Yollar yürümekle aşınmaz

Rahmetli Demirel’in siyasî literatürümüze yerleşmiş çok meşhur sözleri var.

Onlardan biri de, “yollar yürümekle aşınmaz” geçiştirmesi.

Sağın lideri olması hasebiyle; yüzde 52 çoğunluğa rağmen solun, siyasal İslâmın ve hemen bütün basının hedefinde idi merhum Demirel. 1968 senesinde partisinin Ankara İl Kongresi’nde, öğrenci eylemleri ve yürüyüşleri konusundaki eleştirileri cevaplarken “yollar yürümekle aşınmaz” diyerek durumdan vazife çıkaranlara ders vermişti.

Güya rahmetli Demirel; yürüyenleri terörist ilân edecek beklentilerine o, yürümenin demokratik bir hak olduğunu, vatandaşın hukuk içerisinde hakkını arayabileceğini göstermiş oluyordu böylece.

Demokrasiyi tarif etmesi bakımından, üzerinden elli sene geçmiş ve altından çok sular akmış bu sözü ve söyleyeni mumla arar hale getirildik ki vay halimize!

ADALET YÜRÜYÜŞÜ

CHP liderinin pasiflikle suçlandığı ve iyi bir muhalefet örneği göstermiyor denildiği bir siyasette; adalet yürüyüşünün yapılması çok anlamlar ifade ediyor:

1) Muhalefetsizlik içinde ben yaptım oldu ve oluyor rahatlığına, “o kadar da uzun boylu değil” düşüncesinin yeşermesi.

2) Basının susturulduğu, mv’lerin hapse atıldığı, “at izinin it izine karıştığı”, muhaliflerin bertaraf edildiği ve yüzbinleri bulan mağduriyetlere gür bir haykırış.

3) “Atı alan üsküdarı geçiyor” dedirten ve korkunun hâkim olduğu bir devirde sessiz çoğunluğun, aslında beklediği ve kuvvet kazandığı demokratik bir sesleniş.

4) Tek adam algısının yaygınlaştığı bir zamanda, böylesine kapsamlı bir yürüyüşün dünyaya verdiği, “Türkiye demokrasiden vazgeçemez” mesajı.

5) Adaletin herkese lâzım olduğu; sağ-sol, milliyet, din farkı gözetmeksizin vazgeçilmez bir hak, ve adaletin lütuf olmadığının altının çizilmesi..

6) “Korku dağları bekler” gerçeğini, bu gün AKP’lilerin bile kabul ettiği “aman dikkat” denildiği bir devirde, böyle bir seslenişi bekleyen, kerhen evet diyenlere de bir nokta-ı istinat olması.. gibi, özgül ağırlığının yüksek olduğu bu yürüyüşün ne kadar yerinde, hatta geç kalınmış olduğu yarın daha iyi anlaşılacaktır.

Ancak, ne hikmetse iktidar kanadı ve destekçileri bu yürüyüşten hoşlanmadıkları gibi, bundan da öte tehdit boyutuna varacak kadar “sirkatin söyler merd-i kıpti” misali, cidden rahatsız oldular.

Memleketin şirazeden çıktığına ve adaletin istenmediğine çarpıcı bir misal:

Erdoğan’dan adalet yürüyüşü yapan Kemal Kılıçdaroğlu’na: “Eğer yargı yarın sizi de dâvet ederse şaşırmayın.”…

DEVLETİ İKBÂLE GÜVENME

Neden? Evvelâ kendinden emin olan “yollar yürümekle aşınmaz” diyeceğinden; muhalefete muhalefet etmek, her müsbet çıkışa bir kulp takmak, şer cephesi ve terörist ilân etmek, ancak ve ancak kendi saltanatlarının bekası endişesi içindir. Yoksa hizmet gâyesi güdülse, hem adaletsizliğe izin verilmez, hem de adalet isteyenleri ötekileştirmezlerdi.

Dini siyasete âlet edenler kendi dininden de bihaberler. Adalet yürüyüşüne desteği batıl gördüler ki, neresinden bakarsan garabet.

İşte Asr-ı Saadet: Peygamberimiz (asm) Mekke’de müşriklerin kurduğu “hılful-fudul” yani adaleti isteyenler cemiyetine destek vermişti. Medine döneminde bu destek söz konusu olunca “bu gün olsa yine destek olurdum” buyurmuştur.

Peki, Neo-Osmanlıcılık böyle mi olur? Dünya gerçekleri ve dayandığımız inancımız bize böyle mi öğretiyor? “Seyyidül kavmi hadimuhum; Milletin efendisi ona hizmet edendir” (Hadîs-i Şerif) “hakikatıyla, memuriyet bir hizmetkârlıktır; bir hâkimiyet ve benlik için tahakküm âleti değil. Bu zamanda terbiye-i İslâmiyenin noksaniyetiyle ve ubudiyetin za’fiyetiyle benlik, enaniyet kuvvet bulmuş. Memuriyeti hizmetkârlıktan çıkarıp, bir hâkimiyet ve müstebidane bir tahakküm ve mütekebbirane bir mertebe tarzına getirdiğinden; abdestsiz, kıblesiz namaz kılmak gibi, adalet olmaz, esasiyle de bozulur ve hukuk-u ibad da zîr ü zeber olur.”

Adalet herkese lâzımdır. Gün gelir zulmettiğiniz insanlardan ve sizi ikaz ettiği için yapılan keyfi muamelelere rağmen her zaman hak ve adaletten yana olan, Yeni Asya’dan adalet dilenebilirsiniz!

Her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı vardır.

Kuddusî ne güzel demiş:

Aldanma gönül, devlet-i ikbâle güvenme.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*