Zamanın dehşetine karşı göstereceğimiz direnç

Ahirzamanın dehşetlerinin bütün şiddetiyle sarmalında olduğumuz bir zaman dilimini yaşadığımız, inkâr edilemeyecek kadar açık ve net bir gerçektir. Bu bakımdan bilhassa ehl-i imanın imtihanı çok, ama çok çetin geçmektedir.

Bu dehşetli hâlden dolayıdır ki; kötü niyetlerimizden değil, ahlâkî zaaflarımızdan değil, ama ifsat komitelerinin dehşetli planları, sefalet, açık saçıklık, zaman ve zeminin çok kaygan ve tehlikeli oluşundan dolayıdır ki, her birimizin çok büyük tehlike ve günahlarla ve ağır veballerle burun buruna gelmemiz işten bile değildir. Cenâb-ı Hak bizleri ve bütün ehl-i imanı, özellikle de gençlerimizi bu dehşetli zamanın fitnelerinden muhafaza etsin. (Âmin.)

Risale-i Nur’la muhatap olanların bir vesile-i rahmete nâil oldukları, bu rahmetten dolayı ehemmiyetli fütuhatların perde altında devam ettiği ve bütün dünyada serbestçe dolaştığı da başka bir vakıadır.1

Risale-i Nur’la meşgul olanların, sadece onu dâvâ edinenlerin, ufku, gayreti, himmeti, dâvâsı çok geniş olduğu kadar, imtihanı ve çilesi de o kadar zor ve çetindir. Çünkü dâhilde ve hariçte bulunan cereyanlar, bilhassa İslâm ülkelerinde ve ülkemizde bir illet olan “siyasal İslâm” yanlışıyla siyasetli cemaatler vasıtasıyla ehl-i imanı maalesef bu çetrefilli ve kaygan zemine çekmek istiyorlar. Ne acıdır ki; bunda da bir derece başarı kazanıp geçici de olsa belli kesimler üzerinde hakimiyet kurdukları da bir vakıadır. Risale-i Nur Talebelerinin, özellikle bu tür cereyanlardan mutlaka uzak durması gerekiyor. Evet, bu cereyanlara temas edenler muhakkak ki dünyevî noktada çok şeyler kazanabiliyorlar veya kazandıklarını sanıyorlar. Ve maalesef Risale-i Nurları da bu dünyevî emellerine bir şekilde âlet, ortak ve destekçi de edebiliyorlar. Dünya menfaati ve şöhreti noktasında da birçok sıkıntıdan kendilerini azade kalıp kurtulabiliyor, zannediyorlar.2

Fakat bu tür yola girenler zaman içerisinde aslolan ve bu mukaddes dâvânın ve mesleğinin esası olan ihlâsı, samimiyeti, kudsî kuvveti maalesef kaybediyorlar. Çünkü bu gaflet zamanında, özellikle tarafgirlikle hareket eden fikir sahipleri, herşeyi kendi düşünce, meslek ve meşrebine âlet ederek, en dehşetlisi ve yanlışı da; dinini ve uhrevî hareketlerini o dünyevî mesleğe bir nevi âlet hükmüne getirerek masum ve mağdur insanların günah ve vebalini de omuzlarına yükleniyorlar. Hâlbuki iman hakikatleri, kudsî iman hizmeti, kâinatta hiçbir şeye âlet olamaz. Rıza-ı İlâhiden başka hiçbir gayesi olamaz. Şimdiki cereyanların cazibesi, çekiciliği, dünyevî makam ve maddî menfaati öne çıkardığı ve insafsız bir şekilde tarafgirane çarpışmayı kendine meslek edindiği için sırr-ı ihlâsı muhafaza etmesi, dinini dünyaya âlet etmemesi, hemen hemen mümkün olamıyor. Halbuki gerçek manada bu dâvâya inananın hiç şaşmaz ve şaşırmaz düsturu şu olmalıdır ki: Bu konuda en iyi çare, cereyanların kuvveti yerine, inayet ve tevfik-i İlâhiyeye dayanmaktır. Bütün bu maddî noktalardan uzak durmaktır. Çünkü Risale-i Nur’un dört esasından birisi olan “şefkat etmek, zulüm ve zarar etmemek” bunu zorunlu kılıyor.3

