Onun izni olmadan, hiçbir şey, hiçbir şeye müdahale edemez

altÜçüncü Kelime

“Lâ şerîke lehû.” Yani, nasıl ki ulûhiyetinde ve saltanatında şeriki yoktur; Allah bir olur, müteaddit olamaz. Öyle de, rububiyetinde ve icraatında ve icadatında dahi şeriki yoktur.

Bazen olur ki, sultan bir olur, saltanatında şeriki olmaz; fakat icraatında, onun memurları onun şeriki sayılırlar ve onun huzuruna herkesin girmesine mâni olurlar, “Bize de müracaat et” derler. Fakat, Ezel-Ebed Sultanı olan Cenâb-ı Hak, saltanatında şeriki olmadığı gibi, icraat-ı rububiyetinde dahi muinlere, şeriklere muhtaç değildir. Emir ve iradesi, havl ve kuvveti olmazsa, hiçbir şey, hiçbir şeye müdahale edemez. Doğrudan doğruya herkes O’na müracaat edebilir. Şeriki ve muini olmadığından, o müracaatçı adama “Yasaktır, O’nun huzuruna giremezsin” denilmez.

İşte, şu kelime ruh-u beşer için şöyle bir müjde verir ki:

İmanı elde eden ruh-u beşer, mânisiz, müdahalesiz, hailsiz, mümanaatsız, her halinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezel ve ebed ve hazâin-i rahmet maliki ve defain-i saadet sahibi olan Cemîl-i Zülcelâl, Kadîr-i Zülkemâl’in huzuruna girip hâcâtını arz edebilir. Ve rahmetini bulup kudretine istinad ederek kemâl-i ferah ve süruru kazanabilir.

Mektubat, Yirminci Mektub, s. 266

LÛ­GAT­ÇE:
defain-i saadet: Mutluluk defineleri.
hazâin-i rahmet: Rahmet hazineleri.
icraat-ı rububiyet: Rablığının icraatı, terbiye edicilik fiilleri.
muin: Yardımcı.
müteaddit: Birkaç.
şerik: Ortak.
ulûhiyet: İlahlık.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*