Yeni Asyacılar, safları sıklaştırın!

Yeni Asyacılar, safları sıklaştırın!

Çünkü; siyaset alanında hareketlilik başlayınca, sizin içinize bazı parazit fikirler üflenmeye başlanır.

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; başta nefs-i emmâre, şeytan, vehim, şuursuz kör hissiyat, heves, âsab, hissiyat, hodgâmlık, üstünlük meyli, riya, rekabet vb. fıtratınızdaki birçok hissin tesiri ve sarmalındasınız. Teyakkuzda ve uyanık davranınız.

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; bu asırda; “ihlâsa” talipseniz, menfaatten uzak bir yolda Allah rızasını öncelemişseniz, mütevazilik, hasbilik, samimiyet ve fedakârca bir mesleğe tabi olmaya karar verip bir kudsî dâvâya baş koymuşsanız; o zaman dost-muhalif her taraftan gelecek; hakarete, saldırıya, tezlile, iftiraya, karalamaya, ithama, dışlanmaya “şahs-ı maneviniz” adına hazırlıklı olacaksınız demektir.

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; “size ıztırap verecek, yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikeler”dir. Hariçteki tehlikelere karşı koymak kolaydır. Düşmanı sezememek, can damarını koparanı, kanını içeni tanımamak, en büyük hasmını dost zannetmekten dolayı cemiyetin bünyesinin buna dayanamayacağından, korkun! Basîret gözünün körleşmesinden korkun! İman kalesinin tehlikesinden korkun! Şahsınızın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeyin. İman kalesinin istikbâli ve selâmeti için fedakârlıktan çekinmeyin. (Tarihçe-i Hayat, s. 543)

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; hiçbir müfsidin “ben müfsidim” demediğini, daima suret-i haktan göründüğünü, bâtılı hak gördüğünü biliyorsunuz. O zaman siz mihenge vurmadan almayınız. En itimat edilebilecek insanların bile bilmeden ifsad edebileceğini biliyorsunuz. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. (Münâzarât, s. 49)

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; siz şunu bilirsiniz: Risale-i Nur’un, imansız ve emansız cin ve insî düşmanları onun çelik gibi metin kalelerine ve elmas kılıç gibi kuvvetli hüccetlerine mukabele edemediklerinden çok gizli desiseler ve gizli vasıtalarla, haberleri olmadan hizmet erlerinin şevklerini kırmak ve onlara fütur vermek, onları vazgeçirmek cihetinde şeytancasına hücum edip darbe vurduklarını biliyorsunuz. (Kastamonu Lâhikası, s. 23, M. No. 18)

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; siz “saygının” gerçek anlamını bilen, “büyüklüğün ve büyüklerin” konum ve makamını idrak eden bahadırlarsınız. Onun için; bir büyük adama, bir veliye, bir şeyhe ve bir büyük âlime karşı nasıl hür olunabileceğini, onların meziyet ve faziletlerinin esiri olmayacağınızı, velâyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ninin tevazu ve mahviyet olduğunu, tekebbür ve tahakküm olmadığını, tekebbür edenin sabiy-yi müteşeyyih olup sizin de o cihette büyük tanımamanız gerektiğini biliyorsunuz. (Münâzarât, 59/60)

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; siyaset ve bezirganlığının kol gezdiği İslâm ve Anadolu coğrafyasında ondan manen çok uzaklara kaçışı yaşayan asrın manevî tabibinin; konuşma ve sözleriyle siyasetle meşgul olup himmetleri tahrik etmediğini, “İslâmiyet hakîkatinin bütün siyasetlerin üstünde olduğuna, bütün siyasetlerin ona hizmetkâr olabileceğine; hiçbir siyasetin İslâmiyeti kendine âlet etmesinin haddi olmadığına” dikkat çektiğini biliyorsunuz. (Tarihçe-i Hayat, s. 87)
Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; siz dünya cereyanlarının, husûsan siyaset cereyanlarının, harice bakan cereyanların, sizi tefrikaya atmaması gerektiğini, karşınızda ittihat etmiş dalâlet fırkalarının sizi perişan etmemesi gerektiğini, bu zamandaki siyasetin kalbleri ifsad edip, asabî ruhları azap içinde bıraktığını; selâmet-i kalb ve istirahat-i ruh isteyen adamın siyaseti bırakması gerektiğini, şimdi küre-i arzda herkesin ya kalben, ya rûhen, ya aklen, ya bedenen gelen musîbetten hissedarlıktan azap çekip, perişan olduğunu söyleyen Üstada tabi olup, bu mesleğini devam ettiriyorsunuz. (Tarihçe-i Hayat, s: 283)

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; şu dehşetli ve ibretli bir ders ve nasihat olan: “Sakın! Sakın! Şimdiye kadar mâbeyninizdeki fedâkârâne uhuvvet ve samîmâne muhabbet sarsılmasın. Bir zerre kadar olsa bile, bize büyük zarar olur. Bizler, birbirimize, lüzûm olsa rûhumuzu fedâ etmeye, hizmet-i Kur’âniye ve îmâniyemiz iktizâ ettiği halde, sıkıntıdan veya başka şeylerden gelen titizlikle hakîki fedâkârlar birbirlerine karşı küsmeye değil, belki kemâl-i mahviyet ve tevâzu ve teslimiyetle kusuru kendine alır; muhabbetini, samîmiyetini ziyâdeleştirmeye çalışır. Sizin ferâsetinize havâle edip, kısa kesiyorum.” diyen derse kulak verip inşikaktan uzak kalınız. (Tarihçe-i Hayat, s: 514)

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; Risalelerin bandrol yasağı ve devletin tekelleştirme tuzağı konusunda sahte vaadlere ve tuzaklara karşı dikkatli olmalısınız.

