Yeni Asya’nın 42. Yılı

Geçen yıl Yeni Asya’nın kuruluş yıldönümünde “41. kere maşallah” denmişti. Bu yıl da 42 kere maşallah demekten kendimi alamadım.
Gerçekten önemli isimlerin davet edildiği bir gece yaşandı Fırat Kültür Merkezi’nde. Bir kere Yeni Asya’nın kuruluşunda ve gazetenin mizanpajında özel katkısı bulunan Bab-ı Ali’nin yaşayan tarihi Gürbüz Azak’ın orada bulunması önem arz ediyordu.

Daha sonra Can Kardeş dergisinin de kurucularından olan Azak, kendine has nazik üslupla anlattığı hatıraları dinlerken o günlere döndük.
Özel sohbetimizde kendisinin bir kenarda durmasını yadırgadığımı ve bir gazetede yine köşe yazmasını istediğimde, ancak kitap yazabilecek kadar zaman ayırabildiğini söyledi. Yakında Kültür Dairesi Başkanlığının talep ettiği bir kitabı bitirdiğini ve detaylarını anlattı bana. Anadolu Cayır Cayır kitabını halen zevkle okuduğumu hatırlattım. Biliyorsunuz bu kitap Yeni Asya Yayınları’nda “Nedim Gürbüz” imzasıyla kaleme alınmıştı. Hele “Besim Beyin Kuşları” hikayesi (Atlar Hazır mı kitabından) hala hafızamda. “Hikaye değil” dedi gülümseyerek “O yaşanmış gerçek bir dramdır.”

*

İbrahim Özdabak’ın 30. Sanat Yılı da bu geceyle birlikte anıldı. Özdabak’ın emek mahsulü eserleri “Her yüze bir tebessüm” sloganıyla çıkardığı albüm aslında 30. sanat yılının bir nüvesi hükmünde. Eğer geçmişte çizdiği karikatürlerle birlikte basılmış olsaydı, o kitaptan 3 adet daha çıkmış olmalıydı. Yeni Asya’nı hafızalarından bir tanesidir Özdabak. Vehip Sinan’dan sonra “sağ basına” karikatürleriyle damga vuran önemli bir isimdir.
Bu bakımdan Özdabak’a bir saygı niyetiyle basılmış olan bu karikatür albümü, gelecek nesiller için de kalıcı bir eser mahiyetinde.

*

Kıymetli yazar Mustafa Özcan’ın Yeni Asya’da huzur içinde çalıştım demesini yabana atmamak lazım. Çalıştığı gazeteler arasında en uzun zaman dilimi Yeni Asya’dır. Tam 11 yıl… “Bununla iftihar duyuyorum” diyor. “Hiçbir zaman gazetenin tirajını konu etmedim, çünkü önemli olan misyondur” dedi.
Birlikte çalıştığımız dönemler çok şeyler öğrendik ondan. Halen beraber bazı programları birlikte yapıyoruz. Haftada bir buluşur, günün olaylarını gazeteci perspektifiyle değerlendiririz.

*

Kürsüde yazar Mü’mine Güneş Yeni Asya ile ilgili hatırasını anlatırken Dr. Sadullah Nutku’dan bahsetti. “O kadar sakin bir görüntüsü var ki, ona bakarken dinlendiğinizi hissedersiniz” dedi.
Oğlu, kıymetli Prof. Dr. Mustafa Nutku’da yazı hayatına “babamın sayesinde başladım” der. 
Bir hatırasını nakletti:
“Babam, evvela Babıali’de Sabah gazetesinde ‘Doktorum’ köşesini yazmaya başladı. Ben de temize çekiyordum, editörlük gibi bir görev yapıyordum. Bu sayede Babıali’ye gidip geliyordun, o sıralar doktora öğrencisiydim.Yeni Asya çıkmadan önce, İttihat gazetesi çıkıyordu. İttihat gazetesi haftalık çıkmaya başlayınca, Mustafa Polat’ın teşvikiyle Ayasofya’nın cami olması ile ilgili bir yazı verdim. Üniversitede göreve başlayınca da ayda bir defa yazı gönderdim. Hala da fırsat buldukça yazıyorum. Yeni Asya benim için bir başlangıç. Mustafa Polat da bu çalışmanın teşvik edicisi oldu.” Değerli hocamıza daha uzun ömürler diliyoruz.

*

Kitapları çok satan değerli eğitimci yazar Vehbi Vakkasoğlu “Yeni Asya irfan ocağımız oldu” diyor. “Yeni Asya ilk göz ağrımdır. İlk sevdalar unutulmaz. Bu gün eğitim hayatında, basında adını duyurmuş birçok insanın da ilham kaynağıdır” diyor.

*

Edebiyatçı yazar İslam Yaşar Yeni Asya’nın yüz akıdır. Bu gün bile, ilk günkü heyecanı yaşayan ve hisseden bir kalemdir.
“Gazeteye ilk yazmaya başladığımda bizim camiamızda edebiyat yoktu. Bizim camiamızın hikayesi, romanı yoktu. Ben makale gibi fikir gibi yazıdan ziyade adımımı ilk adımı hikaye ile attım. İlk hikayem Anadolu’da bir köy hikayesidir. İstanbul gibi büyük bir şehirde Anadolu’da ismi bile bilinmeyen bir köyün macerasını anlatıyorsunuz. Böylece Risale-i Nur muhtevası; köyle şehri ilk defa benim hikayelimde karşılaştırdı diyebiliriz” diyor.
Yaşar, “Yeni Asya bizim biraz da kimliğimiz. Şahs-ı manevi ne kadar diri ve canlıysa bu hasırla da o kadar canlıdır” diyor.

*

Kimler yoktu ki, o akşam. Değerli müzisyen dostum Ali Oktay’ın “Nice badireler atlattık” cümlesi önemliydi. Yine müzisyen olan Mehmet Akça “Yeni Asya gazetesinin başyazarı Bediüzzamandır” demesi mükemmel bir teşbihti.

*

Hülasa, kimse bizi Yeni Asya’dan kopmuş tesbih taneleri gibi görmesin.
Biz hala bir ve bütünüz. Her ne kadar bedenen başka yerlerde gibi görünüyorsak da, gönüllerimiz sıkı sıkıya bağlıdır. Rabbim bu birlik ve beraberlik içinde ruhumuzu kabzetsin.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Muhterem kardeşim davut bey, kaleme aldığın şu makale özellikle de son parağrafın sahiden fevkalede güzel tüm bediizzaman sevdalılarının düşünmesi, yapması, ve hayat felsefesi olarak hayatında yaşaması gereken olmazsa olmazlarından olması gerekir diye düşünüyorum sizi tebrik eder muhabbetle kucaklarım

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*