Bütün bunların yanında ehl-i hizmete ve ehl-i hamiyete düşen büyük sorumluluk ve müsbet davranış ise; bu tür hatalara düşenlerle aleni bir şekilde mücadele ve münakaşa etmek olmamalıdır. Çünkü böyle bir ehl-i hizmet bilir ki; “Birisinin hatasıyla, başkası veya akrabası hatakâr olmaz, cezaya müstehak olmaz.” Bu İlâhî düsturla hareket edip affedici davranabilmek ve sabır göstermek en doğru yoldur. Burada dikkat edilmesi gereken başka bir ince nokta ise; “hakkın hatırının âlî tutulmasıdır!” Kardeşlerimizin ve yakın dostlarımızın hissiyatının tesiriyle olan bu gibi uygun olamayan davranışlarını, onları kırmadan, savurtmadan, tatlı bir üslûp ve tarzla ikaz ve hatırlatmalarımızı yapmalıyız. Aksi takdirde, ölçüsüz bir hareket bizi; “Muhakkak ki insan çok zalimdir” İlâhî ikazıyla karşı karşıya bırakabilir. Haktan taviz vermemek, ama hakkı savunurken de metot, usûl ve tarz hatası yapmamak durumundayız. Tarafgirlik hissiyle, bir caninin hatasıyla, onun akrabasına, taraftarlarına düşmanlık etmenin dinî ve insanî bir mantığı yoktur. Bir masumun hakkı, yüz cani için feda edilmez; onların yüzünden ona zulmedilmez. Risale-i Nur’a gerçek manada gönül verenlerin meşgul oldukları vazife, yeryüzündeki en büyük meseleden daha da büyük bir mesele ve dâvâdır. Onun içindir ki dünyevî noktaların bu dâvânın önüne geçip merak hastalığıyla malayaniyata çevrilmesi, bir gevşeme veya ufak bir umursamazlık dâvânın özünden büyük tavizlerin verildiği anlamına gelir ki, bunun vebali umulandan çok daha fazladır. Bu konuda bu baki dâvâdan asla taviz verilmemelidir, tembellik gösterilmemelidir.4

Ehl-i dünyanın bütün işi, gücü, plânı, projesi ve muazzam meseleleri, fani hayata yöneliktir. Bundan dolayıdır ki; onlar zalimane olan “mücadele prensipleriyle”, gaddarca, merhametsizce, mukaddesatı dünyaya feda etmekten çekinmezler. Bundan dolayı da kader-i İlâhî, onların o cinayetleri içinde, dünyada da onlara bir manevî cehennem yaşatıyor. Ama ehl-i imanın bu girdaba ve tuzağa düşmemesi gerekiyor. Risale-i Nur Talebelerinin hizmet ettikleri gaye ve çalıştıkları saha; işte bu fani hayata bedel, baki hayata perde olan ölümün ve dünya hayatının cazibesine karşı gayet dehşetli ecel cellâdının, hayat-ı ebediyeye birer perde ve ehl-i imanın saadet-i ebediyelerine birer vesile olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat’î ispat etmektedir. Şimdiye kadar Risale-i Nur o hakikati göstermiş. Bu çizginin kırılmaması ve şaşmaması lâzım. O da müntesiplerinin azamî dikkat, azamî sadakat, azamî ihlâs, azamî samimiyet ve müfritane irtibat ve muhabbetiyle mümkün olur.

Gelecek olan Ramazan-ı Şerifinizi şimdiden tebrik ederken; bu güzel mevsimi şahsî ve manevî bir kendine gelme, silkinme, muhasebe yapma, tazelenme, gayret, aşk ve şevke gelme mevsimine döndürmemizi ve duâlarımızı arttırarak şahs-ı maneviye kuvvet ve destek vermemizin idrakinde olmamızı temenni ve niyaz ederim.

Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 36, Mektup No: 16.
2- A.g.e., s. 37, Mektup No: 18.
3- A.g.e.
4- A.g.e., s. 41, 21.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*