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü;  1982  yılında 12 Eylül Anayasası oylamasındaki “şeref madalyası imtihanınız” hâlâ tarih sahnesindeki yerinde duruyor. O nifak kokan Anayasa taslağına o zaman sahip çıkmayan bir siz, bir de “solculardı!” O zaman da: “Komünistlerle birlikte hareket ediyorsunuz!” hakaret ve suçlamasına en ağır bir şekilde sizler maruz kalmıştınız. Hem de % 8’in içinde kalarak. Bizzat en yakın dost ve kardeşlerimiz tarafından dışlanıp hakaretlere uğramıştınız! Münafıkane hazırlanan anayasaya kocaman bir “Evet!” dedirtilen değerli ağabeylerimiz ve varisler bu oyuna kalkan edilmişlerdi. Onların kimisi sağ, kimisi Rahmet-i Rahman’a kavuştular. Fakat onların adına, onları istismar ederek birilerinin “kararlar!” aldıkları da malûmunuz. Onlar saf ve temiz insanlar. Bizim terbiyemiz onları gıybet etme ve tenkit etmeye asla müsait değil. Sadece hakkın hatırı için bir tesbit yapmak durumundayız. Neticede, yıllardan beri Türkiye bu cendereden kurtulamadı, hâlâ kıvranıyor. O cenahtan birinden: “Anayasa adı altında bize ne büyük bir zoka yutturulmuş!” sözünü bu fakir tam 26 sene sonra bizzat duymuştu. Ama “atı alan üsküdarı geçmiş” ve yapılan yanlışlığı sonradan varılan bu pişmanlık ortadan kaldıramamış, tahribatı düzeltememişti.

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; şahs-ı maneviyi yaralamamak için buna mecbursunuz. “Ağabeylerin” safiyetlerinden istifade edip kullanan art niyetli malum çevreler geçmişte “Kutsal İttifak” bildirisi yayınlamışlar, tatbikatını da güzelce yaptırmışlardı! Tabiî siz yine aykırı davranmıştınız! Hak namına bu aykırılığa devam etmek için saflarınızı sıklaştırın!

Yeni Asyacılar, safları sıklaştırın!

Size; “halkçı-ırkçı ittifakına takıldınız!” aymazlığını isnat edenlere hiç aldırmayın.

Şimdi MHP’li, CHP’li olmayan, onlar tarafından sadece Cumhurbaşkanlığına aday gösterilen, Demokrat bir aile ve çizgiden geldiğini her fırsatta beyan eden “adam gibi adam” bir akademisyen var. İslâm Birliği Genel Sekreterliği görevini sekiz sene şerefiyle, lâyıkıyla yapmış. Daha birkaç ay önce iktidar her konu gibi onu da istismar etmişti. O görevden ayrılırken övgüler yağdırarak sahip çıkmışlardı; “İslâm Birliğine Bir Türk Genel Sekreteri biz getirdik. Ekmeleddin Bey bizim başarımızdır, Türkiye’yi dünyada ve İslâm âleminde en yüksek seviyede biz temsil ettirdik” diye naralar atanlar, bu değerli şahsiyet “Cumhurbaşkanı adayı” olunca kendilerine ters düşerek, şu anda ona ağza alınmayacak, yakışıksız sıfatlarla iftira ve karalamayı insafsızca devam ettiriyorlar. Çok yazık! Va esafa!

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

“Medâr-ı nizâ meseleleri meşveret etmeye devam ediniz. İşi çok sıkı tutmayınız; herkesin bir meşrepte olmadığına dikkat ediniz. Müsamahayla birbirinize bakmanın elzem olduğunu unutmayınız.” Bu meâlde ders veren Üstadın meslek ve meşrebini takip etmeye devam ediniz.

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; sizin geçmişte bir yanlış kararınız yok. Başınızı öne eğdirecek, yüz kızartacak, hakka ve halka karşı bir ayıbınız ve icraatınız yok. Kimseye iftira, hakaret, rekabet, kin ve hasımlığınız yok.

Yeni Asyacılar safları sıklaştırın!

Çünkü; ülke duâ bekliyor, Müslümanlar duâ bekliyor. İslâm âlemi duâ bekliyor, mazlûmlar duâ bekliyor.

Manevî atmosferin tesirinde günah ve kusurlarımıza istiğfar olan kusurlarımızı bilelim. Hatalarımızın muaccel cezası olan elem ve azaplardan kurtulmaya gayret edelim. En güzel günler ve hizmetler sizlerin, size duâ edenlerin, sizin gibi sağlıklı ve istikametli düşünenlerin, meşveretle iş görenlerin ve sizi sevenlerin olsun.

NOT:
Geçmiş Kadir Gecenizi ve gelecek mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, yaşadığınız müddetçe hayır ve hasenatla dolu bir ömür sürerek Cenâb-ı Hakk’ın rızasına nail olup, huzuruna ulaşmanızı niyaz ediyorum. Duâlar ederek, duâlarınızı bekliyorum.  N. E.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*