Yeni sosyalistler feminizm ve diversity ile iktidara geliyorlar

Bugün kadının hukuk önündeki eşitliğini değil, artık iktidarını konuşuyoruz.

Elbette dünden bugüne hazırlanmış bir proje değildi. Avrupa’da Sanayi Devrimi’nin yuvasından çıkarıp fabrikalarda ve sokakta mağdur ettiği bir kadın vardı. Ve aynı piyasada, bütün mağduriyetlerden “sınıf çatışmaları“ için; işçileri, köylüleri, talebeleri, göçmenleri ve diğerlerini “mağdur sınıflar“ halinde projeleyen bir materyalist felsefe vardı. Çok uzun ve zamana yayılmış bu hikâyenin Margaret Thatcher ile gerçekleşebileceğini ispat ettiren Karl R. Popper ve arkadaşları, projeye daha büyük bir iştiha ile sarıldılar. İrtibat içinde oldukları ülkelerden belli kız öğrencilerini meşhur üniversitelerde yüksek burslarla okutarak, mücadeleleri için binlerce elemanı techiz ettiler. Thatcher, en az Soros kadar Popper hayranıydı. Ve pozitif ayrımcılık ile (ismi üzerinde, adaletsizce kadını kayırmak) 1980’lerden 2000’li yıllara kadının arkasına gizlenerek gelindi. Neo liberallerin neoconlarca desteklenen bu projeleri aracılığıyla, demokrasi ile idare edilen ülkelerin meclislerine gizlice “kadın kotası“ getirdiler.

Ve daha sonra, Kohl aracılığıyla Angela´nın ellerinden tutarak Alman demokrasisini Karl Popper’in şakirdesine teslim ettiler. Angela´dan sonra, kapılar AB’nin de imkânlarıyla sonuna kadar açıldı. Burada Soros’un finanse ettiği Turuncu devrimlerin kahramanı Julya Timoşenko ile Thatcher’in yolunda yürümüseni istedikleri Theresa May’ı da unutmayalım. Baltık’da demokrasiyi karıştırmada koçbaşı İngredia Grybaskaite de feministler için önemli bir köşe taşı sayılıyor. Avrupa’da bürokrasi ve siyaset kadınlara idare öyle bir teslim edildi ki; birçok erkek bile buna imrenerek cinsiyet değişimine koştular. Biyolojik bazı erkekler, kadın cinsiyetinin bu üstünlüğünün etkisinde kalarak, hemencecik kadın karakterine büründüler. Tabiat ile taban tabana zıt bu sapık yapı öyle bir saha kazandıki; Berlin gibi büyükşehirlerin belediye başkanlarına ve hatta koca Alman Devleti’nin dış işleri bakanlığına bu karışık karakterli insanlar siyasetçi olarak vazifelendirildiler. Bürokrasi ve siyasette kariyer yapmak için neredeyse ön şartların başında kadın olma esası getirildi. Her alanda kadın çok avantajlı olunca, AB‘nin moturu Almanya’da Merkel, siyasetteki vurucu timini, hem eyaletler bazında ve hem de federal düzeyde kadınlardan seçti.

