Yer değiştirme mekanizması ve gerçeklerden kaçış

Yer değiştirme; istidat ve kabiliyetlerimizi geliştirip doyuma ulaştıramadığımızda veya vazifemizi yerine getirmediğimizde yerlerine başka şeyleri koyma mekanizmasıdır. Derslerimizde başarısızsak, sportif faaliyetler veya el sanatlarında kendimizi gösteririz. İşlerimizi aksatıyorsak, sosyal faaliyetlerimiz fevkalâde olabilir. Bu mekanizma bâzı duygularımıza ise şöyle aksedebilir: Ölümden, yokluktan korkarız, istikbalden endişe ederiz. Bunu, masayı yumruklayarak, evdekilere öfkelenerek, başkasına çatarak kamufle ederiz.

İnsan, en çok kendi hayatını sever; âdeta üzerinde titrer. Sonra yakın akrabalarını ve en nihayet hemcinslerine de sevgi besler. Bu arada, malını-mülkünü de muhafaza etmek, arttırmak ve korumak ister. Bütün bu değerleri ve güzellikleri kaybetme korkusu strese sebep olur. Çünkü, stresin temelinde yatan duygu da, “yok olma korkusu”dur. Ki, iki tarzda ortaya çıkar:

1-İnsanın varlığını kaybetmesi, yâni ölümü birinci derecede yok olmadır.

2-İnsanın varlık düzeyinde bir hâlini kaybetmesi (itibarını, mesleğini, sağlığını, maddî varlığını vs) ikinci derecede yok olmadır.1

İşte, burada gelişen savunma mekanizmalarından yer değiştirme; ölümü unutmak, hiç düşünmemek, akla getirmemek şeklinde gelişir. Evet, insanın karşı karşıya olduğu en büyük tehdit, iç âleminde anlamını tam olarak izah edemediği, netleşmemiş bir kavram olan “ölüm”dür.

Mânevî değerlerden uzak yaşayan, hayatı maddî boyutu ile ve kendi içinde anlamlandıran her insan ölüme tepkilidir. Acaba ölümü öldürmek, mezar kapısını kaldırmak mümkün mü? Garip ki, insanın bütün fantazi buluşları, oyuncakları, ölümden kaçmak ve onu hatırlamamak içindir. Halbuki, devekuşu gibi başını kuma sokarak ölümü görmezlikten gelmekle onu uzaklaştırabilir mi?

Baş döndürücü ilmî gelişmelere, teknolojik buluşlara, zenginliğe, maddî imkânlara rağmen ölüm hükmünü icra ediyor ve bu kerhen de olsa kabulleniliyor. Gafil insan, yok olma korkusunu, ağır baskısını ortadan kaldırmak için ölümü düşünmemeye çalışır; oyun, eğlence ve fantaziyelere dalarak yer değiştirir. Türlü eğlenceler; ölümü unutmak, hatıra getirmemek içindir. Birinden başını kaldırırır kaldırmaz peşinden hemen öbürüne koşmakta; en sonunda da kendisini uykunun kollarını atmakta; kalkar kalkmaz yine kendisini bu fantaziyeler içine gömmekte; düşünmeye fırsat bulamamaktadır.

Alkol, uyuştucu da yer değiştirmenin bir parçası hâline gelir. Zirâ insan, “geçmiş, şimdi ve gelecek” gibi üç boyutlu zaman dilimlerinde yaşamaktadır. Geçmişten gelen kötü hâtıralar, şimdiki zamandan kaynaklanan problemler, istikbalden hücûm eden endişe ve korkular, hayatı acılaştırıyor, zevk ve sefa cephesini tahrip ediyor.

Yer değiştirme mekanizmasının rayına oturtulabilmesi, vasat mertebede kullanılması, insanın huzûr ve mutluluğu yakalaması ancak gerçeklerle yüzleşebilmesi, meselâ ölümüm hakiki güzel simasını görmesi, hâsılı “tahkiki bir iman”la mümkün olabilir.

Dipnot:

1-Prof. Dr. Necati Öner, Stres ve Dinî İnanç, TDVY, 3. bask., Ank., 1988, s. 15.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*