Yeni Asya’nın yolu

Hani “ne bayramdır, ne seyran” tabiri var ya; durup dururken bu başlık, bu tabiri çağrıştırabilir. Hani, Yeni Asya’nın yayın hayatına adım atışının sene-i devriyesi veya daha başka fevkalâde bir sebep olsaydı, hissiyatımız daha bir aşkla kalemin akışında deveran edecek ve bizi rahatlatacaktı.

Ama durun, hemen bir müheyyiç ve müessir sebep geliverdi aklıma galiba..

Meselâ, şu bandrol meselesi!..

Basılan Risale-i Nur eserlerinin satışa sunulabilmesi için gerekli olan müsaadenin (bandrol) ilgili bakanlıkça verilmemesi. Geçen bir yazımda buna kısaca bir değinmem, bu meselenin dışında seyreden kadim bir dostumun dikkatini çekmiş ve mail atarak, “meselenin özü nedir” diye sormuş:

-Risale-i Nur’un basımına mı müsaade edilmiyor, yoksa ne?

Biraz da hükûmet yanlısı olduğu için, sözü “Risale-i Nur her tarafta gürül gürül satılıyor” demeye getirmiş.

Anlaşılan odur ki, kamuoyu bu meselenin bayağı yabancısı!

Olacak elbette!..

Yolu, Risale-i Nur ile açılan, hedefi Risale-i Nurların neşri, maksadı Bediüzzaman’ın fikirlerinin hayata geçirilmesi olan Yeni Asya bile, bu bandrol yasağıyla ne yapılmak istendiğini hemen çözebilmiş midir?

Çözer çözmesine de; bu meseledeki muhatapları “samimî” değiller. Açık ve net konuşmuyorlar. Bir şeyleri saklıyorlar!

Gûya bu hususta Bakanlığa müracaatta bulunulmuş!

Vay vay!.. Meğer her müracaatı hemen dikkate alan devletlûlerimiz varmış da, haberimiz yokmuş!

Pekâla Yeni Asya’nın bu hususta yaptığı müracaatlar, müracaattan sayılmıyor mu?

Yâ “hak arama” noktasında yapılan teşebbüsler? Bunca yazılanlar, çizilenler?

Yani hak arama noktasında yapılan müracaatlar geçirsiz, ama (varsa) haksızlık hesabına geçebilecek maksatlı ve siyasî bir müracaat geçerli, öyle mi?

Ağaca balta vurmuşlar, “sapı bendendir” demiş!

Ya Yeni Asya’nın tekerine çomak sokanlar!..

Hem de neymiş? Risale-i Nurları sadeleştirmenin önü böylece kesilecekmiş!

Hak ve hakikatın sesi kısılarak mı? Yeni Asya’nın yolu kesilerek mi?

Yaklaşık üç ay önce âniden karşılaşılan “nevzuhur” bir hâdisedir bu!..

Böyle bir bandrol yasağının varlığı, Yeni Asya’nın bir müracaatı vesilesiyle anlaşıldı. Yeni basılan ve satışa hazır olan Risalelere “bandrol” için müracaat edilince, “yasak” ortaya çıktı.

Hani “eski köye, yeni âdet” tabiri var ya; bu mantıksız muamele, bu mâlûm tabiri de, “tabirler mezarlığına” defnedecek nitelikte. Hani söz gelimi “nitelik” dedikse de, bu düpedüz bir niteliksizlik, bir “gericilik”, bir insafsızlık, bir haksızlık, bir adaletsizlik, vesaire. Bu minval üzere dilediğiniz kadar sıralayınız. Bu düpedüz, “eski serbestliğe, yeni yasak”tır, “eski hak sahipliğine, yeni haksızlık”tır!..

Şairin dediği gibi, “Evvel yok idi, iş bu rivayet yeni çıktı.”

Demek ki, “adalet ve kalkınma” iddiasıyla yola çıkanlar, adalet kalkınma adına mı böyle bir yola başvurdular?

Bunu da zaman gösterecek!

İnsanlık adına, İslâmiyet hesabına, millet namına nasıl bir adalet ve kalkınmaya imza atıldığını (!) tarihler yazacaktır!

İlim ve irfan sahasına bu vesileyle nice güneşler doğacaktır!

Ve bunu sağlayanlar dünya durdukça unutulmayacaklardır!

Bu son ifadede telmih ve kinaye aramayınız!

Bunu dosdoğru ve ayn-ı hakikat olarak ilân ediyoruz. Böyle bir uygulamaya ön ayak olanlar, asla unutulmayacaklardır.

Yeni nesiller, onları ibretle anacaklardır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*