Yarım kalan proje

altDünya geneli ve ülkemiz üzerinde iman, Kur’ân ve İslâm Nur’unu söndürme faaliyetleri hiç durmamıştır.

İslâm ve Kur’ân düşmanları tarafından, tatbik sahasına konulan bu dehşetli proje, bu günde, gerçekleştirme faaliyetleri açık ve sinsice gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

Ülkemizde, ehl-i iman ve inandığı değerlere yönelik bu dehşetli projeyi Bediüzzaman Hazretleri deşifre etmiş ve akim bırakmıştır.

Şöyle ki; Bediüzzaman Hazretlerinin, Van’da bulunduğu yıllarda menfur projeden haberdar olur:

“Tarih 1316 hicrî (Milâdî 1899) gösteriyordu.

Gazetenin haberi şu idi: İngiliz müstemlekeler nazırı (Sömürgeler Bakanı) Gladiston, Kur’ân’ı eline alarak İngiliz Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada; “Bu Kur’ân Müslümanların elinde durduğu müddetçe, biz onlara hakikî hâkim olamayız. Ne yapıp edip ya bu Kur’ân’ı sükût ettirip, ortadan kaldırmalıyız veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız” der.

İşte bu haberi ve dehşetle suikast planını duyan Bediüzzaman, ruhunda volkan gibi kaynamaya başlayan hamiyet-i İslâmiye ile, nazarı cihan çapındaki İslâm hizmetlerine teveccüh etmiştir.

Evet, o tarihte o müthiş sû-i kast planının haberini duyar duymaz;

– Ben de dünyaya Kur’ân’ın sönmez, söndürülmez ebedî bir mu’cize olduğunu ilân edeceğim” diyerek planlamaya başladığı fikriyatını iki ana esasta topladı:

1- Kur’ân’ın ebedî bir mu’cize olduğunu gösteren, i’cazını tesbit ederek, bütün dünya din düşmanlarının planlarını zir-ü zeber etmek.

2- Camiü’l Ezher gibi büyük bir İslâm üniversitesi inşa ettirerek bu üniversitede hem Kur’ân ilmiyle, hem de fenni bilgilerle mücehhez talebe yetiştirmek.

İşte bu iki ana temel fikriyatını kuvveden fiiliyata çıkarmaya başlaması bu mezkûr tarihten itibarendir. Bu tarihten ta 1907’de İstanbul’a gidinceye kadar sekiz senelik bir zaman zarfında, bu iki projenin planını zihninde çizmiş hazırlamıştı.

Bir taraftan Kur’ân’ın mu’cizeliğini ispatlayan i’caz nüktelerini taharri ediyor, bir taraftan da İslâm üniversitesinin planını düşünüyordu.” (Mufassal Tarihce-i Hayat. A. Kadir Badıllı, 1:127.)

Bediüzzaman Hazretleri, “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez” bir nur olduğunu ispat gayretlerini telif ettiği bir çok eserleriyle göstermesiyle birlikte, Van’dan, Pasinler cephesine giderek katıldığı Rus harbinde cephede “İşaratü’l İ’caz” eserleriyle bu hususu öne çıkarıyor ve, şöyle diyordu:

“Şu İşârâtü’l-İ’câz adlı eserden maksadımız, Kur’ân’ın nazmına, lâfzına ve ibaresine ait i’câz işaretlerini ve remizlerini beyan etmektir. Çünkü, i’câzın mühim bir vechi, nazmından tecelli eder ve en parlak i’câz Kur’ân’ın nazmındaki nakışlardan ibarettir.

Saniyen: Kur’ân’daki anâsır-ı esasiye ve Kur’ân’ın takip ettiği maksatlar tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ile ibadet olmak üzere dörttür. Bu dört unsuru beyan edeceğiz…” (İşaratü’l İ’caz, s. 28.)

Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân’a yönelik tehlikeli projelerini püskürtme faaliyetlerinden ikincisi de, “Darü’l Funun” dediği eğitim projesini, “Medresetüzzehra” planıyla ele almasıdır.

Bu hususta ise şunları söyler:

“Şark Üniversitesi, bir merkez olarak âlem-i İslâmı ve bütün Asya’yı alâkadar edecek bir mahiyet ve ehemmiyette olduğundan, altmış milyon değil, altmış milyar masraf yapılsa elyaktır.” (Emirdağ Lâhikası, 781.)

Bediüzzaman’ın bu ehemmiyetli projelerinin tahakkuku, Birinci Dünya Harbi’nin araya girmesiyle maddeten geri kaldığı görülmektedir.

İslâm, Kur’ân ve imana dair yapılan olumsuz ve dehşetli faaliyetleri kapsayan projeleri yazdığı ve adına “Risale-i Nur Külliyatı” adı verilen Kur’ânî eserleriyle Bediüzzaman Hazretleri o malûm projeleri akim bırakmıştır..

Doğru tarih de bütün gücüyle buna şahitlik etmektedir..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*