Zaman treni hızla gidiyor

Bu; uçsuz bucaksız alemde, hayatın sırları içinde ve de, daima sonsuzluğun hasretini çeken garip insan…

Ne kadar çok hasretlerin, elemlerin, hüzünlerin var. Ne kadar çok umutların, hayallerin, isteklerin var. Nereye gitsen seni takip eden düşüncelerin var. Ne alemden kaçabiliyorsun ne de kendinden. Peki, bu kaçış nereye kadar.

Baksana! herkes yükünü almış bir yere doğru gidiyor. Kimileri nereye gideceğini bilerek, kimileri ise bilmeden gidiyor. Bilenin kalbi sevinç ve huzurla dolu, bilmeyenin şaşkın kalbi ise, hep marazlarla dolu.

Yükün ağır, emanet kıymetli, sen ise aciz ve zaifsin. Şu alemde, nazik ve nazenin bir çocuk hükmündesin. Ama, Alemlerin Sultanın, şu yeryüzündeki halifesisin.

Sana öyle bir dayanak noktası sunmuş ki, mukallibil kulub olan o Rahmanürrahim, seni çeşit, çeşit cihazatlarla süslemiş. Kalp vermiş, akıl vermiş, sır vermiş, ruh vermiş. En önemlisi de, o zahiri ve batını letaiflerini kullanacağın hayat vermiş. Hayat ise kainatın neticesi, gayesi, meyvesi ve saadet diyarlarına gitmek için en güzel vesilesi.

Kainattaki her bir varlığa baksan, kendi lisanlarıyla “ benim gayem, neticem, meyvem ;zikretmek, şükretmek” diyecektir.

Ey kainatın küçük bir numunesi olan insan! her varlık, bir an bile dur-durak demeden Rabbine doğru yol almakta iken, senin ayakların nereye doğru kaymakta?

Yaradılışının hikmetini fark etmişken, hala, neden elmasları cam parçalarına tercih ediyorsun? Kalbine yerleştirilen o hayat çekirdeğini, daha yeşerip ağaç olmadan, çürütüp, müteharrik meyyitler arasına doğru yol alıyorsun.

İnsan, bilerek kendini ölüme atmaz. Ya aklını kaybetmiştir, ya da sarhoştur. Peki, sen aklını mı kaybettin? yoksa sarhoş musun? Bu dünyanın üzerindeki zinetlere mi aldandın, yoksa geçici şöhretine mi? Yoksa, gençliğine mi?

Zaman treni hızla gidiyor. Ama hala yerin de sayıklamaktasın. Hakikatleri bildiğin halde, bu umursamaz tavrın niye?…

Bak ne diyeceğim sana! Yoksa şeytanın ağına mı takıldın? Korkma, hıfz-ı İlâhiye ye iltica et, istiâze ve istiğfar ile kapısını çal ve göz yaşlarıyla yalvar.

Haydi topla kendini ve içindeki o hayat çekirdeğini, ubudiyet toprağına at, islam suyu ile sula ve iman güneşiyle yetiştir onu.

Elindeki o en muhteşem silahını al. Talim için verilen ve sana miracın ruhunu damla, damla akıtacak; acizlik, fakirlik kanatlarını tak. Seccadenin o en derin kuytularında, Rabbinle vuslata erdirecek, yeri göğü inletecek, inayetinin kapısı ardına kadar açacak; gecenin o karanlığını yar ve karanlığın ardındaki dosta fısılda, bütün dertlerini ve sessizce haykır, ben beni unutursam seni beni unutma Rabbim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*