Tıpkı, bugünlerde olduğu gibi…
Şok istifalar, çekişmeli kongreler, sürpriz görüşmeler, yeni parti arayışları, gizli–açık seçim ittifakı manevraları, adlî sahadaki flaş gelişmeler, adeta baş döndürücü bir hızla devam edip gidiyor.
Bunun için de, bilhassa sahip olduğu fikre, dâvâya ve mensubu olduğu camianın sağlamlığına güvenmek icap eder.
Dalgalanmanın şiddetlendiği zamanlarda, münferit kalınmaz, yalnız başına hareket edilmez.
Fikre ve camiaya mensubiyet, böylesi zamanlarda insana büyük bir güven ve mukavemet hissi verdiği gibi, kişiyi muhtemel tehlikelerden de mahfuz tutar.
Camia ile birlikte hareket edilince, korkular, kuşkular, endişeler azalır, zail olur. Tek başına kalındığında ise, tedirginlikler gitgide çoğalır, kişiyi mutsuz, huzursuz eder. Zira, bir adım sonrası için ne olacağını, dahası başına neler geleceğini bilememenin, hadiseler selinin kendisine de zarar verebileceği ihtimalinin tedirginliğini yaşamaktan kurtulamaz. Bu da onun uykusunu kaçırtır.
Bu korkunun çaresi, evvelâ dirayetli olmaktır. Dirayetli olabilmek için de, sağlam bir noktaya istinat etmektir.
Sağlam noktalar ise, başta ifade ettiğimiz gibi, güvenilir bir fikir ve dâvâya sahibiyet ile gayet metin bir camiaya mensup olmaktır.
İşte, bu noktalara istinat ile yerinde sağlam duran kimseler, zelzele gibi en şiddetli sarsıntılarda dahi, zarar görmez, ya da en az hasarla kurtulma şansına sahip olurlar.
Biliyorsunuz, zelzele, sağlam zeminde inşa edilmiş sağlam yapılara fazla zarar vermez.
Eski zamanlarda, şöhretli şahıslara güvenmenin bir anlamı vardı. Ancak, sosyal ve siyasî dalgalanmaların alabildiğine sür’at peydâ ettiği günümüzde, şahıslara değil, belki ondan çok daha metin olan “şahs–ı mânevi”ye dayanmak ve güvenmek lâzım.
Aksi halde, kuşkuların, korkuların, sinir bozucu acabaların, “Yaa, bir de şöyle olursa?” türünden çengelli oltaların sonu gelmez olur.
O halde, yaşanan siyasî çalkantılar sebebiyle evhama kapılmamalı, tedirgin olunmamalı.
Yerinde sağlam durmalı.
Bunun için de, hülâsaten:
Sahip olduğu dâvânın sağlamlığından emin olmalı.
Mensubu olduğu camianın metanetine güvenmeli.
Harici cereyanlara kapılmamalı.
Siyasî ve dünyevi cereyanlar ne kadar şiddetlenirse şiddetlensin, dahilde şüpheye, tereddüte ve bilhassa ihtilâfa düşmemeli.
Zira, hariçteki hiçbir hadise, dahildeki kuvvet ve kudsiyetin, ittifak ve ittihadın yerini tutamaz, onun değerinde ve ayarında olamaz.
O halde, yerinde sağlam durmalı ve gittiği istikamette esaslı bir duruş sergilemeli ki, hem muhtemel tehlikeler en az hasarla atlatılsın, hem de aynı istikamette ilerleme şansı devam etsin.
Benzer konuda makaleler:
- Yeni Asya ve çoğunluk
- Din nurdur; alet edene nardır
- Yeni Asya Camiası ve çoğunluk
- İman-hürriyet ilişkisi ve ahrarlar
- Misyon semâsına seyahat
- Son şahitlerden Mehmet Emin Er vefat etti
- Misyonumuzun semasında seyrederken
- Deizim, siyaset ve diyanet
- Kemalist devlet, Nur’a hâkim-sahip olamaz
- Meclis terbiyesi
İlk yorum yapan olun