Yandaş medya haberciliği

“O ses Türkiye”de Ebru Gündeş’in eşi için söylediği sözler sosyal medyaya düştü. Programda gözyaşlarını tutamadı, bir anne olarak ekranlara şöyle seslendi; “Kara günler çabuk geçer, evlâdımın incinmesini istemiyorum” diyerek jüri arkadaşlarına “yükünü hafifletme” ricasında bulundu. (Star)

Bu arada gazete ve televizyonlarda Reza Zerrab veya Rıza Sarraf isimleri geçiyor. Hangi ismin kullanılması konusunda ortak bir dil kullanılsa fena olmayacak. Kafalar karışıyor da.

Öte yandan bir bakıyorsunuz, rüşvet ve yolsuzluk haberlerinin medyayı ikiye böldüğünü görüyorsunuz.

Eğer bir spiker habere “Rüşvet operasyonu” diye başlıyorsa, bu kanalın hükümet karşıtı olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Yok eğer, “kirli operasyon” diye başlıyorsa, Hükümet yanlısı olduğunu anlamakta gecikmiyorsunuz.

Her iki tarafın habercilik anlayışını objektif bulmuyorum.

Bu konu eğer “yargı”ya taşınmışsa, sonuçlarına katlanmak gerekiyor. Ama maşallah “yandaş” kanallar şimdiden yargının işlerini üstlenmiş gibi görünüyor.

Özellikle STV’nin habercilik anlayışının burada “göze battığını” hatırlatmak istiyorum. Defalarca aynı görüntüleri tekrar tekrar vererek “öğğ” getirdi. Reha Muhtar haberciliğini aratmayan üslûbuyla inandırıcılığına gölge düşürüyor. Ölçüsüzlük “ölçü” olmamalı. “Dürüstlük” üzerine kurduğu haberciliği bu şekilde berheva etmemeli diye düşünüyorum.
*
Esasen medyanın “yandaş” olmasının temelinde ne yazık ki, sistemin oturmayışını görebiliyoruz.

“Tarafsızım” diyenlerin çoğu mutlak taraf… Haberde doğru-yanlış birbirine karışmış.

Aslında medya taraftarlığını besleyen kaynaklardan biri de galiba “yarım doğruculuk” tavrı yatmakta.

Adeta “kirleri” kozmetik bir makyajla kapatma hilesinden başka bir şey değil.

Belki soruyu şu şekilde sormak gerekiyor:

“Medya tarafsız olmalı mı?”

El-cevap: “Evet olmalı!”

Ama realite nedir?

Bakalım. Böyle bir şey hiçbir zaman olmadı ve bundan böyle de olmayacak. Tarafsızlık gibi görünen şeyin de aslında taraflı olduğunu ve tarafsızmış gibi göründüğü için de çok daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Zaten “medya tarafsızlığı” oldukça çetrefilli bir konu… İlk bakışta kişiye “medya etiği”nin bir parçası olarak tartışılmaz bir değer olarak görünür. Aslına bakarsanız, “medya etiği” de tartışılması gereken bir konu. Ama şimdilik pas geçelim.

Evet haberci olup biten bir “olay” karşısında, olayın taraflarının herhangi birinin yanında durmadan olaya “mesafeli” soğukkanlı bir şekilde yaklaşmalı ve bu yaklaşımla olayı kapsamlı bir şekilde üstelik tarafsız okuyucusuna aktarmalı. Peki, böyle bir şey mümkün mü?

Aslında olayları tarafsız haber gibi sunmak, sanki “göreceli” bir kavrammış gibi geliyor artık.

“Haber” örneği bulmanın, hele bizim geleneksel medya ortamında neredeyse imkânsız olduğunu varsayalım, bize bir haberin “tarafsız” bir şekilde aktarıldığını nereden çıkarıyoruz?

Öyle ya… CNN, BBC, Reuters haber ajanslarının bize servis ettiği haberlerin kaçta kaçı doğru olabilir?

Ne dersiniz, bu olaya bir de bu gözle bakalım mı?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*