Yazı üzerine

Yirminci yüzyılın başından beri savaşlar artık yazıyla, yani harflerle olmaktadır. Evet, eskinin silâhlarla olan savaşlarından ziyade, yazıyla yapılan savaşlara geçildi. Artık fikirler savaşıyor.

Fikri üstün olan galip geliyor. Nükleer ve gelişen savaş silâhları bahsimiz haricidir. Onlar ortalığı kasıp kavuruyor, ama kesin bir netice alamıyor.

Demek ki; “Elbette nev-i beşer, âhir vakitte ulûm ve fünûna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. ….” hakikati gerçeğe dönüşmekte ve dönüşmüştür. Yani ilmi olan, fikrini, sözünü iyi, belâğatlı söyleyen ve ifade eden üstün olacaktır. “ … Hatta insanlar kendi fikirlerini birbirlerine kabul ettirmek ve hükümlerini birbirine icrâ ettirmek için, en keskin silâhını; cezâlet-i beyandan ve mukavemetsûz kuvvetini belağat-ı edâdan alacaktır.” (Sözler) Aksi hâlde, o güzel ve insanlığı kurtaracak fikir ve sözler, gerçek kıymetini gösteremeyecektir. Zira; “güzel bir yemek, berbat bir tabak içerisinde takdim edilirse yemeğin değeri de düşer.”

Yazıyı güzel yazmak, fikirleri belâğatlı bir şekilde ifade edebilmek insanı diğerlerine karşı üstün kılacaktır. Evet; “Hiçbir harp, harf harbi kadar müthiş ve tesirli olamaz.” Artık söz, güzel ifâde edilebilen yazıda, dolayısıyla harflerdedir. Kalemlerini iyi kullananlar muhatap ve muarızlarına karşı üstün vaziyette olurlar ve onları içten fethederler. Böylelikle ferdi ikna ederek kalbinden ve beyninden yakalayabilirler.

Devletler ve milletler arasında yapılagelen soğuk savaşların kaderini; sıcak savaşlar, yani harflerle yapılan harpler neticelendirmektedir. Zaten devletlerarası harpleri; rejimler ve harflerin merkezde olduğu fikirlerin tezahür etmesiyle müessir kılmaktadır.

Söz konusu harfler olunca, asıl alfabemiz olan Türk alfabesi Orhun Kitabelerinde kalmıştır. İslâmiyeti kabul etmemizden bu yana da Kur’ân harflerini kullanagelmişiz. Osmanlı Devleti de bunu Arapça ve Farsça kelimelerle zenginleştirerek ‘Osmanlı Türkçesi’ni ortaya çıkarmıştır. Ve Kur’ân harfleriyle yazılan bu dili, yüzyıllarca kullanmışızdır. Yakın tarihimizde yasaklanan bu yazı ve harfler yerine Batı’dan alınan harfler, Türk alfabesi olamaz ve kendimizi bu harflerle zaten tam olarak ifâde edememekteyiz.

Bize düşen bundan sonra yazabilenlerin fikirlerini güzelce ifade ederek mevzideki yerlerini almak olacaktır. Böylece güzel fikirler ve düşünceler, belağat ve cezaletle ifade edilerek harf savaşlarının galibi olunacaktır.

Bir de ‘söz uçar, yazı kalır.’ Fikirler yazılmadıkça hep nazariyede kalır ve istifade edilmez. Yazıya dökülen güzel düşünce ve fikirler bir kıymet ifâde eder. Okullarımızda, öğrencilere sık sık yazı çalışmaları yaptırmak ve sözle ifade edemedikleri fikir ve düşüncelerine kapı açmak gerektir.

Düşmanlarımız gazete ve mecmualarıyla (ayrıca TV ve internetle) harp harbini çoktan başlatmışlardır. Paramızla aldığımız bu mevkuteler kendimize bir ihanet olsa gerektir. Onların edep dışı ve ahlâksız yayınları kendilerinde olmayanları da bizden almaktadır. Evimizde ve çevremizde bunların tesirlerini çokça görmekteyiz. Demek ki, yazının ve harf harbinin kıymet ve mahiyeti daha net bir şekilde anlaşılmış olmaktadır. Çağımızın bu tesirli imkân ve vasıtalarını iyiye ve güzele kullanırsak insanlığa da büyük hizmetler etmiş olacağız.

Bir de yazmak için evvelâ çok okumak gerektir. Bir kitap yazmak için bir (veya en az yarım) kitaplık okumak icabeder.

Faydalanılan kaynaklar da, hakikatli ve iyi cinsten olmalıdır. Zira; “Ecnebilerden alınan maddî bilgiler, sanat ve terakkiyata ait ise lâzımdır. Sefahete dair ise muzırdır.” (Mesnevi-i Nûriye) Vesselâm.

İsmail Hakkı Avcı

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Çok güzel ve ayrıntılı bir yazı olmuş. çok istifade ettim, sağolun.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*