(…)’yla 28 Şubat ve AKP

Memleketimizde demokrasi rayına oturmadığından, puslu ve bulanık havalarda 7 renk hızla çevrildiğinde beyaz göründüğü gibi, aldatmalarla ak ile kara, yer değişti çok defa…

Bu asrın mühim bir gücü ki; algı yönetiminde büyük rol alan, darbeleri dâvet edebilen, parti açtırıp kapatabilen, hatta savaşlara bile sebep olabilen, istediği ve hesabına geldiği bir yapıyı göklere çıkarırken, karşısındaki fikirleri yok saydığı hatta yerle bir ettiği, günlük (şimdi anlık) ekmekle birlikte evimize, iş yerimize giren, en müessir, önceleri gazete, şimdi “yazılı ve görsel” denilen medya; doğru kullanıldığında (Yeni Asya gibi) çok da lâzım ve hayatımıza yön veren bir haber alma ihtiyacıdır.

Ancak kötüye kullanıldığında nasıl bir zehir olduğunu, toplumları nasıl felç ettiğini, narkoz tesiri yaptığını yaşadık, yaşıyoruz.

12 Eylül ve 28 Şubat’ta tesiri görülen medya gücünün, siyasetçi devşirmede ve palazlandırmada nasıl bir potansiyel olduğu artık tescillenmiştir.

12 Eylül ANAP’ı doğurduğu gibi 28 Şubat’ta AKP’yi doğurdu ki, ebelik işi de medyaya düştü.

Dünya, iki kutupluluktan komünizmin yıkılmasıyla tek kutba geçerken, ifsad komiteleri de ılımlı İslâm modeli adı altında yeni bir ürün pazarlıyorlardı. Evet, direkt siyasal İslâm üstüne düşeni yapmış, memleketi 28 Şubat uçurumuna götürmüştü. Lâkin tekrar iktidara gelmeleri bu haliyle yetersiz ve vizyonsuzdu. Vazifesini yapmış, kapatma dâvâlarıyla kızağa çekilerek içinden de yeni Dünya düzenine uyumlu versiyon sahneye sürülüyordu.

28 ŞUBAT DEVAM EDİYOR

28 Şubat bitmemiş, beklemedik bir biçimde kılık değiştirerek, hatta mağdurlardan bir Truva atıyla intikam alınacaktı. Evet, “28 Şubat bin yıl sürecek” sözlerinin boş olmadığı, perdeler aralandıkça daha net biçimde görülecektir. Tabiî eğer imtihan ağır ve hesaplar rûzi mahşere kalmazsa.

Şöyle yakın tarihe bir bakalım…

Önce belediyelerde parlatılıp, alt yapı çalışmaları netice verince, 4 aylık haksız bir hapisle mağduriyet, ardından “Unkapanı” kaset pazarlaması satış rekorlarıyla, halk efsanesi rolü iyice mayalanmıştı.

Artık plan hazırdı. Düzgün diksiyon ve kuvvetli hitabetle 1974’ten beri MTTB ve parti teşkilâtlarından gelme, üstüne futbolcu kimliği de eklenince çift katlı kaymaklı kadayıf servise hazırdı.

Yeni parti hazırlığı 28 Şubat süreciyle başlamış, dantel gibi her detay düşünülüp işlenmişti. Kurulacak parti için ne kadar demokrat ve eski tüfek varsa hepsi devşirilip, “millî görüş gömleğini çıkardık” pazarına haraç-mezat toplanıp getirilmişti. ANAP’tan, CHP’den, DYP’den mi, nereden isterseniz vardı bu çarşıda.

İktidara giden yolu açmak, tek ve rakipsiz bırakmak için her şey hazırdı.

28 Şubat’ta DYP parçalatılmış, ANAP ise giderken DYP’nin elini tutmuş hızla aşağı çekiyordu.

Koalisyonlar ve uyumsuz ortakların restleriyle geçen bir kaç sene yeni bir seçimi de beraberinde getiriyordu. (MHP’nin hakkını yememek lâzım.)

2002 seçimlerine giderken karşımızda güya merkez sağa oynayan Yeni Parti çıkıyor ve aldığı 7.5’luk oyla ANAP’ı bitirip, DYP’yi de az bir farkla baraj altında bırakırken, AKP’yi yüzde 34’le iktidara taşıyordu. Seçmen yüzde 58.2 ile Mecliste temsil edilmezken, yüzde 41.8’lik bir garabetle temsil ediliyordu.

Demokrat kökenli ve dindar kadrolar Meclis’te diye önce ‘bekle-gör’le krediler açılırken, zaman içinde misyon şeklinde algılanmaya başlandı.

Mağduriyetlerle milletin teveccühünü kazanıp bir umud çekirdeğinden 16 yılda dal budak salan bir ağaca dönen AKP, ne kadar figür varsa teslim edilerek, rakipsiz bırakılmayı tepe tepe kullandı.

Aynen, bir zamanlar annelerin; “öcü geliyor” diye çocukları korkuyla uyutması gibi, 80 sene önceki uygulamalar gündeme taşınarak “CHP gelir ha” diye diye dindar, hatta Nurcu (Demokrat) kesimin oylarına ipotek konuldu. Karşısında CHP’den başka parti bulamayan (MHP zaten biat ettirilmişti) seçmen, bütün menfiliğe rağmen, medya operasyonları ve aldatmalarla AKP’ye yönlendirildi.

Dershaneler kapatıldı; ne gerek var, Devlet okulları yeter, kabulü..

Yolsuzluklar, ayakkabı kutuları, para sıfırlamalar, tepeler; Darbe..

Bakara makara sallamalar; fıkra gibi..

Peygamber-Mehdi benzetmeleri, elde Kur’ân ve Risale-i Nur’la seçim malzemesi; yaşa, varol, Reis Nurcu..

PKK devriye gezdi, valilere talimat, es geçildi; Kürt açılımı..

Gazeteler, TV’ler kapatıldı, holdinglere çöküldü, milletin malı kayyumla çökertildi; Tabiî ya, onlarda (..)

Milletvekilleri, gazeteciler, avukatlar hapislere atıldı; sessizlik, sessizlik…

Aynen Temel fıkrası gibi; Trabzon maçında temel amigoluk yapıyormuş, taraftara; “Ula uşaklar sağ elimu kaldırırsam en büyük Trabzon diye bağıreceksunuz, sol elimu kaldırırsam Şampiyon Trabzon diyeceksinuz, iki elimi de kaldırırsam sessuzluk” demiş.

Maç başlamış Temel sağ elini kaldırmış, herkes; en büyük Trabzon başka büyük yok, sol elini kaldırmış; şampiyon Trabzon, iki elini kaldırmış: Sessuzluk! Sessuzluk! Sessuzluk!…

Dut yemiş bülbüle döndük…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*