarıyla yeni yeni devrimlere maruz bıraktılar. Değişen istibdadın fertten komiteye geçişi oldu.

Yalanlara bina edilen hürriyet ve demokrasinin akıbeti fecaat ve felâkettir. Irak’ı işgale hazırlanan ekibin BM’de gözyaşları içinde konuşturdukları kız çocuğunu hatırlıyorsunuzdur. Kuveyt’li Büyükelçinin kızı olduğunu sonradan öğrenecektik. Kimyasal silâh hikâyeleri ve türlü türlü yalandan senaryolar… Dezenformasyon ve sihirli medyanın sağırlaştırıp âmâ bıraktığı milyonlarca Müslüman da işgali haklı görmeye başlamıştı. Netice bir buçuk milyon can ve ayağa kalkması belki elli sene sürecek virane Irak… Hazineleri yağmalanmış, zavallı Babil… Bu arada Pentagon’da yine aynı dinsiz ve global fitne taraftarlarınca inşaa edilen El-Kaide inşası ve Bin Ladin putunu da unutmamalıyız. Ta putlarını—güya—kırıp Hintliler gibi denize atana kadar… Bir yalanı binlerce yalanla örtmeye çabalıyorlar.

Aynı yalanları Wikileaks sürecinde Facebook ve Twitter üzerinden hakikat zanneden milyonların baharı zemheriye dönüştü. Baharcıların biricik ümidi İ. Ekmeleddin bile yanıldığını ve sonbaharın bahar olarak takdim edildiğini itiraf ediyor.

Saddam’ın mahiyetini iyi biliyorduk. Abdülkerim Kasım’ın öldürülmesindeki rolünü, deccaliyetin emrindeki istihbaratlarca Lübnan, Mısır ve Suriye’de korunduğunu ve yine Sovyet taraftarı görünümünde iken İngiliz istihbaratının yardımıyla Baas’ın başına geçtiğini biliyoruz. İran ile savaşı ve sonra Kuveyt’e gönderilişinin asıl sebeplerini de biliyoruz. Fakat gel gör ki, sefil Irak halkı “Saddam! Saddam!” diye inliyor bugün…

Doha’da bilgisayarların başına oturtulmuş global dinsiz ajanların Facebook ve Twitter hikâyesinin resimlerini 14 Aralık 2011 tarihli Zaman gazetesinde okuyunca yalanın global çetelerce nasıl kurumsallaştırıldığını hüzünle izledim. Avrupa’dan, Arap ülkelerinden ve daha nice ülkelerden yalan makinalarına bağlanmış belki de binlerce ajan… El Cezire’nin yalandan resimleriyle süslenen yalan haberlerini bu defa Şam-ı Şerif için neşrediyorlardı. Trablusgarp’ta, Bingazi’de ve Misrata’da şehid olan altmış bin insanın canları ve kanları Doha’daki bu global yalancıları hiç, ama hiç ilgilendirmiyordu. Varsın Libya halkı, Müslümanların izzetlerini ayaklar altında çiğneten ölüme rağmen “Kaddafi! Kaddafi!” desin… Ne Türkiye’deki izzetsiz ajan gazeteciler, ne Neocon pratisyenler ve ne de turuncucu finansörler “insan hayatını” düşünmeden yalanlarına devam edecekler.

Yalan ile başlayan bir sürecin sonucundan hayır beklemek… Rabbim bu modern komünist veya sosyalistlerin oyunlarını başlarına geçirirse, O’nun kudret ve celâline ancak şükredilir. Sebepler çerçevesinde Mısır Tahrir’i de dahil olmak üzere İslâm ülkelerindeki ihtilâllerin yalanla başladığını ve yalanla devam etmekte olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunca zulüm, milyonlarca katliâmın ve merkezlerde oluşan kaosa rağmen global çetenin yalanlarını alkışlayanlara hüzünlenmemek elde değil… Çünkü insanız… Ve kaybolan ise yalnızca insanî değerler değil… İnsanın kendisi kayboluyor… Hüzün, korku ve endişemiz insandan duyguların kalkmasıdır.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. İsmail Cebecili 19.12.2011
    Evet, Büyük Mürşid; “ben kendim gördüm: …mütedeyyin iken âmi bir adam, beride ilme mensubiyeti varken, eskiden beri İslâm düşmanı olan bir kâfirin mağlûbiyetiyle ağlamak derecesinde bir mahzuniyet ve Âl-i Beytten seyyidler cemaatinin bir kâfire karşı mağlûbiyetinden mesruriyetini gördüm,. … bir geniş daire-i siyaset hâtırı için böyle kâfir bir düşmanı, mücahit bir seyyide tercih” edildiğini demektedir.
    “Âl-i Beytin büyük bir mürşidi”nin cemiyeti ve seyyidler cemaati”nin önderlik edeceği bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve mimsiz medeniyet, sefahat ve dalâlet ve İslâma ettiği ihanetin cezasını elbette çekecektir.
    Olaylar Şam’ın istila edilemeyeceğini göstermiştir.
    BOP, BOP Gönüllüleri, Cengiz Ve yardakçıları, Cibali Babalar, Deccal, Süfyan, Hz. Mesih, Mehdi, Endülüs, Irak, Suriye, Bağdat, Şam-ı Şerif; tarih, coğrafya, siyaset, uluslararası ilişkiler, ilahiyat, edebiyat hepsi bir arada……Tebrik, binler tebrik…

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*