Yeni Asya’nın başlattığı süreç

Gazetemiz Yeni Asya, bugünkü sayısıyla 43. yılı geride bırakmış ve 44. yılın ilk sayısına ulaşmış bulunuyor. Türkiye gibi ekonomik ve siyasî gündemi çok hızlı değişen bir ülke için 43 yıl istikrarlı bir yayın hayatı sürdürmek çok kolay değil. Allah’a şükürler olsun ki Yeni Asya bu güne kadar bunu başardı. Okuyucularının duâ ve desteğiyle bundan sonra da başarır ve başaracak inşaallah.

Biliyorsunuz, Türkiye’nin yakın tarihi “millete karşı ve ona rağmen başlatılan süreçlerle” doludur. Bu “süreç”leri sadece tarihe geçmiş olan askerî darbelerle de sınırlayamayız. Elbette bu darbeler, “süreç”lerin en zararlı olanlarıdır, ama onlar haricinde de millete rağmen ve ona karşı başlatılan hareketler vardır. “Devrim”leri bu gözle değerlendirmek pek de yanıltıcı olmaz.

“Farklı bir darbe” olduğu planlayanlarca da ifade edilen 28 Şubat 1997 süreci de bunlardan biridir. İşte Yeni Asya, yayın hayatı boyunca hem geçmiş “süreç”lerin asıl mahiyetini deşifre etti hem de yeni planlanan süreçlere itiraz etti. Belki 1960 darbesi yapıldığında Yeni Asya yayın hayatına atılmamıştı, ama gündeme her geldiğinde 27 Mayıs 1960 darbesinin millete rağmen yapılan bir hareket olduğunu ve darbecilerin asıl hedeflerinin milletin iradesine, inancına ve değerlerine ket vurmak olduğunu ortaya koydu.

Yeni Asya’nın 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat 1997 sürecindeki tavrı da dikkat çekicidir. Bir dönem okuyucu ve sonrasında çalışanı olarak Yeni Asya’nın bu cesur ve kararlı mücadelesine şahidiz. 12 Eylül 1980’in şartlarını bugün hatırlayan var mıdır? 12 Eylül’ü bir yana bırakalım, ‘dünkü’ 28 Şubat 1997 sürecinde yaşananları kaç kişi hatırlıyor? O süreçte millete kurulan tuzaklara itiraz eden ve bunu en uygun lisanla dile getirenlerin başında Yeni Asya vardı. Çünkü Yeni Asya, ilhamını Kur’ân’ın asrımıza bakan tefsiri Risale-i Nur eserlerinden alıyor. Ve bu bağ devam ettiği müddetçe, hakkın ve haklının yanında olmayı da sürdürecek inşaallah.

Başka vesilelerle de ifade etmeye çalıştığımız gibi Yeni Asya’nın bu tavrı, yasakçılara, millete tuzak kuranlara karşı yeni bir ‘süreç’in de başlamasına vesile oldu. Daha sonra yayın hayatına atılan başka gazeteler de bu yolu takip etmeye çalıştı. Yeni Asya’nın, mütedeyyin camianın öncü gazetelerinden olması sadece bir tesadüf olmasa gerek. Hakkın ve hakikatin gür sesi olmak için yola çıkan gazetemizin dikkat çeken vasıflarından biri de “Gelene ağam, gidene paşam” dememesidir. Bu tavrın, günün şartlarında anlaşılmadığı dönemler de olmuştur. Hatta bu tavır sebebiyle maddî anlamda büyük kayıplar, ‘ön kesme’lerle karşılaşılmıştır. Ama uzun dönemde Yeni Asya’nın tavrının tutarlı olduğunu zaman göstermiştir. Bugün, geçmiş yıllarda yayınlanan manşetlerimizle, sayfalarımızla övünebiliyorsak, sebebi “yanlışa yanlış, doğruya doğru” diyebilme kararlılığımızdır. Muhtemelen Yeni Asya da bir ‘durak’ta bekleyip, gelen ‘ilk otobüs’e binebilirdi. Fakat o zaman Yeni Asya süreci değil, başka bir süreç başlamış olurdu.

Allah’a şükürler olsun ki okuyucularımızın “âh”ını alacak yanlışlara imza atmadık. İtidalli, kararlı ve ümit veren bir gazete olmaya çalıştık. Maddî menfaatler uğruna değerlerimizi feda etme hatasına düşmedik ve kararlarımızın temelinde “meşveret ve şûrâ” olduğu sürece de inşaallah düşmeyiz.

Neticede, millete dayanmayan ‘süreç’ler sona ererken Yeni Asya’nın başlattığı hakkı savunma ve haksıza itiraz ‘süreç’leri kök salarak devam ediyor. Temennimiz, millete rağmen başlatılan süreçlerin neticesiz kalmaya mahkûm olduğunu, o süreçleri başlatanların da anlaması. Bu anlaşılırsa Türkiye pek çok badireyi atlatır ve devlet millet kaynaşması da kolayca temin edilir.

Yeni Asya, darbeler ve millete rağmen başlatılan süreçlerin çıkmaz sokak olduğunu 43 yıldır haykırdı, dünyanın sonuna kadar da inşaallah haykırmaya devam eder…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*