İznik ve Kepsut hizmetleri…

Risale-i Nur’a talebe olmaya çalışan bizlerin en büyük gaye ve hedefi nedir? Elhamdülillah ki, hiçbir dünyevî menfaat ve gayemiz yoktur.

Bizim en büyük maksadımız, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin şu sözlerinde ifadesini bulmuştur: “…Bir tek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek, gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur…”

İşte bizler de, inşaallah bu gaye uğruna, elimizden geldiğince; şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy geziyoruz. Halkı, gençliği bu nurlu hakikatlerden haberdar etmek için uğraşıyoruz. Bu uğurda da, “müfritane irtibat”a ehemmiyet veriyoruz.                       
İşte bunun için yine yollardayız…

Cemaatimizin eski mensublarının, özellikle de 70’li yıllardaki İstanbul fedakârlarının tanıdığı, Köprü mecmuası ve İstanbul Gençlik Teşkilâtı’nın bânilerinden göz doktoru Ahmet Yakut ağabeyimiz, bir yıla yakındır Bursa’da ikâmet etmektedir. Aynı zamanda gazetemizin yazarlarından, ama şu anda istirahata çekilmiş olup, yakın zamanda inşaallah tekrar yazılarıyla aramıza döneceğini tahmin ettiğim Hülya Yakut Üstündağ kardeşimizin de beyi olan Ahmed ağabeyi biz, kırk yıldır gıyaben tanıyorduk, ama yüz yüze görüşmemiz olmamıştı.

Arkadaşlarımız, Ahmet ağabeyin yakınlarda Bursa’ya gelip yerleştiğini söylediklerinde, derhal irtibata geçip görüştük. Bir de aynı bölgede komşu olduğumuzu öğrenince, daha bir sevinerek, hemhâl olmaya başladık. Yine eski günlerin devamı mahiyetindeki faaliyetler gibi, geçtiğimiz hafta içinde iki beldemize beraber gittik.

Perşembe akşamı İznik ilçemizin sohbet günüydü. Oradaki hizmetleri deruhte eden, gazetemiz yazarlarımızdan Mustafa Öztürkçü ile konuşup anlaştık. Mustafa kardeş, orada bir hizmet mahalline sahip olmak istediklerini de bildirdiğinden, geçtiğimiz aylarda bu meseleyi konuştuğumuz Eskişehir’den Kadir Tuncay ağabeye de telefon ettik. Ve o akşam Bursa’dan; Ahmed Yakut, Raşid Yücel ve Nazım Aydın kardeşle beraber İznik’e gittik. Akşam bir baktık Yalova’dan, yine yazarlarımızdan Ali Ferşadoğlu ile İbrahim Bıçakçı kardeşler de geldi. Eskişehirliler, biz, bir de bizim Bursa’nın “Salı gençleri” ekibi de gelince, yaklaşık 45-50 kişilik bir cemaatle iki saat beraber olduk. İznikli kardeşler bu işe çok sevindi.

İki gün sonra da Kepsut’a gitmek üzere; yine Ahmet Yakut, Dr. Hasan Kocaefe, Davut Destancı ve Ali Osman Baki kardeşlerle beraber hareket ettik. Balıkesir’de çalışırken, yakın zamanda oradan ayrılıp İzmir’e giden ve Kepsut’taki hizmetleri, Ahmet Yakut oradayken beraber başlatan ve halen de oradaki organizeleri yapan Ali Fuat kardeş de, bir araba dolusu arkadaşla İzmir’den geldiler. Hep beraber güzel bir sohbet yaptık. Orada, daha önce de Kepsut’a gelen bazı yazar arkadaşlarımızın da intibalarında belirttiği gibi gerçekten de çok güzel ve hasbî bir cemaate sahib olan o küçük ve güzel beldede, çok verimli saatler yaşadık. Yani, öyle enteresan bir cemaat var ki, daha önceden içki müptelasıyken sohbetlerimizi duyup gelenler, daha oradan ayrılamıyor, namaza başlıyor ve hizmetlerimizin faal birer ferdi oluyorlar. Hanımlar arasında sohbetler başlıyor. Eski müptelaların hidayete erdiğini görüp şaşıran ve hâlâ müptelalıktan kurtulamamış beylerinin de oralara gitmesini arzu eden hanımların, o arkadaşların hanımlarına, “Bizim beylerimizi de o derslere götürsünler” dediklerini aktardılar.

Selahaddin, Turgay, Halis ve Burak kardeşlerin hizmetleri, hizmete koşmaları çok enteresan bir şey. Biz o akşam dersten önce gitmiştik. Biraz sonra bir kardeşimiz geldi, elinde poşetten bir şeyler çıkararak kürsünün önündeki masaya dizmeye başladı. Bir baktık, Bediüzzaman ve Yeni Asya takvimleri, ajanda vs. dizmiş. Nasıl aşkla, vecdle diziyor… Sonradan, isminin Halis olduğunu öğrendiğimiz ve esas işi kasaplık olan bu kardeşimiz, fahrî olarak Yeni Asya Temsilciliği de yapıyormuş. Dersin arasında, yine müdavim olarak iştirak eden ve 80 yaşında olmasına rağmen, arada güzel ilâhîler okuyan ve eski bir demokrat olan Emin ağabey ile dersin hatimesinde, aynen Mısırlı hafızlar gibi Kur’ân okuyan, cami imamı Yusuf kardeşlerimizle beraber çok güzel anlar yaşadık. Yeni olmalarına rağmen, çay arasında gazetemizin özelliğini anlatıp, okumalarını, abone olmalarını tavsiye ettiğimiz Kepsutlular, bu isteğimizi can kulağıyla dinleyip, tasdik ettiler. Gece Bursa’ya dönerken, arkadaşlarımızla intibalarımızı paylaştık ve çok güzel olduğu kanaatine vardık. Bu kabil yerlere tahşidat yapıp, gidilmesinin hizmetimiz açısından çok iyi olacağı fikrinde birleştik.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*