Zaman Yolculuğu Nasıl Yapılabilir?

Zamanda ileri ve geri gitmek hem teorik, hem de pratik olarak mümkün. Bu işlem zaten yapılmakta olan bir fiil. Şimdi bu fiilin nasıl yapılabileceği üzerinde duralım.

Bu konuda Risale-i Nurda muhtelif tanımlar var. Bu tanımlardan bazılarını nazarlara sunarak bazı izahlar yapalım:

Mektubatta geçen bir ifade:

“İkincisi, zamanla mukayyet olan cism-i maddî gılâfından sıyrılıp tecerrüdle ruhen yükselip, dün geceki Leyle-i Kadri öbür gün leyle-i îd ile beraber, bugünkü gibi hazır görmektir. Çünkü ruh zamanla mukayyet değil. Hissiyat-ı insaniye ruh derecesine çıktığı vakit, o hazır zaman genişlenir; başkalarına nisbeten mazi ve müstakbel olan vakitler, ona nisbeten hazır hükmündedir. “(Mektubat, s.55)

Burada zamanla ilgili mühim bir tanım verilmiş. Zamana bağlı olan şeyler maddi özellik taşıyan eşyadır. İçinde yaşadığımız dünya ve dünyaya bağlı cismimiz zamanla kayıtlı, yani zamana bağlıdır. Çünkü maddidir. Zaman bağlı olmak aynı zamanda mekana bağlı omayı da beraberinde getirir. Çünkü zaman mekanın bir başka şekle girmiş halidir. İfadeden anlaşıldığı şekli ile ruh mekana bağlı değildir. Benzer tarzda ruh zamanla da kayıtlı değildir. Zamandan ve mekandan bağımsız hareket edebilir. İçinde yaşadığımız bu cisim içinde ise zamana ve mekana bağlı imiş gibi bir görüntü vermektedir. Ancak bu durum sadece maddi cihet ile sınırlıdır. Esasında ruh, cismi alemin şartları dışında bir hayat yaşayabilir. Bunu hayal, his, akıl, idrak , iman ve itaat yolu ile bir ölçüde yaşayabiliyoruz. İşte hislerimizi geliştirebilsek, sezgilerimizin nüfuz gücünü arttırabilsek, maddi cisim etkisinden az biraz kurtulabilsek iradi olarak zaman sınırlarını aşabiliriz.

Bu noktada en mühim husus ruh- cisim dengesi olarak gözüküyor. Şayet maddi cisim galip durumda ise ruhun kabiliyeti sınırlanıyor ve daha ağır olarak maddi hayat şartları ve sınırları içinde kalıyor. Eğer cismin ağırlığı azalır ise bu sefer ruhun hayat tarzı ön plana çıkıyor ve o zaman maddi cisim sınırlarını aşıp, ruhun hayatına doğru bir yükseliş oluyor.

Bu durum Risale-i Nurda şöyle ifade edilmiş:

“Bilbedâhe, madde hâkim değil ki, ona mürâcaat edilsin, kemâlât ondan istenilsin. Belki mahkûmdur; bir esâsın hükmüne bakar, onun gösterdiği yollarla hareket eder. İşte o esas hayattır, ruhtur, şuurdur.
Hem, bizzarûre, madde lüb değil, esas değil, müstekar değil ki, işler ve kemâlât ona takılsın, ona binâ edilsin. Belki yarılmaya, erimeye, yırtılmaya müheyyâ bir kışırdır, bir kabuktur ve köpüktür ve bir sûrettir.

Görülmüyor mu ki, gözle görülmeyen hurdebînî bir hayvanın ne kadar keskin duyguları var ki, arkadaşının sesini işitir, rızkını görür, gayet hassas ve keskin hisleri vardır. Şu hal gösteriyor ki, maddenin küçülüp inceleşmesi nispetinde âsâr-ı hayat tezâyüd ediyor, nur-u ruh teşeddüt ediyor. Güyâ madde inceleştikçe, bizim maddiyâtımızdan uzaklaştıkça, ruh âlemine, hayat âlemine, şuur âlemine yaklaşıyor gibi, hararet-i ruh, nur-u hayat daha şiddetli tecellî ediyor. (Sözler, s.470)

Maddi dünyamız atomlardan müteşekkildir. Her atomun bir titreşim modu vardır. Şayet kişi maddi titreşim modlarını ruh seviyesine çıkarır ise, yani maddi hayatın etkilerini azaltır ise zaman ve mekan sınırlarından çıkabilir. Bunun için yapması gereken en önemli şey cismin etkisini azaltmaktır.

Cismin etkisi ise yükleme yapılan maddi enerjinin azlatılıp, titreşim enerjisi olan ruhi enerjinin yüklenmesidir. Cisimdeki maddi enerjin üç yolu vardır:yemek, içmek ve uyumak. İnsan az yer, az içer, az uyur ve az konuşur ise maddi alandaki enerji yüklemesini azlatmış demektir.

Manevi enerjinin ise yine üç mühim yolu vardır:zikir, fikir, tefekkür ve şükürdür.

İşte belli bir süre bu tür bir eğitimden geçirilen insanlar, maddi kayıtlardan belli derece ve ölçülerde kurtulmuş ve ruhun hayat mertebelerinde yükselerek bazı zaman ve mekan kayıtlarını aşmış olurlar. Bir çok tarikatta yapılanlar genel olarak böyledir. Hatta Hint fakirlerinin de yaptıkları bazı fiiller benzerlik göstermektedir. Zaten inançlı insan Allah hesabına bunları yapar, diğerleri ise nefis hesabına yapar. Ancak görünen o ki tüm insanlar için bu tür yollar açık gözükmektedir.

Bir insan zaman içinde seyahat edip bazı olaylara müdahale edebilir mi?

Bu soru bu gün ilim dünyasının en çok tartıştığı sorulardan birisidir. Bazıları teorik olarak olabileceğini, bazıları da bunun mümkün olmadığını söylüyorlar. Ancak Kehf Süresinde geçen Hz. Hızır ve Musa(as) kıssasına göre bunun mümkün olduğu gözüküyor. Çünkü mezkur kıssada Hz. Hızır, ileride problem olabilecek bir çocuğu öldürmüştür. Fakat bu tür bir yetkinin herkese değil, mühim bazı zatlara verildiğini de yine mezkur kıssadan anlamak mümkün.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*