Yirmi beş senedir anadan öksüzüm!

Ana başta tâç imiş, her derde ilâç imiş
Bir evlâd pîr olsa da, anaya muhtaç imiş.

Şair ne güzel söylemiş değil mi? Gerçekten de, yeri ve sevgisi doldurulmaz, sinesi, gönlü evlâdına sonsuza kadar ihlâsla açık ve karşılıksız sevgi ile onu seven ve en büyük kahramanlık olan şefkat âbidesi varlıklarımızdır analarımız. Başımızın tâcı olan, her derdimizin ilacı olan nur yüzlü analarımız, biz ne kadar yaşlanırsak yaşlanalım yine de kendisine her daim muhtaç olduğumuz aziz varlıklarımızdır.

İşte bu aziz varlığımız olan annemden ayrılalı, ondan öksüz kalalı tam yirmi beş sene olmuş. Yani yirmi beş senedir her şeyimi paylaşacağım, her derdimi anlatacağım anacığım yok bu dünyada. Hüzün dolu bir kalple yazıyorum bu yazıyı. Ah anam, ah! Sağlığında kıymeti bilinmeyen aziz varlığım anam!

“Öksüz” dedim. Evet, anadan ayrılana “öksüz,” babadan ayrılana da “yetim” denir. Ama bu iki kelime çok karıştırılır. Neredeyse elli seneye yaklaşmış, biz bu iki kelimenin doğru kullanılışını öğreneli. Ortaokul 1. sınıfta iken Türkçe öğretmenimizin söylediklerini, bugün gibi hatırlıyorum. Bu iki kelimeyi karıştırmamamız için “Çocuklar, ‘ök’ anne, ‘yet’ de baba demektir. Ona göre karıştırmayın bu iki kelimeyi, annesi ölene veya olmayana ‘öksüz’, babası olmayana ise ‘yetim’ denir” derdi.

Rahmetli anam ile alâkalı bahsettiğim hissiyat, aynı zamanda anaları vefat etmiş herkes için de geçerli bir kaidedir. Yakınınızda bulunan böyle insanlara bir sorun bakalım, “Ah, ah, vâ esefâ, vâ hasretâ!” diyeceklerdir. Hele de yakında anasını kaybeden, bu derdi, yarası kabuk bağlamayan, bu ateşi sönmeyip küllenmeyenler için daha da acıdır ana ayrılığı.

Biliyor musunuz, ben her gece Yâsin okumaya, anamın Rahmet-i Rahman’a kavuşmasından sonra başladım. Ve inanın, ilk başlarda bazen aksattığımda rüyama giriyor ve “Oğlum bugün bana yemek getirmedin!” diyordu. Zaten çoğu zaman rüyamda onu diri görüyordum; sanki ölmemiş de yine babamın evinde berabermişiz gibi. Ama o rüyayı gördüğümde, rüyada değil de, sanki gerçek âlemdeymişiz gibi oluyor.

İrtibatımın, bağımın çok kuvvetli olduğu anacığım, benim her şeyimde en büyük destekçim olduğu gibi, Risâle-i Nur’u tanıdığımda, neredeyse herkes bana cephe almış, adeta düşman olmuşken, o bana bağrını sonuna kadar açmış ve çok sevinmişti. Hele hiç unutur muyum, akşam yatağa girerken adeta yalvarırdı bana. “Oğlum yatarken şu ayaklarını yıka yat da, çarşaf kirlenmesin” diye. Ama kim dinleyecek, akşam yorgun halde kim kalkıp ayağını yıkayacak, zor işti o.

Fakat Rabbimize şükürler olsun ki, 16-17 yaşlarında müşerref olduğumuz Nurlar sayesinde namazlarımıza başlamıştık. Ama adeta tabir yerindeyse “çaktırmadan” yapıyorduk bu işi. Kimseye hissettirmeden namazlarımı kılmaya çalışıyor, genellikle de camiye gidiyordum. İşte özellikle bu her öğlen evden çıkıp camiye gitmemiz şüphelendirmiş anacığımı, “Allah, Allah, bu oğlan her gün bu saatte nereye gidiyor acaba? Yoksa ortaokuldan çıkan kızların peşine mi gidiyor?” diye, tam o saatlerde dağılan ortaokul ihtimali de aklına gelince, bir gün bana hissettirmeden peşime düşüyor, sessizce beni takip ediyor. Nasıl ki camiye girdiğimi görüyorsa, ağlaya ağlaya eve geri dönüyor, duâ ediyor “Rabbime çok şükür” diyerek. Eve gelince de bana: “Ben de bakıyordum bu çarşaflar niye temiz diye, demek ondanmış yavrum” deyip, sarılıyor ağlayarak. Artık o cemaati nasıl sevmez, nasıl düşman olur anacığım? Zaten cemaate dâhil olduğum andan itibaren adeta bana bu hususta ilk tâbi olan rahmetli anacığım ve henüz 10 yaşında bir çocuk olan küçük kız kardeşimdi (Ömer Tuncay Ağabeyin hanımı olan kardeşim). Anacığım, devamlı hanımlar dersine, hem de uzak yerlere kız kardeşimle beraber giderlerdi. Şimdilerdeki gibi, mahallelerde, dizlerinin dibinde ders olmazdı.

Ah anacığım! Seni yâd etmek isterken yine hatıralara daldım da yazıyı uzatmaya başladım. Ne yapayım seni çok seviyordum, yine seviyorum. Sen de bir Nur Talebesiydin anacığım, onun için üzülmüyorum. Biliyorsun Nur Talebelerinin kimi dünyada, kimi ahirette de olsa, yine beraberdirler. Sana ve bütün Rahmet-i Rahman’a kavuşan analara binler rahmet…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*