Zararlı alışkanlıkları bırakmanın zamanı gelmedi mi?

İki hafta önce kitap okuma alışkanlığı ile ilgili bir yazı yazmıştım. Yazıda, insanımızın kitap okumadığını, bunun yerine “sihirli kutu” denilen televizyonlarda yayınlanan dizileri seyretmeyi tercih ettiklerini araştırma sonuçlarıyla ortaya koymuştuk.

Bunu, Ankara AKM’de 9 gün süren kitap fuarında da gördük. Yayıncılar kitaplarda yüzde 50’lere varan indirimlere gitmesine rağmen, insanların fuara gelmediğini müşahede ettik.

Hafta içi sadece ilköğretimde okuyan çocuklar “kültürel faaliyet olsun” diye fuara getirilirken, kitap okuyup aydınlanması ve bir şeyler öğrenmesi gereken insanların gelmediğini gördükçe, bir defa daha bu konuya dikkat çekmek ihtiyacı hissettik.

Peki, kitap okumayınca ne yapılıyor? Saatlerce ekranların başında diziler seyrediliyor, internette geziliyor, cep telefonundan mesaj gönderiliyor. Uzmanlar, bu durumdan hayli endişe duyuyor. Bu durumun sayılamayacak kadar zararları olduğunun altını çiziyorlar. İnsanların böyle bir hayat tarzının da toplumdan kopmasına ve içe kapanıklığa yol açtığı dile getiriliyor.

Demokrat Eğitimciler Sendikasının yaptığı araştırmada da bu durum ortaya çıkıyor. Ankara’da yaklaşık bin 900 kişi ile yapılan araştırmada, düzensiz kitap okuyanların oranı yüzde 67’leri geçerken, düzenli kitap okuyamamanın mazeretleri arasında, iş yoğunluğundan, okuldan, okuma alışkanlığının olmamasından kaynaklandığı yer alıyor. Boş zamanlarımı televizyon-internet ile geçiriyorum diyenlerin oranı da tehlikeye dikkat çekiyor. Ankete katılanların yüzde 36.3’ü bu mazereti öne sürmüş.

“Türkiye’de kitap okumayı teşvik etmek amacıyla yapılan kitap fuar ve kampanyalarına katılıyor musunuz?” şeklindeki soruya verilen cevaplar müşahede ettiğimiz durumu ortaya koyuyor. Bu soruya verilen cevaplardan yüzde 81.5’i “hayır” cevabını verirken yalnızca yüzde 13.3’ü “evet” cevabını vermiş.

Kitapta durum böyle içler açısı iken gazete satışlarında durum daha kötü. Zaten Türkiye’de nüfusa karşı satılan gazete adeti de bunu gösteriyor. Ankete katılanların yüzde 72.5’i günlük gazete almadığını söylerken, günlük gazete alanların da ancak yüzde 8.2’si her gün gazete alıyor. Ayda bir gazete (!) alanların oranı ise 69.2’lere kadar çıkıyor. Ayrıca katılımcıların yüzde 31.1’i gazetelerin spor haberlerini, yüzde 27.2’si gazetelerin magazin, kültür, eğitim sayfalarını, yüzde11.4 polis adliye haberlerini, yüzde 10.2’si hepsini, yüzde 5.3’ü köşe yazılarını okuyor. Siyaset haberlerini okuyanların oranı yüzde 4.8’de kalırken, ekonomi haberlerini okuyanların oranı yüzde 3.5, fikri olmayanların oranı ise 4.5.

Ankette başka bir çarpıcı sonuç da, eğitim sisteminin kitap sevgisini aşılaması ve kitap okuma alışkanlığının kazandırılmasına yaptığı katkı ile ilgili verilen oylarda. Ankete katılanların yüzde 88.7’i eğitim sisteminin böyle bir alışkanlık kazandırmadığını söylüyor.

«««

Bu hafta Kütüphaneler Haftası… Peki, insanlar kütüphanelere gidiyor mu, ya da evlerinde kütüphane var mı? Ankette bu soru da sorulmuş. Ankete katılanların yüzde 83.8’inin evinde kütüphanesi yok. Evinde kütüphanesi olanların oranı yüzde 11.7 iken, cevap vermeyenlerin oranı yüzde 4.5 oldu. Katılımcıların yüzde 77.9’u kitap fiyatlarını pahalı bulduğunu, yüzde 12.6’sı normal, yüzde 4.2’si ise ucuz bulduğunu ifade etti. Bu konuda fikri olmayanların oranı ise yüzde 5.3 oldu.

Türkiye’de kitabın, genel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235’inci sırada yer aldığını söylersek bu durum da ne kadar acil tedbir alınması gerektiğini ortaya koyar.

Artık anneler, babalar, ülkeyi yönetenlerin çocukların internet dünyasında boğulmak üzere olduklarını görmeleri gerekmektedir. Elbette gelişen teknolojiden yararlanılacaktır. Ancak o hale geldi ki, bilgisayar “bilgi” saymanın ötesinde, oyun oynamak ve sohbetlerde daha çok kullanılıyor. Sadece okulda performans ödevi verildiğinde o bilgelere başvuruluyor. Sohbetler de genellikle dilimizi iyice bozduğu gibi, oyunların da büyük bir çoğunluğu şiddet muhtevalı.

İnsanları okumaya teşvik için yapılmayan kalmıyor. Bunlardan birisi de mahkemelerin “denetimli serbestlik uygulaması kapsamında bir yıl boyunca kitap okuma cezası…” Kitap okumayı ceza olarak vermek içler acısı bir durum gerçekten.

İnsanların kitap okuma kültürünü geliştirmek için örnek çalışmalar da yapılıyor, ama yeteri kadar yapılmıyor. Meselâ Kırıkkale’de bir okulun kütüphanecilik kulübü, ‘Okumayı Seviyorum Projesi’ kapsamında şehrin Meydanı’nda ‘kitap dağıtım ve okuma’ faaliyeti düzenlemiş. Öğrenciler, veliler ve çok sayıda vatandaşın katıldığı faaliyette yaklaşık 10 dakika süresince insanlar kitap okumuş. (Yeni Asya, 1.4.2010)

Artık tedbir almanın zamanı gelmedi mi? Bugünden başlamak üzere çocuklarımıza “faydalı” kitaplar alalım, onları kütüphanelere götürelim. İnternetten ve televizyondan mümkün olduğunca uzak tutalım…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*