Avrupa’da “ailenin tahribatı tarihi” çerçevesinde von der Leyen’in hikâyesini, tarih araştırmacıları detaylıca yazacaklardır. Ve AKK diye nitelenen Anne Karrenbauer- Kramp’ı arkasında temsilci bırakmak isteyen bu dalganın, başta Rusya olmak üzere bir çok ülke siyasetçilerince nasıl dalgaya alındıklarını görüyorsunuz. von der Leyen oyun gereği Aile Bakanlığı ile başlamıştı, çalışmalarına. Ve Almanya’daki kadın, 1920’lerdeki Vera Schmidt ve Lenin projelerindeki gibi tamamen evden, kiliseden ve çocuktan koparılarak ekonomiye yöneltildi. Leo Troçki ile Lenin’in düşünceleri istikametinde, Jung ile Freud’tan psikoanaliz öğrenen ve bu çalışmalarıyla “kadının cinsi hayatı dahil” fıtratının nasıl tahrip edileceğini ders veren Sabine Spielrein’in “bu akımdaki” üstün gayretleri asla unutulmamalıdır! Ve sonra da kadının orduları nasıl komuta ettiğini ispat etmek, aynı zamanda neocon tezgâhı olan McKinsey Şirketini de Almanya’nın resmî sistemine entegre etmek bu cereyanın elemanlarına savunma bakanlığı yolu açıldı. Siyasette Feministlerin dişi aslanı olarak bilinen bir hanımefendi’nin Kuzey Irak ve Suriye’deki terör örgütlerine silâh sevkini ve onları eğitmek üzere uzman gönderdiğini öğrenmek isteyenler, medyayı tıklayabilirler. Von der Leyen’den sonra Orduları idareye gelen AKK’nın beceriksizliği ve bilhassa Ruslar’a maskara olması, bu projenin başarısız olduğunu ortaya koyuyor.

Kadını ülkelerin başına değil, dünya idaresine hâkim kılmak isteyen demokrasi karşıtlarının Sarkozy’nin has elemanı Christine Lagarde´yi önce İMF´ye ve daha sonrada Frankfurt´taki Avrupa Bankası’nın başına getirmeleri de elbette tesadüf değildir. Von der Leyen’in Macron’un yardımıyla Avrupa Birliği sekreterliğine getirilmesinin demokrasi ve AB kriterleriyle izah edilemeyeceğini de hikâyenin Avrupa ayağına şimdilik nokta koyalım.

Şimdi bu hikâyeyi dinleyenler, bizim kadınların siyasete, iş dünyasının idaresine, bürokrasiye ve sivil toplum idaresine gelmelerini istemediğimizi zannedebilirler. Doğru demokrasilerde ve Müslümanların idareye tamamen hâkim oldukları dönemdeki kadınların sosyal hayattaki rollerini, pozisyonlarını, siyasetteki misyonlarını ve akademideki çalışmalarını farklı bir yazıda inşaallah ele alacağız. İslâm dininin temel esaslarını bilmeyerek, tarihten habersiz ve medeniyet ve bilim tarihini yazan kitapların kapağını hiç açmamış müfterilere şurada cevabî bir cümle yazmamız, elbette hakikati incitir. Bu arada, özel şartları cihetiyle siyasette öne çıkmış kadınları “feminizm“ salgınından da tenzih edelim. İndira Gandi, Golda Meyir, Benazir Butto ve Hillary Clinton gibi başka saiklerle siyasete girmiş kadınları diğerlerinden ayırıyoruz.

Kadının Batı’da mağdur edilmesinin temel sebebini, Hıristiyanlığın bir şeriatı olmamasına bağlamak da çok mantıklı olur. Tarihî tekâmüller, sanayi devrimleri, ihtilâller ve medeniyetin yeni açılımları, insanlara belli bir ölçü veremediğinden; elbette kaos, kargaşa ve anarşi ile gelecekti, Avrupa. Fakat iki yüz seneye yakındır, Müslüman kadını da ifsad etmek isteyen Marksist ve semavî dinlere düşman felsefeyi diğer cereyanlardan tamamen ayırmamız gerekiyor. Zira burada bilinçli bir yıkım söz konusu. Evvelâ kadınları mağdur ettiler. Sonra kadının fıtratını ve kimyasını bozdular. Ve şimdi de kadının arkasına saklanarak “Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde” 11 Eylül´den sonra yarım bıraktıkları ihtilâllerini tamamlamaya çalışacaklar. Çin ile ittifak içinde olduklarını da göreceğiz. Bütün bu projeleri, yapıları ve politikaları incelediğimizde “yepyeni bir formatta sosyalizmin dönüşü“ olarak göreceksiniz. Amerikan seçimlerinde kullandıkları zenciler, işçiler, Avrupalı olmayan Amerikalılar ve Yahudîler bunu göstermiyor mu?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*